İnanılmaz ayrılık...
Ahmet Piriştina 'yla ilk yakınlaşmamız, TANSAŞ Genel Müdürü olduğu dönemdeydi.
1990'ların ilk yılları...
İzmir'in Karataş semtindeki belediyeye ait tarihi Asansör tesislerinin
restorasyon projesini üstlenmiştik. Aynı yılların Büyükşehir Belediye Başkanı
Yüksel Çakmur 'a bizi tanıtırken, ''Bu arkadaşlarımız sadece konuşan değil,
aynı zamanda üreten ve iş yapan solcular...'' demişti... Çakmur'un yanıtı
ise kısa ve özdü; ''Yani, senin gibi...''
Yaklaşık 2 yıl süren proje ve uygulama süresince, hemen her hafta Muğla'dan
İzmir'e gidip birkaç gün kalarak Piriştina'yla da birlikte olduk... Mimarlık
sanatına, mimarın haklarına, kültürel değerlere, tarihi binaların
korunmasına ve özellikle de restorasyonda özgünlüğe o kadar ''bilinçli
bir saygı'' içindeydi ki...
Denebilir ki mimarlık yaşantımızın en bilge, en anlayışlı ve en uygar
işvereni Ahmet Piriştina olmuştur...
Sonra, 1999 yılında Büyükşehir Belediye Başkanı olunca yeniden aradı.
''İzmir'in kültür mirasını koruma çalışmalarını beraber yürütelim''
dedi.
Ona, o gün, hemen ''evet'' diyememiş olmamın ezikliğini, 2001 yılında
başlayan danışmanlığımın hemen her gününde hissetmişimdir. Şimdi ise
aynı eziklik yüreğime taş gibi oturdu. Keşke Piriştina'ya daha fazla yardımcı
olabilseydim; keşke hep yanında kalıp, birlikte çalışsaydım...
Ahmet Piriştina, sadece tanıdığım belediye başkanları arasındaki en eşi
bulunmazı değil... Kamusal sorumluluklar üstlenmiş dostlarımın arasında
da görevini ve bulunduğu makamı en içten bağlılıkla ve en derin duygularıyla
kucaklayan bir ''cumhuriyet aydını'' ...
Bu niteliklerini belirtirken, ''idi'' demem de mümkün değil.
Çünkü ''ölüm'' haberinin de en ''inanılmaz'' olduğu bir insan. Her yönüyle
ve her özelliğiyle, sözcüğün çağrıştırdığı tüm anlamlarıyla
birlikte eksiksiz ve tam bir ''insan'' ...
Haberi aldığımdan bu yana kiminle paylaşsam, ilk sözleri; ''inanamıyorum''
... Yaşama, yaşamın tüm güzelliklerine ve geçmişten geleceğe tüm yaşanmışlık
değerlerine bu denli bağlı bir insan... Tanıyan, tanımayan herkesin, ''yaşamı
terk edeceğini'' asla düşünemeyecekleri kadar gönüllerde yer etmiş bir
insan...
Gelecek kuşakların da başı sağolsun...
Düşünüyorum da, acaba şimdi kendimden başka kimin için de üzülmeliyim;
kime ''başsağlığı'' dilemeliyim?..
Ailesi, yakınları, dostları ve tüm sevenleri yeter mi?.. ''Bütün İzmirliler''
desem yeter mi?.. ''Egeliler'' desem yeter mi? Bütün Türkiye ve ''tüm
ulusumuz'' desem yine yeter mi?..
Ahmet Piriştina için, belki de ilk kez bir yakınım, bir arkadaşım, bir
dostum ve ''kültür yoldaşım'' için, ''gelecek kuşaklara'' da başsağlığı
diliyorum...
Yarının İzmirlileri, yakın geçmişte kokusundan ve pisliğinden yanına
bile yaklaşılamayan Körfez'de balık tutup, yüzdüklerinde; sandallarla
sevdalılarını gezdirdiklerinde; geçen 5 yıl içinde restore edilen sayısız
tarihi binanın önünde kentin mimari güzelliklerini duyumsadıklarında; 5000
yaşındaki ''kimlikli'' bir metropolde yaşamanın ne demek olduğunu gördüklerinde;
Kadifekale'ye çıkıp ''düşleriyle'' baş başa kaldıklarında; Melez Çayı
ağzında ''Homeros'' a kulak verdiklerinde; kordonda otoyol kâbusu yerine ülkenin
en çekici kıyı parkını yaşadıklarında ve daha saymakla bitmez kent
uygarlığı hizmetlerinin kazanımlarıyla buluştuklarında... Ahmet Piriştina'yı
kim bilir ne kadar derin bir saygıyla yoğrulmuş sevgi duygularıyla
anacaklar...
Ve, eminim ki onlar da bu kahrolası ayrılığa asla inanamayacaklar...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|