Kale
Grubu’nun aşkı
Geçenlerde Zeynep Bodur ve eşi Osman Okyay ile birlikte oturup geçmişi
yad ettik. Onların penceresinden geleceğe baktık biraz da tabii.
Hakkını teslim etmek gerekirse, Kale Grubu’nun Türkiye ekonomisinde nevi
şahsına münhasır mümtaz bir yeri olmuştur hep. Bu da elbette ki İbrahim
Bodur’un kişiliğinden kaynaklanıyor. O, içinde kor gibi yanan yatırım
ateşine rağmen çok ihtiyatlı davrandı bir kere. Her işi sordu, o yetmezse;
bir daha, bir daha sordu ve ondan sonra yaptı. Onun bu huyu, Kale Grubu’na
ayağını yorganına göre uzatma geleneğini yerleştirdiği gibi başarıyı
da getirdi haliyle.
Kale Grubu’nun temeli, 1957 senesinde Çanakkale’de kurulan Çanakkale
Seramik Fabrikası ile atıldı. Seramik çeşitlendikçe fabrika sayısı arttı.
Bugün Kale Grubu, dünyanın tek bir alanda üretim yapan en büyük seramik üreticisi
konumunda. Ayrıca, Türkiye’nin inşaat sektörüne malzeme üreten lider
kuruluşlarından biri.
İbrahim Bodur, benliğinde sanayici kimliğini taşıdığı gibi köylü kişiliğini
de barındırdı. Köylüye has o sıcaklığıyla Türk toplumu içinde köklü
bir çınar ağacı gibi dik durdu hep.
Biz gazeteciler onu sanayiciliğinden çok, uzun süre yaptığı İstanbul
Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanlığı ile tanıdık. Kıvrak zekasının ürünü
olan o renkli nükteleri hâlâ kulaklarımızda çınlar durur.
Kızı Zeynep de tıpkı babası. Aynı zeka pırıltısı onda da var.
Fakat, gençliğin verdiği heyecandan mıdır, yoksa zamanın daha hızlı
davranmayı gerektirdiğini düşündüğünden midir bilmem ama daha bir atak
olduğu kesin. Yaptığı sohbetin arasına gayr-i ihtiyari de olsa babasının
yavaş olduğunu ima eden sözler serpiştirmesinden dolayı söylüyorum bunu.
Tam bir profesyonel ve büyümek ateşiyle yanıp tutuştuğunu gizlemiyor. Kale
Grubu’nu sırtına alıp göklere çıkaracak bir azim gördüm onda.
Damat Osman Okyay ise her şeyden önce pırıl pırıl bir insan. O,
tenoloji hastası. Türkiye’nin geleceğini teknolojide görüyor. Onun için
hem kendisi ilgileniyor, hem de modern tenolojiye ilgi duyanlara hamilik yapıyor.
Yapamadıklarını da alkışlıyor ve hiç olmazsa onlara olan saygısını bu
şekilde ifade etmenin hazzını yaşıyor.
Türkiye, zaten bürokrasi ile cebelleşmekten bezmiş bir ülke. Hele bir de
alışkanlıkların dışına çıkıp bilgi ve know-how gibi farklı konulardan
konuşmaya başladın mı, yandı gülüm keten helva. Bürokrat apışıp kalıyor
çünkü.
Kale Grubu’nun Teknik ve Kimya Grup Başkanı görevini sürdüren Osman
Okyay da tabii bürokratın teknolojiye karşı koyduğu tavırdan şikayetçi.
Şikayetçi olmaya şikayetçi ama onlarında olgunlaştığı ve bu konunun önemini
anladığı güne kadar beklemekten başka elinden ne gelir ki?
Bu bir idrak meselesi. Önce bürokratın bu konunun önemini anlaması lazım.
Ayrıca, bürokratın korkmadan karar verebilmesi için elinde tam donanımlı
kanun ve tüzük de olmalı ki, bürokrat; başına gelebilecek tehlikelerden
korkarak büzülüp kalmasın.
Türkiye’nin fasonculuktan çıkıp katma değeri yüksek ürün yapmadan
kalkınlaşması mümkün değil. Hele şu içinde bulunduğumuz bilgi çağında
hiç mümkün değil. Hükümet-bürokrat ve sanayici bu konuda el ele verip
engeleri aşmalı ki, olsun bu.
Türkiye - Metiner Sezer
|