reklam

21 Haziran 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

İstanbul, tarihi mirası yıpranmadan nasıl değişir?

Ersen Gürsel (65) Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim gördü, aynı üniversitede Şehircilik Kürsüsü’nde asistanlık yaptı. Plancı olarak Side ve çevresi turistik düzenleme projesi, İstanbul Yeşilyurt Yeşilköy kıyı düzeni planı, Bodrum Bitez Ortakent yalıları imar planı, Sultanahmet ve çevresi düzenleme projesi, Bursa Yeşil Türbe ve çevresi düzenleme projesi, Kariye ve çevresi projesi, İzmir Konak projesi gibi çalışmaları oldu. Mimar olarak da Maslak Darüşşafaka Spor Kompleksi, Şişli Site sinemalarının bulunduğu yeni bina, Bodrum Aktur Sitesi, Manastır Otel, Datça Aktur Sitesi gibi birçok projede imzası var.

Moda tramvayının Moda-Bahariye hattını altüst ettiği bir akşamüstü Yüksek Mimar ve Şehir Plancısı Ersen Gürsel ile kalabalık, oldukça düzensiz ve en önemlisi nazım planı olmayan bir şehrin yeniden planlaması üzerine konuştuk. Galata rıhtımına, Kadıköy’e, hızla artan nüfusa ve yeni mimarların eğitilmesine basit, fakat kalıcı çözümler önerdi. İstanbul’un tarihi mirasının modern yapılarla birleşebileceğine, tarihsel dokusunu yıpratmadan değiştirilebileceğine olan inancımız arttı.

Bir şehir plancısı olarak İstanbul’un planı hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Maalesef İstanbul’un onaylanmış, yürürlükte olan bir nazım planı yok. Sanıyorum imar uygulaması 1980 tarihli eski planlar üzerinden yapılıyor. Genel planlama kavramları üzerinde anlaşılamadığında, çözüm olarak sektörel bazda planlama çalışmalarına geçiliyor. Örneğin, Koruma Amaçlı İmar Planı, Turizm Amaçlı İmar Planı gibi. Planlama temel ilkelerine aykırı, bütünsellikten yoksun bu planlamalar İstanbul’a içinden çıkılmaz sorunlar yaratacaktır. Bizlere emanet edilen bu kenti kaybetmek istemiyorsak, çözüm diye önerilen bu noktasal planlara karşı durmak gerekir. Bu kentin meclisi ve yönetimi, merkezden yapılan müdahalelere karşı koyacak demokratik bir yapıya sahip olmalı, seçmenlerine olan sorumluluklarını unutmamalı..

Kent planlaması ile noktasal planlama arasındaki çelişki nedir?
-Kent planlaması, yerleşim yerleri, korunması gereken doğal hayat, tarihi ve kültürel varlıkları, ticari hizmeti ve her türlü alanı kapsayan, geleceğe ait öngörüleri barındıran çok boyutlu bir yapıdır. Oysa bugünkü uygulama, kimliksiz, tekdüze bir planlama anlayışının ürünüdür. İlginç olanı şu: Bütün bu noktasal planlama önerileri sadece turizm ve ticaret için geliştiriliyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir kültür tesisi için ayrıcalıklı planlama önerisi yaptığını hatırlıyor musunuz?
-Türkiye’de toplumsal kalkınma için öncelik ekonomiye verildiğinden, kültür, sadece turizmin ve ticaretin bir parçası olarak görülüyor. Kültür ile turizmi, ticareti, aynı gören bir yönetim anlayışı hakim. Kent yönetiminden sorumlular, çağdaş bir İstanbul modeli içinde bir takım projelerden söz eder. Projeden kasıtları da konut, otel, çarşı, çok kuleli iş merkezi v.s.dir. Fakat hiçbirinin aklına bir kültür merkezi inşa etmek gelmez. 10 milyonluk bu kentte aynı anda iki konser veya uluslararası kongre yapmak mümkün değildir. İstanbul, bir metropolün sosyal ve kültürel standartlarına sahip midir? Bunu neden hiç konuşmuyoruz?

Yeni Belediye Başkanı’nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Belediye Başkanı Kadir Topbaş mimarlık eğitimi almış. Beyoğlu’nda başarılı bir yönetim yaptığını da biliyoruz. Seçim öncesi kentin sorunlarını paylaşmak için mimarlara sözü vardı. Sivil toplum örgütleriyle iletişim içinde, mimar ve şehircileri bir taraf gibi değil, kentin sorunlarının çözümünde ortak olarak kabul etmeli. Halkın kenti sahiplenmesi isteniyorsa kamuoyu bilgilendirilmeli.

17 Ağustos depremi bahsettiğiniz yetersiz, sadece güncel sorunlara çözüm arayan planlama anlayışının değişmesi için bir vesile olmadı mı?
-Planlama düzeyinde depremin nasıl bir değişime neden olduğunu doğrusu bilmiyorum. Depremin etkilerini yüzeysel mühendislik çalışmaları ile gidermek hem çok pahalıdır hem de güven verici değildir. Planlama, proje, uygulama ve düzenleme hukukunu da içine alan pilot projelerin oluşması için uygun bir zaman içindeyiz. Diğer yandan, kritik yerleşme ve merkez alanlarına yoğun talepleri önlemek için jeolojik yapı koşulunu önemli bir etken olarak görüyorum. Kentin sıhhileştirilmesi için bu fırsatı kaçırmamalıyız.

Günümüzdeki mimarlık eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Mesleği ticari araç olarak kullanmayı yeğleyen mimarların artması, yatırımcıların mimarları kışkırtmaları sonucunda çevremiz giderek çirkinleşiyor. Biz mimari, çevre koruma, planlama üzerine tartışmalar yaparken, fiziki çevrede yoğunlaşan yapılar estetik kalitelerini kaybediyor. Bu kaygıyı taşımazsak bu yapıların insanlara verebilecekleri hiçbir şey olamaz. Eğitimin daha kontrollü olması gerekir. Dört yıllık temel eğitimi mimarlık mesleği için yeterli bulmuyorum.

Harem'deki Kötü Manhattan Projesine Kent Yönetimi Tepki Göstermeli
Geçenlerde basında, Harem Limanı ve Selimiye Kışlası’nı da içine alan bir projenin yıl sonunda başlayacağına dair haberler çıktı, hatta temsili bir resim yayımlandı. Marmara Denizi’nden İstanbul’a girerken ilk peyzaj olarak algılanması istenen kötü bir Manhattan resmi... Bir mimar olarak değil, fakat doğma büyüme İstanbul’da yaşayan bir kişi olarak buna tepki göstermemek mümkün değil. Kent yönetimi de bir yatırım heveslisinin bu çağdışı tasarımına tepki göstermelidir.

Fransız Sokağı, Kentsel Dönüşümün İyi Bir Örneği
Geçtiğimiz dönem Beyoğlu Belediyesi’nin sokaklardaki yüzeysel yenileme uygulamaları kentimiz için bir başlangıçtır. İşlev alanlarının çok farklı, mülkiyetlerin çok parçalı olduğu bu eski kent dokularında halkın katılımıyla çalışmalar gerçekleştirilmesini olumlu bir gelişim olarak görüyorum. Fransız Sokağı da bu örneklerden biri olsa gerek.

Galata'daki Liman Yanikapı'ya Taşınırsa Halk En Güzel Kıyılarından Birini Yeniden Kazanır
Devasa bir transatlantiğin kentin ortasında durduğunu hayal edebiliyor musunuz? Bence naif İstanbul silueti için bu bir vandalizm örneğidir. Kent merkezinde kıyı kullanımını tamamen kapatacak, trafiğini olumsuz yönde etkileyecek, İstanbul’da en fazla iki geceleme yapacak bu yolcu gemilerinin yeri burası değildir. Nazım planlarında öngörüldüğü gibi bu gemi trafiğinin Marmara kıyılarına, Yenikapı’ya götürülmesi gerekir. Salıpazarı’ndan Mimar Sinan Üniversitesi’ne kadar devam eden bu kıyı bandını kente yeniden kazandırmak, Beyoğlu’nu da denize kavuşturmak istiyorsak, bu bölgeyi nazım plan kararları içine alarak kentsel dönüşüm proje alanı olarak planlamalıyız. İstanbul Bienali’nde en etkili sergileme alanları depo alanları. İstanbul halkı bu mekana akın akın geliyor. Hele rıhtıma çıktığımızda bambaşka bir İstanbul silueti ile karşılaşıyoruz. İstanbul’da yaşayanlar denize, boğaza, Sarayburnu’na, Topkapı Sarayı’na bu noktadan bakma şansına Bienal dışında hiç sahip olamadılar. Galataport projesini tartışalım. Bakalım kent halkı bu projeye nasıl yaklaşıyor? Yük limanını İstanbul dışına atmak için bu fırsatı kaçırmayalım."
Hürriyet - Deniz Türker

 

Haziran 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Mimarlar, peyzaj mimarları, şehir plancıları, iç mimarlar meslekleri ile ilgili genel konuları bu bölümde tartışabilirler.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz