reklam

24 Mayıs 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Asıl ‘En İyi 10 Tenha Yolu’ seçmeli

Hürriyet’in Cuma Eki’nde En İyi 10 Yaya Yolu’nu seçmişler. Ön sayfada anons böyle, içerde de trafiğe kapalı caddeler, başlığını koymuşlar.

Bana göre, bu kalabalık şehirde, en iyi 10 tenha yolu seçselerdi, çok daha yararlı bir iş yapmış olurdu üyeler.

Daha iç sayfayı açmadan tahmin etmiştim, mutlaka İstiklal Caddesi’ni seçecekler diye. Onsuz hiçbir liste tam(!) değildir. Beyoğlu saplantımızın, doğal ve kabul gören sonucu.

Trafiğe kapalı caddelerden pek hoşlanmam, insanın üstüne motorlu araçların değil insanların yürüdüğü cengellerdir. İnsan ormanında yolumu kaybederim. Ruh sağlığımı da.

Bir kitapçıya, bir plakçıya girmeyeceksem, doğrusu insan cengeli İstiklal Caddesi’nden geçmem.

Yaya yolundan, yürüyüş yolundan ben ne anlıyorum? Kafanızı dinleyeceğiniz, kendinizle baş başa kalacağınız yerler. Sayın jüri üyeleri keşke, böyle yolları seçselerdi, bilmediğimiz, görmediğimiz, adım atmadığımız yollardan söz etselerdi de, yeni bir güzergáh keşfetmenin tadını birlikte çıkarabilseydik.

Bilinen yerleri değil de, İstanbul’un bilinmeyen yerlerini söyleselerdi.

Kalabalıklar içinde yürümenin ne zevki vardır ne tadı. Ola ki ben bunu algılayamıyorum.

İtiş kakış bir caddede yürüyecek kadar, büyük şehirlilik duygumun eksikliğini de kabul ediyorum.

Adalar da trafiğe kapalı değil mi? Yoksa denizaşırı yerler, korsanların mekánı mı sayılıyor.

Taksim ile Tünel arasının her şeyin merkezi olarak gösterilmesinden, bu bölgecilikten, inanınız ki artık çok sıkılıyorum.

CD’nin en iyisi de, işkembenin en lezzetlisi de, pidenin en mideye oturanı da Beyoğlu’nda.

Yol benim için, insanın kendisiyle hesaplaşmasıdır.

Yaşar Kemal, Basınköy’de otururken, romanlarını kafasında bu uzun yürüyüşlerde tasarlardı.

Yürüyüşün ille de trafiğe kapalı yollarda mı yapılması gerekir. Aksine tenha yollarda olması gerekir bence.

Ben sonbaharda Yeniköy’den Kireçburnu’na doğru yürümeyi severim.

Gülhane Parkı’ndan sahil yoluna inip, sur dibinden yürürseniz, İstanbul’un Beyoğu dışındaki güzelliklerinin de olduğunun farkına varırsınız.

Her yol benim için Áşık Veysel’in bir dizesidir:

‘Uzun ince bir yoldayım.’

Ardında hayata dair çok şeyin gizli olduğu bir yolculuk, vitrinlere bakarak alışveriş yapılan bir köşe kapmaca değil.

İstanbul’da bazı semtlerdeki piyasa caddeleri de listeye eklenmeliydi. Bu caddelerin kaldırımlarında ne güzel yürünür...

Yolun bendeki çağrışımlarını, trafiğe kapalı caddeler tahrik etmiyor.

Yılmaz Güney’in Yol filmini nasıl unutabilirim. Kahırlı bir yolculuğun trajedisi.

Uzun ıssız yolları düşündükçe, evcil yollardan nefret ederim.

Yol arkadaşlığı yapacağınız, hayati yolculukların yanında bunların esamisi mi okunur. Yolların bir anlamı yok yoldaşınız olmayınca.

‘Tarik önemli değil refik önemli.’

Ben bu listedeki yolların çoğunu biliyorum, onlarda yürümekten hoşlanmıyorum.

Büyük şehirlerin dağdağası içinde benliğimi kaybederim.

Nasıl mı yürümek istiyorum?

Nedim’in tarif ettiği gibi:

‘Rah ola hemdemin amma o da habide gerek.’

(Arkadaşın yol olsun ama o da suskun, uykuda olsun.)
Hürriyet - Doğan Hızlan

 

Mayıs 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Aydan Balamir, Ziya Tanalı
 ve Abdi Güzer
27 Nisan - 29 Haziran 2004 tarihleri arasında Diyalog bölümümüze konuk oluyor.

Ulusal Mimarlık Ödülleri üzerine gerçekleşen Diyalog buluşmasını  okumak için  buraya tıklayın...

Ulusal Mimarlık Ödülleri hakkında görüşlerinizi bildirmek için buraya tıklayın...

 
Vitra'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz