Kentliler yaşadıkları
şehrin siluetinden de sorumludur...
Önce siluet sözcüğünde anlaşalım: Siluet tek başına bir sanat deyimi
ya da mimari terim değildir. İzmir gibi büyüyen kentlerin yapılaşmasında
komşuluk ve hemşerilik haklarının da bir parçasıdır. Prag'ın kendine özgü
bir silueti vardır, Paris'in de, Selanik'in de... Bu kentlerde yaşayanlar
kentlerinin siluetlerini korumakta kararlıdırlar. Praglılar, Parisliler,
Selanikliler öyle önüne gelenin 'ben bilmem kaç milyon dolarlık yabancı
sermaye buldum, arkama yerel basını da aldım, onlara ilan da verdim, paralar
da harcadım, bilmem kaç katlı otel yapacağım, 400 kişiye de iş imkanı
vereceğim' demelerine kulak asmaz, bizim kentsel kimliğimizin en önemli parçalarından
biri de siluetidir derler ve karşı çıkarlar.
İzmir'in kendine has ve görenlerin de çok hoşuna giden bir silueti vardır.
En eski zamanlardan beri İzmir'e gelen seyyahlar, hacılar, binlerce yıllık
tarihi içinde biriktirdiği kültür varlıklarıyla ve doğanın kendisine
sunduğu eşsiz zenginlikleriyle dünyanın en seçkin bölgelerinden birisi
olan yurdumuzun en güzel köşesi Batı Anadolu'nun merkezindeki kente hep
sevgiyle yaklaşmışlar, döndükten sonra da onu övgü ile selamlamışlardır.
Benim merak ettiğim şudur: Şimdilerde İzmir'de 'Üçüncü İzmir' diye kısaca
adlandırılan Liman arkası, eski Salhane-Bayraklı civarı ve Turan'ı yeniden
yapılandırılan ve kentteki gökdelenleri bu çevreye toplayan plan dururken
şehrin göbeğine plansız programsız gökdelenler dikme girişimlerine kentte
yaşayanlar ne diyecektir? Ayrıca önceki seçimde karşı partinin adayını açık
açık desteklemenin arkasında bu yatırımlar için fırsat yaratma olmadığına
kimi inandırabilirsiniz ki? Sonra da 'hevesimizi kırıyorlar' diye kendinizi
acındırmanıza kimi inandırabilirsiniz ki?
Yatırım yapacaklara sorular...
Şimdi başka sorulara yanıt arayalım. Bu sorular son günlerde ortaya çıkan
girişimcilere değil, kente büyük yatırım yapmak isteyen herkesedir:
Yapılması planlanan gökdelenler arazi kullanım biçimine uygun şekilde
planlanmış mıdır? Gökdelenlerin dikileceği bölgenin alt yapısı, kanal
sistemi uygun mudur? O bölgeye taşıyacağı trafik yükünü kaldırabilecek
imkan var mıdır? Çevrenin trafik koşulları uygun mudur?
Ortaya konan gereksinim kentin gerçekten eksikliğini hissettiği bir
gereksinim midir, yoksa salt karar vericilerin öznel niyetleriyle mi bu yönde
karar verilmiştir?
Projenin kent için önceliği var mıdır? Kamuoyunun desteği mi vardır,
yoksa muhalefeti mi? Kentliler böyle bir yatırımdan hoşnut olacak mıdır?
Hazırlanan proje gereksinimi gidermeye uygun mudur? Proje gerçekçi midir?
Mali yönden yapılabilirliği mümkün müdür? Yatırımcı bu kadar büyük
bir projeyi kaldırabilecek, sürdürebilecek kadar güçlü müdür?
Proje yürürlükteki yasal çerçeveye uygun mudur? Yapıma, yasal süreçler
işletilmeden başlanmış olabilir mi? Yatırım başladıktan sonra, önceden
kestirilemeyen doğal ya da teknik sakıncalar ve sorunlara karşı önlemler alınabilir
mi ? (unutmayın İstanbul'da 20 katlı bir beton ucube Park Otel inşaatı öylece
durmaktadır...)
Akşam - A. Nedim Atilla
|