reklam

20 Temmuz 2004 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Fransız sokağı çok Viyana kokuyor

Filmmor, kadın filmleri üstüne kafa yoran bir film atölyesi. Bu yıl İstanbul'da ''Kadınlar Sinema Yapıyor'' başlığı altında 2. Kadın Filmleri Festivali'ni yaptılar. Festival kapsamında son derece cesur belgeseller, kısa filmler vardı. Bu yıl da yapılacak.

İşte bu yaz Filmmor farklı bir atölye çalışması daha yapıyor. Film yapmak isteyen on beş kadına, film yapma şansını tanıyor. Ama önce beş aylık bir eğitim söz konusu. Ben de pek çok arkadaşımla birlikte hocalardan biriyim. Bu hoca lafını çok sevmeye başladım, tehlikelidir.

Neyse atölye çalışması yapmış, Beyoğlu'nda dolaşıyorum. Yanımdakilere ''Hadi çocuklar" diyorum, ''şu Fransız sokağına bir bakalım, belki orada bir şeyler yeriz''. Bu arada bendeniz ağız tadı konusunda son derece tutucuyumdur. Bol soslu Fransız yemeklerini ve bol kremalı Alman pastalarını hiç sevmem. Benim tatlı deyince aklıma baklava gelir, yemek deyince de Türk mutfağını dünyanın hiçbir mutfağına değişmem. Ne yapalım ben Antep'te doğmuş bir Türküm. Ama Fransız sokağında çok sevdiğim bir yemeği bulacağımı şiddetle umuyorum. Tarak, salyangoz ve kum midyesi. Şöyle buzların içinde, vallahi ağzım kamaştı.

Umut içinde, Fransız sokağını buluyoruz. Şu andan itibaren anlatacaklarımda hiçbir abartma yok, arkadaşlarım tanık, arzu edilirse telefonlarını verebilirim. Bizi sokağın başında tuhaf bir kıyafet giymiş bir güvenlik görevlisi karşılıyor. Sanki az sonra bir pavyona dalacağız. Sokağın bir başından öteki başına çekilmiş zinciri de unutmayalım. Neyse güvenlik görevlisi ne arama yapıyor ne başka bir şey. Sanırım uygun görmediklerini kibarca çeviriyordur.

Bu arada, tam sokağın başında muhteşem bir olaya tanık oluyoruz. Olayın geçtiği yerdeki dekoru en ince ayrıntısına kadar anlatmakla işe başlamalıyım. Güvenlik görevlisinin durduğu duvarın tam üstünde kocaman bir sokak levhası var ve levhada ''Cezayir Sokağı'' yazıyor. Hani istesen bu rastlantıyı kuramazsın. İşte tam burada durmuş levhaya bakarken şiddetli bir karıkoca kavgasına tanık oluyoruz.

Adam kadını elinden tutmuş adeta sürükleyerek sokaktan çıkarmaya çalışıyor, kadınsa diretiyor. Adam kendi kendine söyleniyor: ''Ulan hangi kafa bu sokağa Fransız sokağı adını vermiş, ben Fransızların yerinde olsam, hemen karşı çıkardım. Bu düpedüz 'Ey Fransız sen dünyanın en sömürgeci uluslarından birisin' demek.''

Biz merdivenlerin başında put kesilmiş manzarayı seyrediyoruz. Kadın çıkmamakta direniyor, erkek artık öfkesi burnuna gelmiş: ''Yürü'' diyor, ''senin snopluğundan bıktım, ulan Beyoğlu'nda lokanta mı yok?''

Neyse bir aile faciası olmadan karıkoca Fransız sokağını terk ediyorlar. Biz de sokağa inen merdivenleri usul usul arşınlıyoruz. Artık kimin heykeli bilmem, ortada bir heykel duruyor, beğenen varsa ortaya çıksın. Geçelim, yolumuza devam edelim. O da ne; Beyoğlu'nda imkânsız, böyle evler olamaz ve sardunya hiçbir yerde bu denli rüküş kaçamaz!

Yıllardır birbirlerine yaslanarak duran güzelim o taş evler, onarılmak adına nasıl böyle rüküş bir hale getirilebilir? O evler taş. Taş tek başına temizlendiğinde hiçbir boyaya ihtiyaç duymaz. O kendi başına bir bütündür. Hele de ahşaba vurulan boyalara, yeşillere, allara ne gerek var. Sonra pencerelerdeki o sardunyalar. Her şey bir Viyana-Osmanlı operetinin dekoru gibi.

Yürüyoruz, Paris'i bilenler bilir, her şeyde bir yaşamışlık söz konusudur, Paris'i Paris yapan da budur. Fransız sokağındaysa ne geçmişin izleri kalmış ne de bir berduşluk, bir boşvermişlik havası var.

Hadi bari bir şeyler yiyelim, diye düşünüp yan yana sıralanmış lokantaların mönüsüne bakıyorum. Ve bütün umutlarım yok oluyor. Ne tarak var, ne kum midyesi. Bildiğimiz omlet ve makarna her tarafta.

Arkadaşlarıma şöyle bir bakıyorum, ''Çıkalım isterseniz'' diyorum, hep bir ağızdan ''Çıkalım'' diyorlar ve ardından kendimizi alıştığımız Beyoğlu'na atıyoruz. Çiçek Pasajı'nda ekmek arası midye ve kokoreç yiyerek keyfimiz gıcır, bir sinemaya dalıyoruz.
Cumhuriyet - Işıl Özgentürk

 

Temmuz 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Koruma, restorasyon, sanat tarihi ve arkeoloji sorunlarını, düşüncelerinizi Koruma ve Restorasyon forumuna yazabilirsiniz. 

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz