Ormanlarımıza
Son Darbe...
Ormanda kanalizasyon ve arıtma tesisi kurmak, ormanları kimyasal silahla yok
etmekten farksızdır. Bu tasarı gerçekleştiği takdirde, sadece Türk
kamuoyu değil, dünya kamuoyu dahi ayağa kalkacaktır.
6831 sayılı Orman Yasası'nda değişiklik yapmak üzere
hükümet tarafından hazırlanan son tasarının ormanlardan neleri götüreceğini
açıklamak için, ilgili maddelerin öncesine ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal
kararlarına değinmek gerekir.
6831 sayılı Orman Yasası'nın 17. maddesi'nin 3. fıkrası 49 ve 99 yıllığına
ormanlarda irtifak hakkı tahsis-izin konusunu içermekteyken, Anayasa
Mahkemesi'nin 17 Aralık 2002 tarihli kararı ile iptal edilmiştir. Yasa
maddesi şöyledir:
Madde 17/3: Turizm alan ve merkezleri dışında kalan devlet ormanlarında
kamu yararına olan her türlü bina ve tesisler için gerçek ve tüzel kişilere,
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nca bedeli karşılığı izin
verilebilir. Bu izin süresi 49 yılı geçemez. Devletçe yapılan tesisler dışında
kalan her türlü bina ve tesisler, izin süresi sonunda eksiksiz ve bedelsiz
olarak Orman Genel Müdürlüğü tasarrufuna geçer.
Ancak, işletmenin maksadına uygun faaliyet gösterdiği Orman Genel Müdürlüğü'nce
belgelenen hak sahiplerinin kullanma hakları, yer-bina ve tesislerin rayiç değeri
üzerinden belirlenecek yıllık bedelle doksan dokuz yıla kadar uzatılabilir.
Bu durumda, devir işlemleri bu uzatma sonunda yapılır. Turizm amaçlı
tesisler için hak sahipleri adına tapuda irtifak hakkı tesis edilir.
İzin ve irtifak hakları amaç dışı kullanılamaz.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen bina ve tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine
ait ormanlarda ya da hususi ormanlarda yapılmak istenmesi halinde Maliye Bakanlığı'nın
görüşü alınmaksızın Tarım ve Orman Bakanlığı'nca izin verilebilir. Bu
takdirde, kullanım bedeli, süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi
hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit olunur. (İptal edilen
bu maddeye göre 49 ve 99 yıllığına kişi ve kurumlar lehine sağlanan
irtifak hakkı ile ormanlar dolaylı yollarla özelleştirilmiş ve anayasanın
169. maddesi delinerek ormanların mülkiyetinin kişilere, kurumlara devri sağlanmıştır.)
Bu madde, Anayasa Mahkemesi'nce 17 Aralık 2002 tarihinde iptal edilmiş
olmasına karşın iptal edilen yasa yerine (Kamu Yararı adı altında) , hükümet
tarafından ormanların yok olmasına yol açacak daha tehlikeli yeni bir tasarı
getirilmiştir.
Tasarı metni şöyledir (hükümetin teklif ettiği metin): Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Madde 1. - 31 Ağustos 1956
tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nce
iptal edilen üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir:
''Savunma, ulaşım, enerji, madencilik, haberleşme, baraj, gölet, su,
petrol, doğalgaz, çöp depolama, altyapı sportif alan, ölçüm istasyonları,
sağlık ve eğitim gibi, öncelikli kamu yararı bulunan hizmetlerle ilgili her
türlü yer, bina ve tesislerin devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasının
zorunlu olması halinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve
Orman Bakanlığı'nca izin verilebilir. Ancak, devletçe yapılan güvenlik ve
savunma tesisleri, karayolu, köy yolu, demiryolu, içme ve sulama depoları ile
isale hatları, kanalizasyon ve arıtma tesisleri, baraj ve göletler ile çöp
depolama alanlarından bedel alınmaz. Bu izin süresi kırk dokuz yılı geçemez.
Bu alanlarda devletçe yapılmış olanlar dışındaki her türlü bina ve
tesisler, iznin sona ermesi halinde eksiksiz ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğü'nün
tasarrufuna geçer. Söz konusu tesisler Orman Genel Müdürlüğü veya Çevre
ve Orman Bakanlığı'nca ihtiyacında kullanılabilir veya kiraya verilmek
suretiyle değerlendirilebilir. Tahsis amaç ve şartlarına uygun olarak
faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri, yer, bina ve tesislerin rayiç
değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle doksan dokuz yıla kadar uzatılabilir.
Bu durumda devir işlemleri uzatma süresi sonunda yapılır. Verilen izinler
amaç dışında kullanılamaz.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen bina ve tesislerin hükmi şahsiyeti haiz
amme müesseselerine ait ormanlarda yapılmak istenmesi halinde, Çevre ve Orman
Bakanlığı'nca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, süresi, yapılan
bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca
tespit edilir.''
Şimdi olayı iki yönü ile ele almak gerekir.
1- Anayasa Mahkemesi'nin geniş bir gerekçe ile iptal ettiği eski yasa hükmü
ortadan kalkmış olmasına karşın aynı maddeyi daha vahim ve geniş bir şekilde
gündeme getirip aynı yolda yine anayasaya aykırı yasa çıkarmak dolaylı
olarak anayasanın ihlalidir.
2- İşin esasına gelince: Bu madde hükmü ile ülkemizde, üniversite ve
tasarıda yer alan öbür tesisleri kurmak için binlerce hektar boş Hazine
arazisi dururken, bunlar görmezlikten gelinerek, bir daha yerine konulmayacak
olan ormanlarda, değinilen tesislerin kurulması ormanların yok olmasını sağlayacak
bir felaket yolunu açmaktan başka hiçbir anlam taşımaz.
Tasarıda yer alan hizmet türleri içinde savunma, ulaşım, haberleşme, gölet,
su, sağlık gibi hizmetler için kamu yararı söz konusu olabilir ve zaten bu
gibi tesisler için irtifak hakkı kurulması doğal karşılanabilir. Ancak
enerji, madencilik, doğalgaz, petrol, çöp depolama, altyapı, sportif alan,
ölçüm istasyonu, eğitim gibi hizmetler üzerinde durmak gerekir. Şöyle ki:
Ormanlar içinde enerji üretmek üzere santral kurulması halinde orman
bitkilerinin ve sonunda ormanların nasıl yok olduğu herkesin bildiği vahim
bir olay olduğu gibi, madencilik için verilen izinlerin sonunda yine ormanların
nasıl tahrip olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Doğalgaz ve petrol tesislerinin ormanlar içinde kurulması ya da bunların
nakil hatlarının ormandan geçirilmesi, orman yangınları için açık bir
davetiye ve ormanların ateşe atılmasından başka bir anlam taşımaz.
Ormanlar içine doğalgaz ya da petrol depolamak, dağıtım tesisi kurmak,
ormana yangın bombası yerleştirmekten farksızdır. Ülkemizde ormanlar dışında
bir karış boş toprak kalmamış olmalı ki, bu tesislerin ormana kurulması
yoluna gidilmektedir.
''Altyapı'' ile neyin kastedildiği dahi belli değildir. Bu, amacı
bilinmeyen kapalı bir tahrip yoludur. Şöyle ki: Altyapı denildiği zaman su,
elektrik, doğalgaz, telefon, hatları, hatta kanalizasyon dahi bu kavram içinde
yer alabilir. Kaldı ki, bedelsiz verilecek yerler içinde kanalizasyon açıkça
belirtilmiştir. Ormanda kanalizasyon ve arıtma tesisi kurmak, ormanları
kimyasal silahla yok etmekten farksızdır. Bu tasarı gerçekleştiği
taktirde, sadece Türk kamuoyu değil, dünya kamuoyu dahi ayağa kalkacaktır.
Bütün bu altyapı konularında ormanların tercih edilmesi ve bunların
ormanlardan geçirilmesi halinde, ormanlar orman olmaktan çıkarılıp içinde
yangın bombaları ve bakteri üretim merkezlerini de taşıyan yerleşim
merkezi haline gelecektir. Anayasanın 169. maddesi'nin özelleştirmeye koyduğu
engel bu yolla aşılacak ve ayrım yapılmaksızın her türlü tesis, ormanların
içine yapılabilecektir. Bu yerleşim biçimi, kamu yararı adı altında gerçekleştirilmek
istenmektedir.
Ormanın dolaylı yollarla yok olması sonucunu getirecek olan bu düşüncenin
kamu yararı kavramı içine yerleştirilmesi, dünya literatüründe yalnız
bize özgü bir buluş olacaktır ve tasarıyı hazırlayanlar her halde bundan
gurur duyacaklardır.
Sportif alan, hangi amacı taşımaktadır. 20.000 kişilik stadyum yapılması
mı, yoksa sportif alan adı altında ormanların içinde kimilerine yazlık
serinleme alanlarının tahsisi mi amaçlanmaktadır? İster stadyum yapılsın,
ister yan kuruluşlar oluşturulsun, hangisi olursa olsun istismara açık olduğu
ve ormanların tahribine yol açacağı tartışmasızdır. Orman içinde bir
stadyum kurulması ya da profesyonel veya amatör spor kulüplerine ormanda
tesis kurma hakkı tanındığı takdirde, ayırım yapılamayacağına göre, tüm
spor kulüpleri veya spor için yer arayan tüm kurumlar ormandan yer
isteyecektir. Spor, elbette sağlıklı kuşaklar yetiştirmek için gereklidir.
Ancak, tesislerinin kurulacağı yer ormanlar değildir.
Yalnız bu amaç için ormanlardan tahsis yapıldığı takdirde dahi, bitmek
üzere olan ormanların en kısa sürede tükenmesi söz konusu olacaktır.
Stadyum ya da spor tesislerine yer açabilmek için yapılacak yollar ve o
yollardan geçecek binlerce insan ve aracın yaratacağı tahribatı ve çevre
kirliliğini anlatmaya sanırım gerek yoktur.
Ülkemizde ölçüm istasyonu yapılacak, eğitim kuruluşu ya da başka
tesis yapılacak toprak parçası kalmamış ve bu tesislerin de ormanlarda
kurulması zorunlu duruma mı gelmiştir!..
Cumhuriyet - Ferruh Atbaşoğlu Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanı
|