reklam

16 Ağustos 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Ulaşımın unutulan yolu

Entegrasyon eksikliği Ahmet Paksoy, İstanbul'da deniz yollarında entegrasyonun sağlanamadığını belirterek ''Şu an İstanbul Deniz Otobüsleri, Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve özel motorlar İstanbul'da sefer yapıyor. Bu 3 kurum da birbirinden kopuk. Eminönü'ne gidiyorsunuz. 3 ayrı iskele görüyorsunuz. İstanbul gibi tarihi ve turistik bir kentte bu korkunç bir görüntü kirliliği oluşturuyor. Bu 3 kurumun entegre olması gerekiyor'' dedi.

İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret AŞ (İDO) Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy , İstanbul'da kent içi ulaşımın yüzde 90'ının karayolu, yüzde 6.5'inin raylı, sadece yüzde 3.5'inin de denizyolu sistemleri ile sağlandığına dikkat çekerek ''Denizyolu taşımacılığına Türkiye'nin ve İstanbul'un coğrafi yapısı çok uygun. Ancak denizden gerektiği gibi yararlanılamıyor'' dedi. İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy, İstanbul'un en büyük sorununun ulaşım olduğunu, ancak ulaşım denince kimsenin aklına denizin gelmediğini söyledi. Nüfusun büyük çoğunluğunun deniz kıyısında yaşadığını anlatan Paksoy, ''Bizde planlar geleceğe dönük yapılmıyor. Zamanında, kentin gelişmesine bağlı olarak 'Deniz Master Planı' hazırlanarak denizyolu ulaşımı masaya yatırılmalıydı. Bir yerde ulaşımı sağlamanın en kolay yöntemi yol açmaktır. İstasyon, iskele, terminal kurmak yatırım gerektirir. O yüzden denizyolu ulaşımı istenilen yere gelememiştir'' dedi. Paksoy, denizyolu ulaşımının daha işlevsel hale getirilmesi için raylı, lastikli ve deniz sistemleri arasında entegrasyonun sağlanması gerektiğine işaret etti. Tüm ulaşım araçlarının sefer saatlerinin birbiriyle uyumlu olmasının gerektiğini belirten Paksoy, ''Yolcu, bir taşıttan inip diğerine hemen binmeli. Bekleyerek zaman kaybetmemeli. Bütün ulaşım araçlarında tek bilet uygulamasına geçilmeli. Örneğin, bir yurttaş tek biletle Avcılar'dan Tuzla'ya kadar gidebilmeli. Tabii bu ulaşım rahat, konforlu ve hızlı olmalı. Ulaşım fayda amaçlıdır, kâr amaçlı değildir'' diye konuştu.

Denizyollarında entegrasyon yok
Paksoy, İstanbul'da sadece deniz yollarında bile bu entegrasyonun sağlanamadığına dikkat çekerek, ''Şu an İDO, Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ve özel motorlar İstanbul'da sefer yapıyor. Bu 3 kurum da birbirinden kopuk. Eminönü'ne gidiyorsunuz.. 3 ayrı iskele görüyorsunuz. İstanbul gibi tarihi ve turistik bir kentte bu korkunç bir görüntü kirliliği oluşturuyor. Bu 3 kurumun entegre olması gerekiyor'' dedi. İDO ve TDİ'nin devlete bağlı kurumlar olduğunu anımsatan Paksoy, bu iki kurumun birbirlerine rakip gibi görülmemesi gerektiğini söyledi. Paksoy, İDO'nun kent içi ulaşımda çok fazla bir yük taşımadığını anlatarak, şehir hattı vapurlarının yüzde 10'luk doluluk oranının arttırılması gerektiğini belirtti. Paksoy, ''Bir an önce deniz ulaşımında kullanılan araçlar rehabilite edilmeli. Rahat ve hızlı bir teknolojiye geçilmeli. İDO, TDİ ve özel motorlar tek çatı altında toplanmalı. İskeleler modernize edilmeli. Tarifeler sıklaştırılmalı'' dedi. Paksoy, kent içi ulaşımda kullanılacak gemi tipinin belirlenmesi, iskelelerin modernizasyonu için de çalışmalar başlatıldığını duyurdu.

Rezervasyonda sorunlar yaşandı
Ahmet Paksoy, ÖTV'deki yakıt indirimini yurttaşlara yansıtmalarına bağlı olarak bu yıl İDO'nun taşıdığı yolcu sayısının yüzde 26, araç sayısının da yüzde 48 oranında arttığını ifade etti. Paksoy, ''Bu yaz call center ve rezervasyon konusunda yeterli olamadık. Ama önümüzdeki yaz yolcular farklılığı hissedecekler. Terminallerimiz yenilenecek. Biletix'le anlaşacağız. İsteyenler biletlerini oradan temin edebilecekler'' dedi. Ahmet Paksoy, İDO seferlerinde kullanılan hızlı feribotların çoğunun Avustralya, Norveç gibi ülkelerden satın alındığını, bugüne dek Türk tersanelerinde 1-2 gemi üretildiğini anlattı. Paksoy, ''Biz de bu gemilerin Türk tersanelerinde üretilmesini isteriz. Ancak bu tür gemiler çok fazla ülkede üretilmiyor. Özel bir teknoloji ve altyapı gerektiriyor. Yılda en fazla 2-3 feribot için Türk tersanecileri de bu yatırımı yapmıyor. Bizim de satın aldığımız ülkeler bu konuda çok deneyimli. Bu yüzden ucuza üretiyorlar. Türk tersaneciler bu konuda diğer ülkelerle rekabet edemez'' diye konuştu. Geçen günlerde İstanbul-Bandırma seferini yaparken kaza geçiren ''Hızır Reis-3'' feribotu hakkında da bilgi veren Paksoy, feribotun önümüzdeki günlerde seferlerine başlayacağını söyledi. Boğazda yoğun bir trafik ve gemi sirkülasyonu olduğunun altını çizen Paksoy, ''Bu trafik içinde kaza riski her zaman vardır. Kaza riskini sıfıra indirmek mümkün değildir.. ancak minimalize edebiliriz. Zaten bu kazanın da abartılacak bir yanı yok, hafif atlatıldı'' dedi.

İDO'da sefer yapan tüm gemilerin hızlı gitmeleri için alüminyumdan yapıldığını anlatan Paksoy, Hızır Reis 3'ün üzerinde de alüminyumdan yapıldığı için küçük çizikler olduğunu ifade etti. Paksoy, şöyle devam etti: ''Kayaya çarpmış olsa alt bölüm parçalanırdı. Ancak feribotun yan tarafından bir şey teğet geçmiş. Bir cisme çarpmış olabilir, dikkatsizlikten kaynaklanan bir kaza olabilir. Ama iddia edildiği gibi radarla ilgili bir sorun yok. Geminin radarı vardı ve çalışıyordu. Kazaya yol açabilecek değişik parametreler var. Bunların hepsi bilirkişi raporunun sonunda ortaya çıkacak.''
Cumhuriyet 

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Koruma, restorasyon, sanat tarihi ve arkeoloji sorunlarını, düşüncelerinizi Koruma ve Restorasyon forumuna yazabilirsiniz. 

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz