reklam

16 Ağustos 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Boğaz manzaraları

Boğaz'daki yüzer lokantalar, doğal dokuyu bozduğu gerekçesiyle kaldırılıyormuş. Aslında tepeleri gecekondularla, sahilleri uydurma apartmanlar ve sitelerle dolu Boğaz'a bu 'kondu lokanta'lar yakışıyordu doğrusu...

Önce bir iki tane derken sayıları 70'i bulmuş. 'Şurada ucuza balık yediriyoruz,' derken önlerindeki kaldırımları da otopark yapıvermişler!

Boğaz'ın, dünyanın belki de en güzel yerlerinden birinin hali zaten içler acısı değil mi?

Elli tane koruma kanunu, kurulu, şusu busu var ama yalıların, köşklerin yakılmasını engelleyemediler. Yerlerine güya aynıları yapılacak derken herkesin kafasına göre yaptığı birbirine uymayan, hangi mimari üslupta olduğu belli olmayan bir sürü yapı buralara dolmadı mı? Ne yapalım ki bizim zenginimizin bile gözü doymuyor.

Şöyle yukarılara doğru baktığınız zaman yine her türden beton yığınlarını, ilgili ilgisiz siteleri, gecekonduları görmüyor musunuz?

Bodrum'da nasıl belli bir mimari zorunlu tutulduysa, Boğaz'da da villası, apartmanı birkaç tipte projeyle zorunlu hale getirilemez miydi? Bunlar doğal dokuya uygun bir biçimde en iyi mimarlara çizdirilemez miydi? Bu aynı zamanda mal sahipleri için de kolaylık olmaz mıydı?

Hadi bunları yıkamıyoruz, değiştiremiyoruz, yeniden yapamıyoruz.

Peki Boğaz'ın son yıllarda pek tutulan gezi teknelerine ne demeli?

Güya bunlar turist tekne-

leri ama turistten çok bizi

gezdiriyorlar. Millet artık düğününü, sünnetini bunlarda yapıyor. Hepsi birbirinden perişan, derme çatma şeyler. İstanbul'un tekneleri bunlar mı olmalı?

Madem böyle bir sektör var, madem bu işten para kazanılıyor, şunlara güzel bir tekne formu bulunup yaptırılamaz mı? Pek çok ünlü kentte turist tekneleri nasıl belli bir tipteyse bizimkiler de böyle olamaz mı?

Hayır. Bizde herkes kafasına göre takılacak, yüzen düğün salonu kılıklı, bangır bangır berbat bir ses düzeniyle kafa şişiren vapur büyüklüğünde tekneler olacak ki görüntüyü tamamen bozsun.

Bir de bunları sahile çekiyorlar, yürürken denizi göremiyorsunuz.

Denizin üzerindeki çay bahçeleri, lüks restaurantlar, ünlü gece kulüpleri, tavernalar, balık lokantaları denizden nasıl görünüyor bir bakın. Böyle bir başıboşluk sefil Uzakdoğu kentlerinde bile kalmadı artık.

Dünyanın en güzel yerlerinden biri dedim de aklıma geldi. Her türlü patlayıcı madde taşıyan dev tankerlerin ikide bir karaya oturduğu, yalılara çarptığı, her yıl en az birkaç kez 'yüreğimiz ağzımıza geldi,' şeklinde başlıklarla 'Allah korudu,' dediğimiz kazalar atlattığımız yer burası.

Madem olmayacak şeyleri sıralıyorum daha da ileri gideyim. Güya vatandaş yürüsün diye kaldırımlar genişletildi ama üzerleri ya yarı çıplak güneşlenen gençlikle ya da oltayla balık tutma meraklılarıyla doldu. Arabalar çıkmasın diye de babalar, zincirler, banklar, beton çiçeklikler kondu.

Sahil boyunca her belediye her yıl kaldırım döşüyor. Bazen araçlar denize uçmasın diye beton babalar konuyor, bazen araları çelik halatla bağlanmış demirler... Her belediye artık kendi zevkine göre yapıyor. Bunlar bir araya gelip bütün sahil için bir kaldırım modeli bulamaz mı?

Bunları yapmak gerçekten bu kadar zor mu?
Akşam - Kürşat Başar

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Ağaçları ormana dönüştürmek, denizleri temizlemek... Doğal çevremiz ile ilgili görüşlerimiz Çevre forumunda...

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz