reklam

07 Ağustos 2004 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

'Sebiller kafe yapılmalı'


Fotoğraf: Muhsin Akgün

Irene Bierman ve Robert Nelson, Bilgi Üniversitesi'nde üç kıtadan 23 uzmanın katıldığı bir seminer düzenledi. 

ABD'li tarihçiler Irene Bierman ve Robert Nelson'a göre kültürel mirasın en büyük düşmanı değişen yaşam biçimi. Eski yapılar gündelik yaşama dahil edilirse korunabilir.

Yağmaya, zamanın, toplumun tüm yıpratıcılığına karşı Türkiye son günlerde 'koruma' kavramını gündemde, kültürel mirasını elde tutmanın yollarını arıyor. Geçen hafta İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen bir seminer, bu gündeme bilimsel katkı sağlayacak nitelikteydi. Avrupa, Amerika ve Ortadoğu ülkelerinden gelen 23 akademisyen, 'Ortadoğu'da Geçmişi İnşa Etmek' başlığı altında tarih bilincini ve kültürel mirasın korunması meselesini tartıştılar. Kaliforniya Üniversitesi'nin gerçekleştirdiği toplantının koordinatörleri Irene Bierman ve Robert Nelson'dı. İki profesör de İstanbul ve Türkiye'deki tarihi yapılar hakkında kitaplar hazırlamış Ortadoğu uzmanları. Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsü'nde buluştuğumuz Bierman ve Nelson'la, binaların toplumsal hafızadaki yeri ve dolayısıyla değişen koruma kavramları üzerine söyleştik.

Seminerde üzerinde durduğunuz kavram ve meselelerden söz eder misiniz?
Robert Nelson: Arkeolojik bir çalışma ve rekonstürksiyon yapacağınız zaman bir dönem belirlemeli, hangi geçmişi koruyacağınıza karar vermelisiniz. Bu tercihler üzerinde konuştuk. Bu meseleler akademik olarak çok ilginç, ama politik olarak son derece önemlidir. Türkiye, Yunanistan, İsrail gibi ülkeler için ekonomik bir önemi de var. Çünkü bir ulusun önemsediği şeylerle turistlerin önemsedikleri farklı olabilir. Devletler bu ikisi arasındaki dengeyi tutturmak zorunda...
İrene Bierman: Biz geçmişi bir alan olarak koruma meselesiyle de ilgilendik. Mesela 19. yüzyılda insanlar tek bir binayı korumakla ilgilenirlerdi ama artık bir alanı, içindeki binayla birlikte koruma anlayışı yerleşti. Bu yaklaşım farklılıklarını toplumsal değişim ve uluslararası politika belirliyor.

Türkiye'deki koruma anlayışı ne tür değişimler yaşamış?
Nelson: Size ilginç bir şey anlatayım, 19. yüzyılda Ayasofya ve Sultanahmet camileri arasında eski evlerden oluşan son derece yoğun bir doku vardı. 20. yüzyılın başında devlet camileri daha iyi koruyabilmek ve Fransa'daki gibi meydanlara sahip olmak için bu mahalleyi tamamen temizledi, şimdi yerinde bir meydan var. Ama zaman değişti ve şimdi de bölgeleri, mahalleleri olduğu gibi korumanın yolları aranıyor.
Bierman: Şu sıralar Osmanlı geçmişinizle, Selçuklu geçmişinizle olduğundan daha fazla ilgilisiniz. Oysa 1920'lerde Konya'da kazılar yapılıyor, müzeler için Selçuklu eserleri toplanıyordu.

Günümüzde en geçerli, temel koruma kriterleri neler?
Robert:
Bir yapıtın yaşı, sanatsal değeri, tarihi değeri, tipik olması gibi kriterler var. Ama bu değerler arasında çatışmalar yaşanır.
Bierman: Bir başka önemli tartışma ise çevre. Sadece yapıyı, ya da yapı topluluğunu değil etrafındaki ağaçları, doğal yapıyı ve yaşam biçimini de korumak gerekiyor. Ki yaşam biçimini korumak çok zor. Mesela Tunus'ta eski evlerin hem içini hem dışını korumaya çalışıyorlar ama insanlar iki kişilik yataklar, büyük televizyonlar istiyorlar. Bu eşyaları o evlerin merdivenlerinden çıkartmak bile imkânsız...

Evlerin iç yapılarını koruduğunuzda bir yaşam biçimini de korumak zorundasınız. O yaşam biçimini tercih eden insanlara ihtiyacınız var, ya da yaşantılarını değiştiremeyen yoksul insanlara. Böylece yoksul insanların oturduğu eski evler, modern bölgelerin hemen yanında turistler için küçük zaman tünelleri oluşturuyorlar.

Kültürel miras sadece yaşam biçimiyle yitirilmiyor ama. Bir de savaşlar var. İşgal edenin yarattığı büyük yıkımın ardındaki motivasyon nedir?
Nelson:
Eğer bir bina ya da anıt, bir ulusun hayallerini, umutlarını, tarihini simgeleyebiliyorsa bu anıtı yeryüzünden silmekle o toplumun umutlarını da yıkarsınız. Malum, bir toplumu yenmek, bir orduyu yenmekten daha zordur. Dünya Ticaret Merkezi'nin, Mostar Köprüsü'nün, Bamyan Budaları'nın yok edilmesi bu nedene dayanıyor. Ama bir yandan ortak dünya mirası anlayışı da gelişiyor.
Bierman: 19. yüzyılda geçmişi korumak konusunda uluslararası bir ortak duyarlılık oluşmuştu aslında. Ama tabii bu duyarlılık, dünya mirası kavramı belli ekonomik ve sınıfsal bir topluluğun ortak değeri. Bu değerleri hoşlanmadıkları bir hükümetin temsil ettiği değerler olarak görenler korunmayan bir müzeyi soyarak ya da Bamyan'daki gibi heykelleri yok ederek duygularını ifade etmeyi seçebiliyorlar. Bu durum sanıldığı gibi İslam'la değil sosyo-ekonomik koşullarla ilgili. Dezavantajlı kesimler, olağanüstü anlarda durumlarını soygunlar için avantaja dönüştürebiliyorlar. Yağmacı topluluk ister yerel ister küresel olsun, birinin diğerine saygı göstermesi için ortak eğitimi almış olması gerek...

Türkiye'de tarihi mirası koruma meseleleri gündemde. Tüm toplumda bu bilinci geliştirmek ne kadar mümkün?
Nelson:
İnsanlar, tüm bu eski eserlerin kendileri için yararlı olduğu konusunda ikna olmalı. Geçmişi korumak meselesinde en önemli şey, insanların gündelik yaşamlarıyla geçmişi tekrar ilintilendirmektir. Bir caminin kubbesini altın varaklarla kaplayarak eski haline getirirken, onu yaşamların bir parçası kılabilmek gerekiyor.
Bierman: Kahire'de pek çok projede çalıştım, ama o restorasyonlar orada öylece kaldılar. Beş sene sonra aynı binayı tekrar onarmak zorunda kalıyorsunuz, çünkü kullanılmıyor. Mesela bir sebilin günümüz toplumunda herhangi bir fonksiyonu yok. Eğer bina tekrar yaşamaya başlamazsa, çevresi onun varlığından mutluluk duymazsa işe yaramıyor. Bu sebilin bir kafe, bir kitapçı dükkânı filan olması gerekiyor...
Radikal - Cem Erciyes

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Mimarlık ve tasarım dünyası ile ilgili genel tartışma konuları Mimarlık forumunda

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz