Ulaşımın unutulan yolu
Entegrasyon eksikliği Ahmet Paksoy, İstanbul'da deniz yollarında
entegrasyonun sağlanamadığını belirterek ''Şu an İstanbul Deniz Otobüsleri,
Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve özel motorlar İstanbul'da sefer yapıyor.
Bu 3 kurum da birbirinden kopuk. Eminönü'ne gidiyorsunuz. 3 ayrı iskele görüyorsunuz.
İstanbul gibi tarihi ve turistik bir kentte bu korkunç bir görüntü kirliliği
oluşturuyor. Bu 3 kurumun entegre olması gerekiyor'' dedi.
İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret AŞ (İDO) Genel Müdürü Dr.
Ahmet Paksoy , İstanbul'da kent içi ulaşımın yüzde 90'ının karayolu, yüzde
6.5'inin raylı, sadece yüzde 3.5'inin de denizyolu sistemleri ile sağlandığına
dikkat çekerek ''Denizyolu taşımacılığına Türkiye'nin ve İstanbul'un coğrafi
yapısı çok uygun. Ancak denizden gerektiği gibi yararlanılamıyor'' dedi.
İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy, İstanbul'un en büyük sorununun ulaşım
olduğunu, ancak ulaşım denince kimsenin aklına denizin gelmediğini söyledi.
Nüfusun büyük çoğunluğunun deniz kıyısında yaşadığını anlatan
Paksoy, ''Bizde planlar geleceğe dönük yapılmıyor. Zamanında, kentin gelişmesine
bağlı olarak 'Deniz Master Planı' hazırlanarak denizyolu ulaşımı masaya
yatırılmalıydı. Bir yerde ulaşımı sağlamanın en kolay yöntemi yol açmaktır.
İstasyon, iskele, terminal kurmak yatırım gerektirir. O yüzden denizyolu ulaşımı
istenilen yere gelememiştir'' dedi. Paksoy, denizyolu ulaşımının daha işlevsel
hale getirilmesi için raylı, lastikli ve deniz sistemleri arasında
entegrasyonun sağlanması gerektiğine işaret etti. Tüm ulaşım araçlarının
sefer saatlerinin birbiriyle uyumlu olmasının gerektiğini belirten Paksoy,
''Yolcu, bir taşıttan inip diğerine hemen binmeli. Bekleyerek zaman
kaybetmemeli. Bütün ulaşım araçlarında tek bilet uygulamasına geçilmeli.
Örneğin, bir yurttaş tek biletle Avcılar'dan Tuzla'ya kadar gidebilmeli.
Tabii bu ulaşım rahat, konforlu ve hızlı olmalı. Ulaşım fayda amaçlıdır,
kâr amaçlı değildir'' diye konuştu.
Denizyollarında entegrasyon yok
Paksoy, İstanbul'da sadece deniz yollarında bile bu entegrasyonun sağlanamadığına
dikkat çekerek, ''Şu an İDO, Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ve özel
motorlar İstanbul'da sefer yapıyor. Bu 3 kurum da birbirinden kopuk. Eminönü'ne
gidiyorsunuz.. 3 ayrı iskele görüyorsunuz. İstanbul gibi tarihi ve turistik
bir kentte bu korkunç bir görüntü kirliliği oluşturuyor. Bu 3 kurumun
entegre olması gerekiyor'' dedi. İDO ve TDİ'nin devlete bağlı kurumlar olduğunu
anımsatan Paksoy, bu iki kurumun birbirlerine rakip gibi görülmemesi gerektiğini
söyledi. Paksoy, İDO'nun kent içi ulaşımda çok fazla bir yük taşımadığını
anlatarak, şehir hattı vapurlarının yüzde 10'luk doluluk oranının arttırılması
gerektiğini belirtti. Paksoy, ''Bir an önce deniz ulaşımında kullanılan
araçlar rehabilite edilmeli. Rahat ve hızlı bir teknolojiye geçilmeli. İDO,
TDİ ve özel motorlar tek çatı altında toplanmalı. İskeleler modernize
edilmeli. Tarifeler sıklaştırılmalı'' dedi. Paksoy, kent içi ulaşımda
kullanılacak gemi tipinin belirlenmesi, iskelelerin modernizasyonu için de çalışmalar
başlatıldığını duyurdu.
Rezervasyonda sorunlar yaşandı
Ahmet Paksoy, ÖTV'deki yakıt indirimini yurttaşlara yansıtmalarına bağlı
olarak bu yıl İDO'nun taşıdığı yolcu sayısının yüzde 26, araç sayısının
da yüzde 48 oranında arttığını ifade etti. Paksoy, ''Bu yaz call center ve
rezervasyon konusunda yeterli olamadık. Ama önümüzdeki yaz yolcular farklılığı
hissedecekler. Terminallerimiz yenilenecek. Biletix'le anlaşacağız. İsteyenler
biletlerini oradan temin edebilecekler'' dedi. Ahmet Paksoy, İDO seferlerinde
kullanılan hızlı feribotların çoğunun Avustralya, Norveç gibi ülkelerden
satın alındığını, bugüne dek Türk tersanelerinde 1-2 gemi üretildiğini
anlattı. Paksoy, ''Biz de bu gemilerin Türk tersanelerinde üretilmesini
isteriz. Ancak bu tür gemiler çok fazla ülkede üretilmiyor. Özel bir
teknoloji ve altyapı gerektiriyor. Yılda en fazla 2-3 feribot için Türk
tersanecileri de bu yatırımı yapmıyor. Bizim de satın aldığımız ülkeler
bu konuda çok deneyimli. Bu yüzden ucuza üretiyorlar. Türk tersaneciler bu
konuda diğer ülkelerle rekabet edemez'' diye konuştu. Geçen günlerde İstanbul-Bandırma
seferini yaparken kaza geçiren ''Hızır Reis-3'' feribotu hakkında da bilgi
veren Paksoy, feribotun önümüzdeki günlerde seferlerine başlayacağını söyledi.
Boğazda yoğun bir trafik ve gemi sirkülasyonu olduğunun altını çizen
Paksoy, ''Bu trafik içinde kaza riski her zaman vardır. Kaza riskini sıfıra
indirmek mümkün değildir.. ancak minimalize edebiliriz. Zaten bu kazanın da
abartılacak bir yanı yok, hafif atlatıldı'' dedi.
İDO'da sefer yapan tüm gemilerin hızlı gitmeleri için alüminyumdan yapıldığını
anlatan Paksoy, Hızır Reis 3'ün üzerinde de alüminyumdan yapıldığı için
küçük çizikler olduğunu ifade etti. Paksoy, şöyle devam etti: ''Kayaya çarpmış
olsa alt bölüm parçalanırdı. Ancak feribotun yan tarafından bir şey teğet
geçmiş. Bir cisme çarpmış olabilir, dikkatsizlikten kaynaklanan bir kaza
olabilir. Ama iddia edildiği gibi radarla ilgili bir sorun yok. Geminin radarı
vardı ve çalışıyordu. Kazaya yol açabilecek değişik parametreler var.
Bunların hepsi bilirkişi raporunun sonunda ortaya çıkacak.''
Cumhuriyet
|