reklam

03 Temmuz 2004 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Meriç'in iki yakası

İki otobüs dolusu insan. Atina Pantheion ve İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrenci
ve hocaları. Egnetia Yolu boyunca konup göçüyoruz. Egnetia, Roma'yı Bizans'a bağlayan tarihi yol. Üzerinde kaleler, köprüler, bazilikalar. Egnetia yeniden ihya ediliyor. Avrupa Birliği'nin tahsis ettiği milyarlarca avro ile. Üzerinden daha çok TIR, daha çok turist otobüsü geçsin, daha çok benzin istasyonu, daha çok yol üstü moteli yapılsın diye. Batı Trakya, Avrupa'nın geri kalanı ile iyice bütünleşiyor.

Bir otobüsle sınırın berisine geliniyor. Başka birisiyle sınırın ötesine geçiliyor.
Ortada Meriç Nehri. Statüsü Lozan'da tarif edilmiş. İki tarafında sınır karakolları. Sınır makamları böylesi bir geçişe hazırlıklı değil. Ellerinde valizleriyle onlarca yaya insan.Uygulamaya bir türlü karar veremiyorlar. Geçiş tam üç buçuk saat sürüyor. İki tarafta bekleme süresi eşit.

Kendileri yabancı, adları bildik kentler geçidi. Dedeağaç, Drama, Gümülcine, Kavala, İskeçe. Bir tarafta Ege, öte tarafta Rodop Dağları. Kentleri soyadına almış nice insan (Dramalı, İskeçeli, Rodoplu) sınırın berisinde yaşıyor. Buralarda ise Türk azınlığa adlı adınca 'Türk' deniyor. Dillerini konuşuyor, camilerinde Allah'a şükrediyorlar. Türkiye'nin 'en fazla ihmal edilmiş' sınır ötesi soydaşları.
Başkalarına örnek olmasın diye...

Kavala'da Mehmet Ali Paşa imareti. Akdeniz'e bakan surların hemen
içinde. Rehber hanım restorasyonu anlatıyor. Paşa'nın 'Elen' olduğunu
söylüyor. Milliyeti hâlâ tartışmalı. Arnavut, Elen, Osmanlı, Mısırlı? Güzelim
imaret pespembe sıvalı. Geçmişini hayal ettirecek az şey var. Mısır hükümetinden imareti kiralayan aile burayı 'Yunanistan'ın en pahalı oteli' yapmış.
Mimarı yok. Mimarlar birer birer bırakıp kaçmış. Restorasyonu bizzat işletmeci hanımefendi yapmış. Bizim buralarda da sık görülen cinsten bir restorasyon öyküsü.

Hemen karşıda Konyalı Adonia'nın lokantası var. Pancar salatası, ahtapot ve sardalye. Yunanistan'a 6'sında gelmiş. Türkçe konuşmaktan tat aldığı besbelli. Kartını veriyor. Arkadaşları İstanbul'da bastırıp 'Yunanistan'a salmışlar'. Yan masadaki iki yaşlı Kavalalı'dan karafakide 'çipuro' (boğma rakı) ikramı geliyor.
Kadehler kalkıyor.

Gümülcine meydanında kahveler, barlar. Gece yarısı onlarca insan tekno dinliyor, kokteyl içiyor. Ötede, barın etrafında oturanların bakışları pür dikkat TV'ye çevrili. Amatör müzik yarışması finaline kilitlenmişler. Jüri, kulis, seyirciler, tezahürat hep aynı...

İskeçe'de eski kentin içinde barlar. Saat ilerledikçe kalabalıklaşıyor. 70'lerin çizgisini yansıtan dekoru olanda, duvarda fotoğraflar. Madonna, M. Jovovich, S. Connery ve... N. Mandela. Ahir zaman ikonaları. Kalabalığı fark eden DJ hemen
program değiştiriyor. Tarkan ve 'Every way that I can...'

İki üniversitenin gezginleri ortak mirası bulmak için ne kadar derine inmek gerektiğini konuşuyorlar.

Her şeyin aynı olmak için bunca ısrarlı olduğu bir çağ ve dünyada bir şey keşfetme ümidi beyhude gibi. Geriye yalnızca yol yapmak kalıyor.
Radikal - Serhan Ada

 

Temmuz 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

AMV Genç Mimar Ödülü 2004


Son başvuru tarihi:
30.07.2004

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz