reklam

04 Ağustos 2004 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

İki yaka tünelle birleşirken

İstanbul Boğazı iki adet köprüsünün yanına bir de tünel geçiş eklemeye hazırlanıyor. Tünel geçiş projesinin başarılı olması için, hazırlanan projenin ilgili kurum ve kuruluşlarca çok iyi incelenip tartışılması gerekiyor.

İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayacak olan tünel gibi kapsamlı bir proje, yeni şehircilik yöntemleri ile geliştirilmeli.

Boğaziçi Tüneli için adımlar atıldı. Boğaziçi Tüneli'nin maliyeti köprüden biraz fazla. Ancak taşıyacağı yolcu sayısı birkaç köprüye bedel. Üstelik köprü gibi kent içinde araç sayısının artmasını, trafik keşmekeşini, Boğaz'ın görünümünü etkilemek gibi bir sorunu da yok. Ancak proje tarihi yarımada içinde istasyonlar öngörüyor. Bu istasyonların yeri ve nasıl yapılacakları ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Projenin şehircilik açısından yönetimi başka birçok konu yanında yerel yönetimin hazırladığı planlarla ilişkili. Bu proje iyi yönetilirse İstanbul için bir fırsat olabilir. Kötü yönetilirse İstanbul için bir felaket olabilir.

Geçtiğimiz dönemde tarihi yarımada için bir "Koruma Amaçlı Master Plan" hazırlandı. Bu ilişkiye değinmek için çok basit bir örnek vermek dahi yeterli: Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Master Planı'nda, Boğaziçi Tüneli'nin Sirkeci'deki çıkışları (ve yaklaşım tüneli ağzı) şimdilik yeşil alan olarak işlevlendirilmiş. Bu yeşil noktaların 1/5000 ölçekli plana baktığınızda gözünüze çarpması çok kolay değil. Yeşil alan olarak işlevlendirilen bu noktalar daha çok yeraltı yapıları, istasyonlara girişleri içeriyor. Hem kazı toprağının boşaltılması hem de yeraltı yapılarının yapılması için bu noktalarda yıkım gerekiyor. Yıkım sonrası yapılacak olan arkeolojik sondajlarda eğer proje değişikliği yaratabilecek önemli kalıntılara rastlanmaz ise, bağlantı noktaları planda gösterilen bu yeşil alanlarda oluşacak. Örneğin Sirkeci'de seçilen yapı adasında, yani yer üstünde korunmaya değer fazla bir yapı yok. Hocapaşa Camii ve bir 19. yy yapısının bulunduğu bitişik nizam yapılardan oluşan yapı adasında, daha sonra yıkımla oluşan yeşil alanın ortasında şimdilik yalnızca bu iki yapının korunması öngörülüyor. Gerisi planda yeşil alan. Böylece kentin en sıkışık bölgelerinden birinde, Sirkeci'de iki küçük yeşil alan oluşuyor. Eğer burada çok önemli bir arkeolojik kalıntı çıkarsa, burası bir yeşil alan olmak yerine bir boşluk da olabilir. Projedeki böyle değişiklikler olması kabul edilebilir bir şey. Hatta belki şimdilik korunması düşünülen 19. yy yapısından dahi vazgeçilebilir. 

Başka bir ihtimal burada arkeolojik bir kalıntı çıkmaması ihtimali. Master plan bu küçük ölçekli kararı oluştururken bile yöntemler öngörmeli. Bölge peşin olarak yeşil alan olarak işlevlendirilmemeli. Belki de hazırlık sürecinin en heyecan yaratıcı tarafı bu. Çünkü planda bu bölgenin yeşile boyanmasının hepimiz için çok yüksek bir maliyeti var. Bu basit karar sonucu her bir alan için İstanbulluların cebinden -diyelim ki- en az 70 trilyon para çıkacak. Büyük kamulaştırma bedelleri ödenecek. Belki de kararın yanlış olduğu anlaşılıp daha sonra kamulaştırılmış mülk üzerine bir resmi yapı inşa edilecek. Bu nedenle plan konuya yaratıcı, esnek, gelişmeye açık bir yaklaşım getirmeli. Bu zorunlu değişiklik kolaylıkla buradaki mimari kaliteyi yükseltmek ve bölgeyi kalkındırmak için de kullanılabilir. Buradaki niteliksizleşen çevre bir şehircilik projesi ile canlandırılabilir. Örneğin Tünel'in getirdiği bu büyük değişim bölgeyi canlandırmak için projelendirilebilir ve sosyal-fiziksel doku tepeden inme bir değişikliğe uğramadan dönüşebilir. Bunu yapmak çok zor değil. Bu aşamada peşin bir karar çok daha zor ve çok daha maliyetli olabilir.

Tepeden inme kararlar
Sonuç olarak, bu projenin başarılı olması için İstanbul'un en önemli bölgesi için hazırlanan planı ayrıntılı bir biçimde incelemek, sonuçlarını tartışmak ve yeni fikirler geliştirmek gerekiyor. Master plan yöntemsel araçları tarif etmek için kullanılmalı. Uzmanların tepeden inme kullanım biçimleri belirlemesi ya da yalnızca kendi özlemlerini ifade etmesi kentle ilgili hiçbir heyecan yaratmıyor. Bu tür kararlar İstanbul'da yaşayan insanları tembelliğe yöneltiyor. Yönetimler İstanbulluların haklarını savunacak, yaşamlarındaki gelişmeleri düzenleyecek, dinamizm ve enerji yaratacak bir bilgiyle teçhiz olmalı.

Tarihi Yarımada'daki bazı küçük üreticilerin de tepeden inme kararlarla desantralize edilmesinin yaratacağı sorunlara daha önce değinmiştim. Bölgede yer alan tarihi hanlara verilen keyfi işlevlere dikkati çekmeye çalışmıştım. Konuyu şehircilik açısından olması gerektiği yere taşımak ve yerelliğin dönüşümünü sağlayacak bir düşünce geliştirme zemini yaratmak gerekli.

Ancak bu basit konuda bile planı inceleyen ve kamuoyunu bilgilendirmesi gereken danışman uzmanlar, meslek camiası, mimarlar nedense sessiz. Gözler, kulaklar, ağızlar, beyinler her zaman olduğu gibi kapalı. Oysa uzmanların bölgenin canlandırılması için yönetimlere yardımcı olmaları gerekli.

Öneriler
1. Boğaziçi'nde yapılacak tünel geçişi bağlantısı ile tarihi yarımadanın bazı bölümleri çok önemli bir değişimden geçecek. İstanbul ulaşımla ilgili yönlendirici bir değişim yaşarken, bazı bölgelerde yerleşim alanları dönüşecek, bu bölgelerde bir yenileme, canlandırma fırsatı ortaya çıkacak.

Bu dönüşümde uzmanlar, kamu otoritesi önceden şehircilikle ilgili adımlar atabilir ise, bu gelişmenin yaratacağı sonuçlar İstanbul için çok önemli bir fırsata dönüşecek. Atmaz ise fırsatlar kaybedilecek, amaçlanan gelişme tersine dönecek.

2. Bu dönüşümden pay alacak, bu dönüşüme katkıda bulunabilecek aktörler arasındaki ilişkilerin kamu otoritesinin düzenleyici rolü tarafından yönetilmesi, projenin gerektirdiği nitelikli hizmetlerin yeterli uzmanlık kuruluşlarından alınması, tarihi yarımada gibi İstanbul'un en önemli bölgesinin geliştirilmesi için bir "kentsel akupuntur" özelliği taşıyacak.

3. Bu değişimin bir fırsata dönüşmesi için Bakanlık, Belediye, profesyoneller, yerel halk, yatırımcılar, ilgili kurumlar işbirliği yapmalı, bütün kurumları sürece katacak yöntemler denenmeli.

4. Ulaştırma Bakanlığı "ben taşımayı yaparım, araçları, istasyonları projelendiririm...", Kültür ve Turizm Bakanlığı "ben arkeolojik zemini ve kültür varlıkları üzerindeki etkileri denetlerim...", Belediye "Ben de yalnızca çevreyi düzenlerim", meslek odaları ve STK'lar "bizim görüşümüz alınmadı..." diyerek, projeye katılmamalı. Herkes planın ortağı olarak hareket etmeli ve yerel halkı işin içine katmalı. Tünel projesi uzmanlık dilimlerine ayrılarak gerçekleştirilmemeli. Proje tarafları arasında tam bir koordinasyon sağlanmalı ve şehircilik ve mimarlıkla ilgili değişimler tarafları karşılıklı etkileşime açan yaratıcı bir kavramsallaştırma çabası ile yönetilmeli.

5. Bu değişimin gerçekleşmesi için yeni fikirlere ihtiyaç var. Bu fikirleri üretme sorumluluğu projenin ulaşımla ilgili mühendislik çalışmalarını yaptıran Ulaştırma Bakanlığı kesinlikle olamaz. Bu dönüşüm gerçekleşirken hangi ihtiyaçlar karşılanacak? Ulaşım yapıları nasıl tasarlanacak? Bağlantı noktaları nasıl olacak? Bağlantı noktaları ile kentin ilişkisi nasıl düzenlenecek? Yıkılan yapıların bulunduğu yerler yeşil alan mı olacak? Kentsel doku içinde boşluklar mı bırakılacak?

İşlevini yitiren yapılara hangi fonksiyonlar verilecek? Projeler hangi yöntemlerle elde edilecek? Bu sorulara cevap vermek için yeni fikirler geliştirmek, deneyimlerimizi ve bilgimizi zenginleştirmek için İstanbul'da mimarlık, kentsel tasarım ve şehircilik alanında tepeden inmeci olmayan yeni yöntemler denemeliyiz.
Radikal - Korhan Gümüş

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Kentin fiziksel çevresi, sorunları ve kentli olmak üzerine görüşlerinizi Kent başlığı  altında tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz