Dünya
Kentleri Gökdelenlerle Donanıyor!
Eski Pan Am uçuş torbalarınızı alın. Londra, Paris, Berlin, Viyana,
Chicago, Mexico City, Tokyo, Pekin, Shanghai ve diğer ünlü kentler sizi çağırıyor.
Eğlenceli bir yolu olsa Queens'e bir yolculuk düzenler misiniz?
Long Island City'deki Modern Sanatlar Müzesi'nin (MoMA) yeni gösterisi
"Yüksek Binalar", mimari bir gösteriden çok bir gezi turuna
benziyor. Çoğu gösterişli, dev ölçekli modellerin katılımıyla gerçekleşen
kentlerin çağdaşlığını anlatan uzun bir tur. Ulaşımın rahatlığından
başka gerçeğin benzetimi olağanüstü. Bu gösteri, çağdaş mimarların iç
dünyayı anlatmak için dış dünyayı süslediklerini anlatıyor.
Terence Riley ve Guy Nordenson'un organize ettiği "Yüksek
Binalar"da, 1991 ile bugün arasında tasarlanmış 25 proje belgeleniyor.
Gösterinin en eski çalışması 1991 - 1992 yıllarında Güney Koreli bir üretici
için Richard Rogers'ın An Industrialized Housing System (Endüstriyelleştirilmiş
Bir Konut Sistemi) adlı tasarımı. En yenisi ise M. C. Escher stilinde bir
zafer takını andıran Rem Koolhaas ve Ole Scheeren/OMA tarafından Pekin'de
tasarlanan Çin Televizyonu Merkez (CCTV) Binası.
Projelerin altısı tamamlanmış, dördü yapım aşamasındayken büyük çoğunluğu
ise henüz çizim masalarında, model ve çizimlerde yer alıyor.
En çok hatırlanan binaların ABD dışında yer alan projeler olduğunu
belirtmek gerekiyor. Bunun sebebi yeteneksizlik değil. Kenti ön plana çıkarmama
çabası ve rekabet ruhu büyük ihtimalle buna neden oldu.
Riley, çalışmalarda bulunan ana temaları, teknoloji, şehircilik ve bina
programlama veya kullanım düzeni olarak ifade ediyor. Kent boyutu ise bu
üçünden sonra en önemli tema. Programlama iyi veya kötü için plancılara
ayrıcalık tanıyor. Mimarlara duyulan güvenin artması ve mimarlığın şehirleri
küreselleşme çağına götürmesi bu dönemin sunduğu hikayenin bir diğer
sonucu.
"Mimarlık, dünyaya bina kabuğundan dışarı ışık saçmalı"
sözleri Louis Khan'a ait. "Yüksek Binalar"daki ilk projenin böyle
ışık saçtığı söylenemez. Güney Kore, Seul'de bir gökdelen kompleksi, ağaç
kabuğuyla tamamlanmış bir demet ağaç gövdesini andırıyor. 1970'lerin başındaki
Arte Povera heykeli de diyebiliriz. Bu çok da önemli değil. Bu tür bir kaba
planlama biçimini kullanmış olan Koolhaas, aynı hareketin lüksle örtülmüş
halini de benimsiyor.
Çin bunun için hazır mı? Povera'sız maliyet, Pekin'in CCTV Kulesi'nin
yapımını geciktirecek gibi görünüyor. Fakat Asya'da Batı'yı gölgede bırakabilecek
bir sembolün önümüzdeki on yıl içinde çıkacağını hayal etmek güç.
Binaların çıkma köşeleri sanki zafer diye haykırıyor.
Riley'nin, sergi kataloğundaki sözleri, tasarımın kentsel niteliğinin
tasarlanan mekanla ilişkili olması gerektiğini savunuyor. Buna göre 20. yüzyılın
ortalarında hakim olan strateji, tasarımı kent değişiminin estetiğinden
ayrı tutuyor.
Çağdaş binalar çevreleriyle daha iyi ilişki kuruyor. Geçirgen strüktürler,
bunu başarmanın bir yöntemi. Geçirgenlik, Richard Meier, Charles Gwathmey,
Steven Holl ve Peter Eisenman'ın yeni Dünya Ticaret Merkezi tasarımlarında
yer alıyor. Sergide bu çalışmaya örnek olarak üç proje sunuluyor. Politik
atmosferin dışından bakılırsa çok eğitici oldukları düşünülebilir.
Her üç projenin içerdiği fikirler kuşkusuz başka konumlarda görülecek.
New York Times
Çeviren: Özge Güngördü - Arkitera
Sergiyle ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayın. |