İstanbul'un
mikro-kentsel yüzleri
Tayvanlı bir küratörün liderliğindeki Urban Flashes Grubu'nun İstanbul'un
sorunlarına çözüm bulmak amacıyla geliştirdikleri ironik, trajik ve ütopik
yaklaşımlar; değişik senaryo ve stratejiler bir sergide bir araya geldi.
Mimar ve şehir plancısı Ti-Nan Chi'nin önderliğinde kurulan Urban
Flashes Grubu, pek çok ayrı disiplinden ve kentten gelen katılımcısıyla
kentsel sorunlara çözümler getirmek, yeni senaryolar ve stratejiler önermek
amacıyla oluşmuş. Tayvanlı küratör Ti-Nan Chi'nin M.Ö. 500 yılında yazılmış
olan bir savaş kitabında yer alan "Yaptıklarını inceden inceye yap,
kimseye fark ettirme," sözünden esinlenenerek ortaya çıkardığı
'mikro-kentçilik' olgusu, ölçüt olarak insanı alıyor.
Kentlerde yeni dizayn kararlarının ve dillerinin oluşması için uğraş
veren Urban Flashes grubu, 2003'de İstanbul'da Platform Garanti Güncel Sanat
Merkezi'nde 'Kamusal Alanda Kültürel Yamalar' adlı bir atölye çalışması
gerçekleştirmişti. Atölyeye katılan mimarlar, İstanbul'un mikro-kentsel yönlerini
yansıtacak, kentin çözümsüz gibi görünen problemlerine esnek ve değişik
çözüm önerileri getirecek kentsel stratejiler geliştirdiler. Bu atölye çalışması
sırasında biçimlenen ürünler, 31 Temmuz'a dek Garanti Galeri'de
sergileniyor.
Micro-Kent İstanbul Sergisi kapsamında Ti-Nan Chi, Karl-Heinz Klopf,
Sohn-Joo Minn, Svein Hatløy ve grubu, Esra Akcan, Laurent Gutierrez &
Valerie Portefaix, Nicholas Boyarsky & Peter Lang, Anna Ferrer, Oda Projesi
ve Heterotopya grubunun projeleri yer alıyor. Atölye ve sergiyle ilgili Ti-Nan
Chi, Esra Akcan, Karl-Heinz Klopf, Svein Hatløy ve Anna Ferrer'le sohbet ettik.
"İstanbul Asya'yı Referans Almalı"
Urban Flashes Grubu'nun kurucusu Ti-Nan Chi, atölye ve sergi hakkındaki görüşlerini
açıkladı:
İstanbul'u bir cümlede ifade edebilir misiniz?
Gerçek formunda çıplak dişi bir şehir.
Atölye sırasında neler yaptınız?
Buradaki insanlar, İstanbul için önerebileceklerimizi öğrenmeye
istekliler. İstanbullulara ders veren bilge insan olma tavrını engellemek ve
kamunun genel ilgisinin yanında yer alarak yerel halkla çalışmak istiyoruz.
Atölyenin sonuçları sizi tatmin etti mi?
Atölye, mimarlık ve kentsel gelişim için yeni kentsel yaklaşımları ve
metotları göstermek için yapıldı ve gelecekteki sergi ve projeler için
temel veriyi toplama amacını da taşıyordu. Sergi, bizlerin İstanbul için
bazı tekliflerinin kapsamlı illüstrasyonlarından oluşuyor. Profesyoneller
ve genç nesil üzerinde etkisi olabileceğini düşünüyorum.
İstanbul'un kentsel gelişimi üzerine ne düşünüyorsunuz?
Kentleşme için kendi yaklaşımını bulmalı. Önerim, İstanbul'un
Asya'yı daha fazla referans alması, çünkü şu anki kentsel koşullarıyla
birçok yönden Asya fenomenine daha yakın.
Geleceği Olan Kent
Svein Hatløy ve Urban Flashes, Sütlüce Mahallesi'nin bugününü ve geleceğini
okumaya çalıştı. Sütlüce'deki dönüşümün örgüsünü, alanların
farklılıklarını ve sakinlerinin yaşamlarını kavramaya çalışan ekip, açık
ve yaşayan bir mahalle yaratmanın yollarını arıyor.
Anna Ferrer, sergide yer alan 'Duygusal Kent' çalışmasında, duygusal
kentin ana karakterleri, kentteki boyutları, yolları, yüzeyleri, biçimleri
ve bunların içinde ve bunlarla beraber yaşayan insanları tanımlamaya çalışıyor.
İstanbul'u bir cümlede ifade edebilir misiniz?
Hatløy: Geçmişten bugüne dek arazi kullanımları, peyzajın
muhafazası, kentin şekli ve tarihsel anıtlarıyla İstanbul inanılmaz ilginç
bir yer.
Ferrer: Geniş, tozlu, gürültülü ve suyla çevrili kuru bir şehir.
Atölye sırasında neler yaptınız?
H.: İlk önce zamanın değişimine tanık oldum. Atölye sayesinde yerleşmelerin
ve kentsel-sosyal yaşamın değişimine tanık olmak ilham vericiydi. Sütlüce'de
çalışmak da çok zevkliydi.
F.: Daha önce görmediğim şekilde ürünleriyle meşgul olan insanlar
biliyorum. Sadece mikro-kentçiliğin bir başka büyüyen 'izm' olmamasını
umuyorum.
Atölyenin sonuçları sizi tatmin etti mi?
H.: Yerleşmelere, sakinlere, endişelerine bu kadar yakın olmanın ve yakın
işbirliği ile yapılan mimarlığın onlar için çok fazla şey ifade ettiğini
görmek elbette tatmin ediciydi. Ancak, genel olarak kent altyapı ve ulaşım açısından
eksik ve problemli.
F.: Atölyede bir şeyler ortaya koyabilmek için çok az zaman vardı.
Sergiyi görmediğim için sonuçlar açısından bir şey söyleyemem.
İstanbul'un kentsel gelişimi üzerine ne düşünüyorsunuz?
H.: Büyük bir gelecek görüyorum. Birincisi, yeri doldurulamaz kimliği,
muhteşem zengin tarihi, kamusal katılımın yüksek oranı ve sempatik
sakinlerinin sıcaklığı nedeniyle. İkinci olarak da yeni bir zaman yaratmanın
çağdaş insiyatifi sayesinde. Peyzajı ve kentin biçimi, bu metropolü
kavranabilir hale getirerek sunuyor.
F.: İstanbul'un her yerinde birçok araba gördüm birçok büyük
Avrupa kentinde olduğu gibi.
İronik Bir Yaklaşım
Sergide mimar Esra Akcan'ın İstanbul'da son 20 yılda dolgu alanlarında yaşanan
dönüşümlerin beslediği Dolgu İstanbul: Küresel Şehre On İki Senaryo çalışması
da sergileniyor. Akcan, mevcut dolgu alanlarının bugünkü durumunu daha uç
boyutlarda hayal ederek ironik bir anlatımla sunuyor.
Sizi bu atölyeye kim çağırdı?
Ti-Nan Chi. Urban Flashes'te ilgimi çeken Avrupa merkezci kategorilerden uzak
olması, yeni kategoriler üretmesiydi; bu anlama ve anladığını yaratıcı
ortamlarda temsil etme süreci oldu.
Atölye ne kadar sürdü?
Bir hafta sürdü, fakat hazırlığı elbette daha fazla sürdü. Sergide
çalışmalardan örnekler var, fakat bunlardan hiçbiri bire bir reçete olarak
değil, birer strateji olarak algılanmalı.
Nerelerde gezdiniz?
İstanbul'un hemen hemen her dolgu alanında, ya da Haliç kıyısında olduğu
gibi tıraşlama ile dönüştürülmüş bölgelerde dolaştık. Kıyı alanlarına
bakarken son 20 yılda yapılan dönüşümler konusunda veri eksikliğini de
fark ettik. Su hamamları gibi yok olmuş ya da giderek seyrekleşen su
etkinlikleri, çeşitli mülkiyet durumları, kıyıların değişen kullanımı,
deniz ulaşımına talep ve mevcut kullanımın verimliliği gibi denizi
kullanan nüfusun tarih içinde değişen portresini çıkaracak araştırmalar
yapılması şart.
Dolgu alanlarıyla ilgili 12 senaryonuz var, onlardan söz eder misiniz?
Bu atölyenin konferans bölümünde sunduğum projeydi, kitap olarak da yayımlandı.
Mimarlık ve şehircilik disiplininde edebi kurgunun rolünü araştıran bir çalışma
oldu. Kitabın diğer bir amacı da küreselleşme hakkında, İstanbul'un bu süreçteki
yeri ve kendine bakışı hakkında bir şeyler söylemek. İngilizce'de hikâyeler
'Bunu ben yaptım' diye övünerek anlatan karakterlerin dilinden, Türkçe'de
ise olaylara biraz mesafeli bakan dışardan bir anlatıcının dilinden anlatılıyor.
Aslında görselliği de üçüncü dil olarak kabul edebiliriz.
Karakterleri nasıl seçtiniz?
Hepsi dramatize edilmiş kurgusal karakterler, aslında hiçbir mesleğe işaret
etmiyor. Bu karakterlerin hepsi içimizde olabilir. Karakterlerin kent hakkında
kurdukları hayaller felakete, ütopyalar distopyaya dönüşüyor, yani hikâyelerin
neredeyse trajik bir yapısı var. Bu yolla aslında kentin kendisinin de farklı
ideal kurgularının pazarlıklarla dönüştüğü, melezleştiği, birbiriyle
çakıştığı bir yapıya sahip olduğunu vurguluyor. Diğer dikkat çekici
unsur, 12 senaryo olmasına rağmen 12. senaryo yazılmıyor, kitabın içinde
gizli.
Gelişmekte olan ülkelerde megaşehirlerin sayısının giderek artmasıyla
çok büyük bir fakirleşme problemi de ortaya çıkıyor. Gelecekte bizleri
neler bekliyor?
Küreselleşme tabii ki kentlerde de birçok dönüşüm getiriyor. Kimi
kentler büyürken, kimileri de küçülüyor. Dolayısıyla sadece gelişmekte
olan ülkelerde küresel kentler oluşuyor değil. Küreselleşme bir yandan
farklı ülkeler arasındaki iletişimi hızlandırırken, diğer yandan da
kapitalizmin sonucunda bazı grupları da fakirleştiriyor. İki farklı boyutu
da algılamamız gerekiyor.
İstanbul'da Birçok İstanbul
Karl-Heinz Klopf, atölyeye konusu Tayvan'daki gayri resmi ekonominin
simgelerinden olan betel yemişi bağlamında kentsel taktikler olan Göstermek
Suretiyle adlı filminin gösterimi için katıldı.
Filminizin gösterimi dışında atölyede neler yaptınız
Koreli mimar Sohn-Joo Minn ve İstanbul'dan Heterotopia grubu ile birlikte
Yeşilköy'deki dolgu alanları üzerine çalıştık. Elbette atölyenin esas
amacı insanları buluşturarak iletişim kurmalarını sağlamak ve kentin
problemleri üzerine tartışmalarını başarmaktı.
İstanbul hakkındaki görüşleriniz?
Çok büyük bir kent, nüfusu da tam olarak bilinmiyor. Dünyadaki 30 megaşehirden
biri olması beni meraklandırıyordu. Bence bir şehri ifade etmeye çalışırken
belirli mikro alanları kullanmak çok önemli.
Peki kentleşmenin gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kısa bir süre içinde kentin çok fazla stabilize edilmeye ihtiyacı olduğunu
gözlemledim. Altyapının ve binaların konstrüksiyonları mutlaka iyileştirilmeli.
Strateji, iç yapıyla dış yüzey arasındaki paralelliği korumak olmalı.
Atölye çalışmaları dışında İstanbul'da ne tip projeler yürüttünüz?
Maslak'la kentin tarihi yarımadası arasında çok fark var. Bu kent birçok
kent içeriyor gibi. Kentteki küçük elemanlar üzerine çalışıyorum.
Boyutlarla oynamayı seviyorum. Kent, doğal olarak büyüyen bir organizma, örneğin
dik sokaklar ve merdivenler bu nedenden dolayı ortaya çıkmış.
Radikal - Deniz Alayat |