reklam

11 Haziran 2004 Cuma
Ana Sayfa > Haberler

Arkeolojinin 75 yıllık elçileri

Troya, Bergama, Hattuşa gibi büyük kazıların yapılmasında önemli katkıları bulunan Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün İstanbul şubesi 75 yaşında.

Almanların, kökenlerini merak etmesiyle başlıyor Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün serüveni. 1829'da Roma'da bir grup bilim adamının bir araya gelmesiyle kuruluyor. Zaman içerisinde şubeler açılıyor dünyanın dört bir yanında. Bu yıl 75. yaşını kutlayan İstanbul Şubesi de bu açılımın bir sonucu.

Alman hükümetinin başvurusu üzerine 1929 yılında kurulan enstitü Troya, Bergama, Hattuşa gibi büyük kazıların yapılmasında önemli görevler üstleniyor. Prof. Manfred Osman Korfmann, şimdilerde Tübingen Üniversitesi adına kazıları yürütse de çalışmalarına ilk olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün bünyesinde başlıyor. Keza enstitünün ikinci başkanlığını yapan Prof. Wolfgang Radt da, Bergama kazılarını yine enstitü bünyesinde gerçekleştiriyor. Hititlerin başkenti Hattuşa/Boğazköy, Milet, Didim gibi büyük kazılarda da Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün yadsınamaz katkısı olduğu bilinen bir gerçek. Sadece kazılar değil, yüzey araştırması konusunda birçok çalışmaya imza atıyor enstitü. Kurum bu çalışmaları gerek kendi bünyesinde, gerekse çeşitli kurumlarla işbirliğine giderek yapıyor. İzmit, Phaselis, İsçehisar, Can, Gergakome, Milas gibi birçok yerde yüzey araştırması tamamlanan çalışmalar. Herakleia, Hasankeyf, Vize, Karasis'te ise çalışmalar devam ediyor.

Türkiye'de arkeolojinin gelişmesinde önemli katkıları olan enstitünün bir başka özelliği ise kütüphanesi ve fotoğraf arşivi. Enstitü bünyesinde, herkesin yararlanabileceği yaklaşık 60 bin kitaplık arkeoloji kütüphanesi ve 100 bini aşkın fotoğrafın yer aldığı bir arşiv mevcut. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün İstabul Şubesi Müdürü Prof. Adolf Hoffmann, Türkiye'de arkeoloji biliminin çok geliştiğini söylüyor. Bilim adına Türkiye bulunduklarını belirten Prof. Adolf Hoffmann, görevlerinin araştırma ve kazı yapmak olduğunu ifade ediyor.

Irak savaşı nedeniyle Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Bağdat şubesi kapatıldı. Bu Türkiye'deki çalışmaları etkileyecek mi?
Bağdat şubesinin kapatılmasının İstanbul şubesine, dolayısıyla Türkiye'deki çalışmalara bir etkisi olmaz. Çünkü Bağdat şubesi, kurumumuzun Berlin'deki merkezinden yönetiliyor.
Zaman zaman eleştirilere hedef oluyorsunuz. Burada çıkar için çalışmalarda bulunduğuz iddia ediliyor. Neler söylersiniz?
Bizim buradaki görevimiz araştırma ve kazı yapmak. Ne olursa olsun, elimize ne geçerse geçsin bunların Türkiye'de kalması gerekiyor. Bu bir ilke. Eski zamanlarda bu ilkeye bilinçsizlikten uyulmamış olabilir. Ama bu bizim sorumluluk alanımız dışında.
Kazılarda birçok eser çıkarıyorsunuz. Ama bu eserler Türkiye'de pek sergilenemiyor. Depolarda bulunan eserler sergilenenlerden daha fazla. Neden?
Tabii gönül hepsinin sergilenmesini istiyor. Hem personel hem de mekân yetersizliği var. Sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok yerindeki müzelerde bu sorunla karşılaşıyoruz. Bunların hepsi bir finansman sorunu.
Türkiye'de arkeolojinin gelişimini nasıl buluyorsunuz?
20 yıl önce Türkiye'de bulunmuştum. Bunca zaman sonra tekrar Türkiye'ye geldim. Bu yıllar boyunca Türkiye'de büyük bir gelişme olduğunu fark ettim. Artık araştırmalar olsun, kazılar olsun yabancı veya Türk ayrımı kalmadı. Türkler de uluslararası standartlara uygun kazılar yapıyor. Üstelik genç ve yetenekli arkeologlar ve bilim adamları sayesinde Türk arkeolojinin geleceğini çok parlak görüyorum.
Sponsorluk ve arkeoloji arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük kazılar için mutlaka sponsor gerekiyor. Ancak sponsorluk yapan şirketlerin bilimsel çalışmaların içeriğine karışmaması gerekiyor. Böyle bir zeminde ilişki sağlanması durumunda bu şirketlerin bilime çok büyük bir hizmet sunduğunu söylebilirim. Bir de, devletlerin de bu tür sponsorlukları desteklenmesi gerekiyor. Mesela sponsorluk harcamaları vergiden düşürülebilinir. Sanırım o zaman işler daha da kolaylayacak.
Enstitünüzün 75 yıllık serüveninizde Türk hükümetleriyle bir sorun yaşadınız mı?
Yapılan anlaşmada göre iki tarafın da ne yapması açık açık yazılmış durumda. Biz burada hem ülke yararına hem de arkeoloji yararına kazılar yapıyoruz. Türk hükümetleriyle şimdiye kadar öyle büyük problemler yaşamadık. Çalışmalarımızın izni konusunda Türk hükümetleri olağanüstü cömert davranıyor. Ama ara sıra ufak tefek bürokratik anlaşmazlıklar oluyor. Ama o nerede olmuyor ki.

Enstitünün Çalışma Dökümü
Sürdürülen Kazı Çalışmaları
Hattuşa/Boğazköy 1931
Milet 1929
Didim 1929
Priene:Genç Klasik
Hellenistik Şehir 1933
Bergama 1927
Aizanoi 1967
Göbekli Tepe 1995
Bitirilmiş Kazılar
İznik/Nikaia 1930-1936
Babaköy 1936
Demircihüyük 1937-1960
Panionion/Melie 1957-1960
Ilıca 1963-1965
Arsameia 1963-1969
Myus 1964-1966
Limyra 1967-1975
Norşuntepe/Körtepe 1968-1974
Hasset Höyük 1978-1986
Beşik-Yassıtepe 1982-1983
Lalapaşa 1994 1995
Triopion 1999-2001
Oylum Höyük 1995-2002

Radikal - Olkan Özyurt

 

Haziran 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Aydan Balamir, Ziya Tanalı
 ve Abdi Güzer
27 Nisan - 29 Haziran 2004 tarihleri arasında Diyalog bölümümüze konuk oluyor.

Ulusal Mimarlık Ödülleri üzerine gerçekleşen Diyalog buluşmasını  okumak için  buraya tıklayın...

Ulusal Mimarlık Ödülleri hakkında görüşlerinizi bildirmek için buraya tıklayın...

 
Vitra'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz