Türkiye’de mimarlık nerede
Koleksiyon Yayınları tarafından yayınlanan Mimarlık Yıllığı 2004’ün
ilk sayfasında Koray Malhan’ın bir Sunuş’u var:
‘Bundan belki de on yıl önce, Türkiye’de Mimarlık Yıllığı’nın
anlamı, mesleği gündeme taşımak olabilirdi. Bugün ise mimarlık zaten gündemin
önceliklerinden biri.
Sanat ve mimarlık eleştirmenleri giderek yıldızlaşan mimarları yakın
merceğe alıyorlar. Hatta popstar benzetmeleri yapılan belli figürler üzerinde
ortak görüşler oluşmakta.’
Gerçekten mimarlık üzerine kitaplar yayınlanıyor, dergiler çıkarılıyor.
Böylece hepimiz mimarlık üzerine hem bilgileniyoruz hem de seçkin eserleri
bu dergilerde görerek, onun özelliklerini öğrenerek, mimarlık kavramı,
mimarlığın bugünü üzerine bazı değerlendirici ölçütleri benimsiyoruz.
Mimarlık Yıllığı 2004, bir antoloji özelliği taşıyor.
Seçilen yapıların ölçütleri nedir? Neye göre bu yapılar bu yıllığa
alınmıştır?
Mine Kazmaoğlu’nun Yıllık ve Arka Planı Üzerine yazısından gerekçelerin
genel çizgilerini öğrenmek mümkün:
‘Örneğin, yıllığa seçilecek yapıların çevresel değerlere saygılı,
sürdürülebilirliğe duyarlı, ekonomik gerçekleri dikkate alan, estetik açıdan
çekici, çağdaşlık doğrultusunda tavır koyan, işlevsel, yenilikçi ürünler
olması gerektiği söylenebilir.’
Yukardaki ölçütlerin bizim bir mimari esere bakışımızı, değerlendirmemizi
biçimlendirici, yönlendirici nitelikler taşıdığını söyleyebilirim.
Seçilen yapılara bakarken, o binanın yaşamı öne alması, çevreyle
uyumunun beni en çok etkileyen öğeler olduğunu fark ettim.
Elbet yıllıktaki birçok bilgi bu konunun uzmanını ilgilendiriyor. Ama
benim gibi mimarlık konusunda sıradan bir okurun da yararlanacağı bilgiler
çok. En azından bir zevkin oluşmasını etkilemesi yönünden.
Bazen bir yazlık yörede, ya da herhangi bir semtte bir konut ya da bir alışveriş
merkezi görürürüm, onun burayla uyum içinde olmaması beni rahatsız eder,
hepiniz bu duyguyu yaşamışsınızdır.
Hele bazı yapılar vardır ki şaşırtıcıdır. Karlı iklimlerin evi
gelip sıcaktan yanan bir araziye kurulmuştur, ya da tersi yapılmıştır.
Onları görünce ya donarım ya da içim kavrulur.
Aydan Volkan ile Selim Cengiç’in mimarlığını yaptıkları Sahra
Apartmanı iki açıdan benim ilgimi çekti. Birincisi bir ailenin birkaç kuşağının
aynı binada yaşaması, bir geleneğin simgesi olması, ikincisi de; ailenin
bedensel engelli bireyinin bütün ergonomik koşullarının gözönüne alınması.
Yapıyı çok sevdim.
Gökhan Avcıoğlu ile Durmuş Dilekci’nin Borusan Sergi Merkezi’nin
(Maslak) işlevselliği beni çekti.
Şevki Pekin’in Ahşap Heykel Müzesi (Değirmendere) görülmeğe değer,
bir yöreyi; sanatın, heykelin nasıl güzelleştirdiğinin güzel bir örneği.
Murat Tabanlıoğlu ile Melkan Gürsel Tabanlıoğlu’nun çizdikleri İstanbul
Florya’daki Fly Inn Alışveriş ve Yaşam merkezi de ferahlığıyla benim hoşuma
gitti.
Gördüğüm binalar hakkında verilen bilgileri okuduğumda o binayı niçin
sevdiğimi anlamanın gerekçelerini buluyorum.
Yararlı bir toplam.
Hürriyet - Doğan
Hızlan
|