reklam

14 Haziran 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Arkeolojik tahribat

TAY Projesi adı altında yürütülen bir proje var. Bunun açılımı Türkiye Arkeolojik Yerleşmeler Projesi. Bu projeyi yürüten ekibin hazırladığı Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu 2003 son derecede önemli saptamalar yapmış. Gerek raporu okurken gerekse projenin web sitesinde (www.tayproject.org) dolaşırken Türkiye'deki arkeolojik alanların uğradığı tahribatın boyutlarını dehşet içinde görüyorsunuz. Son dönemlerde okuduğum en üzücü rapor buydu. Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerini değerlendiren raporda yer alan bazı saptamaları sizinle paylaşmak istiyorum.

Araştırma ekibi 102 gün süreyle 24 bin 11 km. yol kat ederek 34 ilde araştırmalar yapmış 776 yerleşme sayısına ulaşmayı hedeflemiş buna karşılık 663 yerleşmeye gidebilmiştir. Gidilemeyen yerleşmelerin bir bölümü yeni yerleşimler nedeniyle, bir bölümü başka nedenlerle bulunamaz durumdadır. Bir bölümü ise yasak bölgeler içinde yer almakatadır.

Araştırma konusu yapılan 663 yerleşmeden 589'unda (yüzde 89) tahribat olduğu belgelenmiştir. Tahribat nedenlerinin en önemlilerinin dağılımı şöyledir: definecilik, kaçak kazı (yüzde 28); tarım (yüzde 20); baraj (yüzde 15); yapılaşma (yüzde 10.) tahribata etkin olan doğal nedenler yüzde 2 gibi küçük bir oranı oluşturmaktadır. Demek ki tahribatı yapan doğadan çok daha fazla insanlardır. Anılan raporda ve web sitesinde tahribatın fotoğraflarla örnekleri yer almaktadır.

TAY Projesi ekibi bütün bölgelerdeki yerleşmelerde oluşan tahribatın envanterini çıkarmaya devam etmektedir. 'Biz bu ülkede misafir değil ev sahibiyiz' sözünü kendilerine slogan almış olan bu ekibi candan kutluyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum. Bu çalışmalar sonucunda biraz daha bilinçlenip de elimizdeki olağanüstü arkeolojik değerlere sahip çıkabilirsek çok önemli kazanımlar elde edeceğiz.

Türklerin kendileri için çok yaptıkları bir benzetme göçebe toplum benzetmesidir. Göçebeliğin genlerimize işlediğini kendi kendimize söyler, kendimize yönelik özeleştirilerde bunu çokça kullanırız. Bu ülkede misafir miyiz evsahibi mi tartışması bu benzetmeyle yakından ilgili. İstanbul'a bakıyorum örneğin. İstanbul'da en az üç kuşaktan beri yerleşik olanların sayısı son derecede düşük. Son 20 yılda İstanbul'a gelenlerin sayısı ise inanılmaz boyutlarda. Gelenler burayı ev olarak görmüyor. O nedenle de bu kentin tarihine, kültürüne, geçmişine sahip çıkmıyor. Burayı gelip, geçici, para kazandıktan sonra terk edilecek bir yer olarak görüyor. Öyle olunca da çevreyi kirletmekten, bozmaktan ve tahrip etmekten çekinmiyor. Çünkü burası onun evi değil. Burayı evi olarak benimsememiş olanlar burada misafir gibi bile durmuyorlar. Çünkü misafir de ev sahibi kadar özen göstermese bile misafir edilmenin yarattığı olumlu duyguyla eve özen gösterir.

Arkeolojik tahribat raporuna baktığımda bizim buralarda bırakın ev sahibi gibi hissetmeyi kendimizi misafir olarak bile görmediğimiz duygusuna kapıldım. Sonuçta bu tahribat düşman toplarıyla, tüfekleriyle, saldırısıyla ortaya çıkmış değil. Bu faciayı biz yaratmışız. Kimimiz define avcılığı peşinde koşarak tarihi mahvetmişiz, kimimiz altında binlerce yıllık bir yerleşim barındıran bir höyüğün üstüne bir ev yapmışız. Devlet de bu tahribata baraj, yol, elektrik direği yaparak katkıda bulunmuş. Tahribatın altında kalan yerlerde kim bilir kaç tane Çatalhöyük benzeri yerleşim yok oldu? Hititlerden önce Anadolu'da yaygın bir ticarete girişmiş bulunan Asurluların ticaret kentlerinin sayısı 20 dolayındaydı. Bunlardan üçü bulunmuş durumda. Kim bilir kaç tanesi bu tür tahribata kurban gitti? Kim bilir kaç tane tablet müzelere kaldırılmak yerine pazarlarda satıldı?

Biz bu ülkenin ev sahibiyiz. Bunu anlayamıyorsak bari misafirmiş gibi yapalım. Yaşadığımız topraklara ve onun tarihine düşmanca davranmaktan artık vazgeçelim.
http://www.tayproject.org
Radikal - Mahfi Eğilmez

 

Haziran 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Aydan Balamir, Ziya Tanalı
 ve Abdi Güzer
27 Nisan - 29 Haziran 2004 tarihleri arasında Diyalog bölümümüze konuk oluyor.

Ulusal Mimarlık Ödülleri üzerine gerçekleşen Diyalog buluşmasını  okumak için  buraya tıklayın...

Ulusal Mimarlık Ödülleri hakkında görüşlerinizi bildirmek için buraya tıklayın...

 
Vitra'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz