'Tüp
geçit'te yanlış hesap
'Boğaz tüp geçidi" için ilk
adım atıldı. Tüp geçit yıllardır tartışılıyordu. Biz de bu konuyu en
az 5 - 6 kez bu köşede ele aldık. Çeşitli görüşlere yer verdik. Uzmanları
konuşturduk.
Öncelikle, Boğaz tüp geçidinin büyük
bir depremden etkileneceği yolundaki endişemizi belirttik.
Prof. Dr. Semih S. Tezcan, "Boğaz'da
yapılması düşünülen tüp geçit konusunda en önemli sakıncanın yerinin
yanlış seçilmiş olmasından kaynaklandığını" öne sürdü.
Zaten İstanbul'u etkileyen büyük
depremlerden sonra şehir daha hızlı bir şekilde doğu - batı aksından
kuzeye kayarken tüp geçitli ulaşım için güney güzergahını savunmak
imkansız gibiydi.
O günlerde bu köşedeki tartışmada
yer alan İstanbul milletvekili Bülent Akarcalı da öncelikle şu endişesini
belirtiyordu:
"Projede raylı sistem dışında
araç geçişi yok. Projede kara taşıtları için geçiş öngörülmediği için
tüp geçit 3. köprü ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır." Bu tespit
de doğru çıktı. Bugünlerde 3. köprü için hazırlıklar yapılıyor. Yeni
köprünün Sarıyer - Beykoz arasında olması planlanıyor.
Ama bizim öncelikle vurgulamak istediğimiz,
depremin etkisinin ne olabileceği. 17 Ağustos ve 12 Kasım depreminden önce
Bolu Tüneli'nin herhangi bir depremden etkilenmeyeceğini söyleyenlerin
sonradan yanıldıkları anlaşıldı. Ya Boğaz tüp geçişi için de bir gün
gelir "Yanılmışız" denirse, bu neyi kurtarır?
Boğaziçi Üniversitesi Yapı
Teknoloji Uygulama ve Araştırma Enstitüsü tarafından bir süre önce yapılan
sayımlara göre, Anadolu'dan Avrupa yakasına geçen yarım milyon yolcunun
sadece yüzde 8'i tarihi yarımadaya ve en çok yüzde 20'si Haliç'in güneyine
yönelmektedir. Boğaz köprülerinden geçen yolcuların yüzde 80'i yani her gün
400 bin yolcu Haliç'in kuzeyine gitmektedir. Köprüleri kullanan 400 bin kişiyi,
her gün Yenikapı'ya taşıma isteği tüm ulaşım ilkelerine aykırıdır. Bu
sayılar değişse de oranların bugün için değişmediğini sanırım.
İstanbul'da ulaşım konusu temelden
bozuk. Çünkü yerleşim sorunu var. Konut alanlarının, işyerlerinin,
sanayinin plansız dağılımı var, daha doğrusu karmaşası var. Nüfus yoğunluk
planı yok. İşyerlerinde lojman sistemi eksikliği var. Aslında kargaşayı
yaratan sebepler ortada durdukça, yani İstanbul'da yerleşim doğru temellere
oturtulmadıkça köprü de, tüp geçit de derde deva olmayacak.
Vergi Soygunu
Vergide kaçak oranının yüzde 70 olduğu saptandı. Oysa Anayasa'nın 10.
maddesinde neler var: "... Herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye,
gruba imtiyaz tanınamaz. Devlet organları eşitlik ilkesine uygun hareket
etmek zorundadır." Yüzde 70 kaçak hangi eşitliğin ifadesi?
Başbakan
Uzlaşma beklerken
Hükümet köprüleri attı. Başbakan YÖK ve imam hatipler konusunda adeta
etrafa bomba yağdırdı. Tabii aldığı cevaplar, komutanlarınki de dahil, ağır
oldu.
Gerilim iktidarların lehine olmaz. Ama Başbakan Erdoğan "uzlaşmacı"
değil, "gerici" oldu.
Bugün artık "demokrasi"lere, "katılımcı demokrasi"
deniliyor. Başbakan'ın "Meclis'te çoğunluğum var. Her istediğimi
yaparım" anlayışı yanlıştır. Aslında bu eskiden de yanlıştı. O
kadar yanlıştı ki, aynı görüş çok üzüntü verici sonuçlar doğurmuştu.
Her şeye rağmen uzlaşma umudunu kaybetmek istemiyoruz. O zaman şunu
diyebiliriz. Bu olay Cumhurbaşkanı'nın vetosuna kadar gider. O noktadan
sonra, ülkeyi daha fazla sarsmadan, "kavga"nın yerini diyalog alır
ve sorun çözümlenir.
İktisatçılar
Dolarda yanıldı, yanılttı
Dolar 1 milyon 300 binli rakamlara indi. Genellikle iktisatçılar;
"Yaz geliyor, fiyatlar artık daha yukarı çıkmaz, hatta düşer"
diyorlardı. Yani iyimserlik satıyorlardı. Çünkü yaz ayları, işçilerimiz
tatile gelecek, turist bollaşacak, döviz akacak, demekti.
Oysa dolar düşmedi, çıktı. 22 haftalık düşüş seviyesini dolar 5
haftada yükselerek kapadı.
Şimdi yine pek çok iktisatçı "Doların fiyatı daha da çıkacak"
diyor.
Dövizin fiyatında, "yaz"ın dışında da etkenler rol oynuyorsa, o
etkenleri hesaba katmayan kolay yorumlar yapmayın. Halkı yanıltmayın...
Milliyet - Doğan Heper
|