Boğaz manzaraları
Boğaz'daki yüzer lokantalar, doğal dokuyu bozduğu gerekçesiyle kaldırılıyormuş.
Aslında tepeleri gecekondularla, sahilleri uydurma apartmanlar ve sitelerle
dolu Boğaz'a bu 'kondu lokanta'lar yakışıyordu doğrusu...
Önce bir iki tane derken sayıları 70'i bulmuş. 'Şurada ucuza balık
yediriyoruz,' derken önlerindeki kaldırımları da otopark yapıvermişler!
Boğaz'ın, dünyanın belki de en güzel yerlerinden birinin hali zaten içler
acısı değil mi?
Elli tane koruma kanunu, kurulu, şusu busu var ama yalıların, köşklerin
yakılmasını engelleyemediler. Yerlerine güya aynıları yapılacak derken
herkesin kafasına göre yaptığı birbirine uymayan, hangi mimari üslupta
olduğu belli olmayan bir sürü yapı buralara dolmadı mı? Ne yapalım ki
bizim zenginimizin bile gözü doymuyor.
Şöyle yukarılara doğru baktığınız zaman yine her türden beton yığınlarını,
ilgili ilgisiz siteleri, gecekonduları görmüyor musunuz?
Bodrum'da nasıl belli bir mimari zorunlu tutulduysa, Boğaz'da da villası,
apartmanı birkaç tipte projeyle zorunlu hale getirilemez miydi? Bunlar doğal
dokuya uygun bir biçimde en iyi mimarlara çizdirilemez miydi? Bu aynı zamanda
mal sahipleri için de kolaylık olmaz mıydı?
Hadi bunları yıkamıyoruz, değiştiremiyoruz, yeniden yapamıyoruz.
Peki Boğaz'ın son yıllarda pek tutulan gezi teknelerine ne demeli?
Güya bunlar turist tekne-
leri ama turistten çok bizi
gezdiriyorlar. Millet artık düğününü, sünnetini bunlarda yapıyor.
Hepsi birbirinden perişan, derme çatma şeyler. İstanbul'un tekneleri bunlar
mı olmalı?
Madem böyle bir sektör var, madem bu işten para kazanılıyor, şunlara güzel
bir tekne formu bulunup yaptırılamaz mı? Pek çok ünlü kentte turist
tekneleri nasıl belli bir tipteyse bizimkiler de böyle olamaz mı?
Hayır. Bizde herkes kafasına göre takılacak, yüzen düğün salonu kılıklı,
bangır bangır berbat bir ses düzeniyle kafa şişiren vapur büyüklüğünde
tekneler olacak ki görüntüyü tamamen bozsun.
Bir de bunları sahile çekiyorlar, yürürken denizi göremiyorsunuz.
Denizin üzerindeki çay bahçeleri, lüks restaurantlar, ünlü gece kulüpleri,
tavernalar, balık lokantaları denizden nasıl görünüyor bir bakın. Böyle
bir başıboşluk sefil Uzakdoğu kentlerinde bile kalmadı artık.
Dünyanın en güzel yerlerinden biri dedim de aklıma geldi. Her türlü
patlayıcı madde taşıyan dev tankerlerin ikide bir karaya oturduğu, yalılara
çarptığı, her yıl en az birkaç kez 'yüreğimiz ağzımıza geldi,' şeklinde
başlıklarla 'Allah korudu,' dediğimiz kazalar atlattığımız yer burası.
Madem olmayacak şeyleri sıralıyorum daha da ileri gideyim. Güya vatandaş
yürüsün diye kaldırımlar genişletildi ama üzerleri ya yarı çıplak güneşlenen
gençlikle ya da oltayla balık tutma meraklılarıyla doldu. Arabalar çıkmasın
diye de babalar, zincirler, banklar, beton çiçeklikler kondu.
Sahil boyunca her belediye her yıl kaldırım döşüyor. Bazen araçlar
denize uçmasın diye beton babalar konuyor, bazen araları çelik halatla bağlanmış
demirler... Her belediye artık kendi zevkine göre yapıyor. Bunlar bir araya
gelip bütün sahil için bir kaldırım modeli bulamaz mı?
Bunları yapmak gerçekten bu kadar zor mu?
Akşam - Kürşat Başar
|