Tapon
projeler devri
80'lere damgasını vuran Özal yıllarının vizyonculuk,transformasyonculuk
vs.söyleminin yanı sıra bir de 'projeciliği' vardı. Büyük otoyol'
projeleri, İkinci Boğaz Köprüsü vs. bu dönemde hayata geçti. Özal yıllarında
müteahhitlik coştu. Coşturuldu. Uzun yıllar İstanbul'da ANAP lobiciliğini
üstlenecek olan bir grup müteahhit bu dönemin mahsulüydü.
'Projecilik'in bir sözlük anlamı da 'iş bitiricilikti'. Projeler, dış
piyasalardan elde eldilen borçlarla hayata geçti. Türkiye o zamanlar bugünkü
gibi borç batağına saplanmış bir ülke değildi. Dış piyasadan borçlanmak
kolaydı.
Dışardan kolaylıkla alınan büyük borçlarla büyük 'işler' bitirildi.
Boğaz Köprüsü gibi bazı yatırımlar geri ödendi ama otoyollardan umulan
bulunmadı. Demiryolları her zaman sağ iktidarlar tarafından 'ideoloji'
'radikalizm' hatta 'komünizm' ile özdeşleştiği için bu dönemde de raylara
dokunulmadı.
Özal projeciliğinin hedefi 'ANAP vizyonculuğunu' büyük projelerle
desteklemekti. Bunlar planlı mıydı? Üzerinde yeterince düşünülmüş müydü?
O günlerin tartışmaları anımsamak gerekir. Aslında 80'li yılların anlayışında
plana ve programa tahammül yoktu. Mesele iş bitiricilikti, bu da çağ atlamak
diye piyasaya sürüldü. Epey de müşterisi oldu!
Sonra ne oldu? Dış borçlanma ile yapılan yatırımlar iç borçla ödenmeye
başlandı. Yani borç sarmalı Türkiye'yi sardı, sarmaladı. Ve bugünlere
gelindi.
Bugün Türkiye'nin iç ve dış borç toplamı neredeyse 200 milyar dolar
civarında. IMF'nin disiplin kurulunun önünde oturan, orada oturabildiği için
de 'mutlu olan' bir ülke var ortada. Bu durumda kamunun büyük yatırımlara
kaynak aktarma imkanı filan yok. Bu yıl yatırım bütçesi biraz kabardıysa
da hükümetin 80'li yılların yatırım olanaklarını hayal etmesi bile mümkün
değil.
O zaman ne oluyor? Bir tarafta AKP iktidarını ANAP'laştırma' hatta Özallaştırma'
peşinde olan bir İstanbul lobisi var. AKP'yi merkez sağa oturtmaya çabalıyorlar.
Tren kazası gibi beklenmedik gelişmeler bu çabayı sekteye uğratsa bu işe
hayat koymuş lobicilerin hedeflerinden vazgeçmeleri kolay değil.
İşte 'hızlandılrılmış tren' ucubeliğini AKP'yi ANAP'laştırma
hareketinin bir alt başlığı gibi düşünün. Basın ne yapıyor? Bilim dünyasının
'sakıncalı' dediği bir uygulamayı 'projecilik' diye gazlayan hükümete ses
çıkartmıyor. Çünkü ortada ANAP türü 'büyük proje'ler olmayınca birtakım
'projecikleri' başarı diye sunmak gerekiyor.
İktidar ne yapsın? Yoğun ANAP'laşma talebi karşısında o da büyük
proje yerine 'tapon projeleri' tedavüle sokuyor. Orta sınıfın ağzına bir
parmak bal çalıyor. Otobüs pahalı mı geliyor 'al sana hızlı gibi hızlandırılmış
tren' diyor. Çok büyük yatırım gerektiren hızlı trene yanaşamayacağı için
iki vida sıkıştırtıyor. Trenin geçtiği bölgeye hayvanları kovalaması için
hızlandırılmış tren çobanları dikiyor. Böylece bir taşla iki kuş
vuruyor, istihdam da yaratmış oluyor.
Borçlu ve borçsuz Türkiye'den manzaralar.
80'lerde büyük projeler için plansız programsız şekilde borçlanıldı.
2000'lerde ise kıt kanaat yaşamak zorundaki bir hükümet göz boyamak için
birtakım tapon projeleri tedavüle sokuyor!
Akşam - Zeynep Atikkan |