Sahi Türkiye'nin eksiği proje mi?

|
Ars Aevi Müzesi'ndeki yerleştirmesinde Jannis
Kounellis, binanın ıkıntısından topladığı taşlarla Bosna-Hersek
Üniversitesi'nden topladığı kitapları bir araya getirmiş. |
Bosna-Hersek'teki kültür sanat ortamına Türkiye de sanatçıları, küratörleri
ve devlet kaynaklarıyla katılıyor. Kendi evimizde ise yaratıcı sanatçılar
için hiçbir şey yapmayan bakanlık 'Proje yok' diyor.
Büyüsü bozulmuş dünyada felaketleri kültürle onarmanın geçerli olduğunu
görmek umut verici. Mostar Köprüsü'nün özgün taş ve yöntemlerle yeniden
inşa edilmesi ve kilit taşının yerine oturtulması ikiz kulelerin yerine
teknoloji harikası bir gökdelenin yapılmasından daha anlamlı geldi
insanlara... Darısı, kanlı savaşta müzeleri, ören yerleri talan edilen
Iraklıların başına... Bakalım onlar savaşın nasıl üstesinden gelecekler
ve yaralarını kültürle sarmayı bilecekler mi?
"Sanat kötüyü ve yıkıcıyı yener. Kültüre yatırım stratejik
birikimler yaratır. Kültür ekonomik ve toplumsal gelişmeyi hızlandırır. Kültür
hoşgörünün anasıdır. Kültürlerarası diyalog zenginleştirir. Evrensel
sanat dili birleştiricidir." Bu sözler, Saraybosna'da kurulmakta olan Ars
Aevi müzesinin manifestosunu oluşturuyor. Renzo Piano'nun elinden çıkacak bu
müzenin koleksiyonu hazır. Daha doğrusu, koleksiyonun Avrupa ve ABD üretimini
temsil eden bölümü hazır da Türkiye, Ortadoğu, Güney Kafkasya çağdaş
sanatını gösteren bir koleksiyonun İstanbul'da yapılacak bir sergiyle
Saraybosna'ya sunulması bekleniyor. Yani Türkiye Mostar Köprüsü'ne kilit taşını
nasıl yerleştirdiyse, böyle bir koleksiyonu da Ars Aevi müzesine yerleştirebilir,
düşüncesi var...
Saraybosna'da 'Kayıplar'
Gerçi, Türkiye Saraybosna'ya çok işlevli ve çok beğenilen bir kültür
merkezi armağan etmiş. Büyükelçi Ahmet Erozan'ın girişimiyle Başçarşı
semtinde, Saraybosnalı bir mimar tarafından inşa edilen dört katlı merkez,
büyükelçi Sina Baydur tarafından açılmış. Baydur, 13 Temmuz'da
Serebrenika katliamı anma günlerinde, binanın en üst katında, Andrej
Derkovic'in Saraybosna Sanatçılar Birliği'nde açtığı 'Kayıplar' sergisi
ve Serebrenikalı Kadınlar Derneği onuruna bir öğle yemeği verdi. Aşağıdaki
sergi salonlarında ise Saraybosnalı sanatçıların Mostar Köprüsü için ürettiği
resim ve fotograflar yer alıyordu. Yöneticisi Nermin Ljusta Türkiye'deki
sanat ve kültür kurumlarının ilgisi ve işbirliğini bekliyor...
Andrej Derkovic, Sırp ve Hırvat asıllı bir sanatçı olarak, Serebrenikalı
Müslüman kadınların mezarların açılması için verdikleri mücadeleye bir
sergiyle katkıda bulundu. Sergide, kayıp 7 bin kişiye karşılık simgesel
olarak 700 kişinin adı Brail alfabesiyle yazılmış olarak izleyicinin
dikkatine sunuldu. Sanatçı, dünya kamuoyunun gözlerinin görmediğini
dokunarak keşfetmesi belki sonuca ulaşmak için daha etkili yöntemdir diye düşünüyor.
Küratörü olma onuruna sahip olduğum sergi, Avrupa'nın birkaç kentini
gezecek.
Kentin Osmanlı kesiminin en görkemli binası kuşkusuz, Miljacka Irmağı kıyısında
yükselen Saraybosna Milli Kütüphanesi. Kütüphane daha savaşın başında Sırp
topçusunun ana hedefi oldu ve 10 binlerce kitap yandı. Şimdilerde Avusturyalılar
-özgün malzeme ve yönteme sadık kalarak- binanın ortasında yer alan
kubbeli altıgen salonu onarmışlar.
1970'li yılların İtalya kaynaklı sanat akımı Arte Povera'nın en güçlü
sanatçılarından Yunan asıllı İtalyan Jannis Kounellis, Ars Aevi Müzesi'nin
davetiyle bu kütüphane için bir yerleştirme gerçekleştirmiş. Kounellis'in
hüzünlü bakışlı portresi kentin billboard'larında, sergiyi -belki kütüphaneyi
'tavaf' etmek için- her gün 200-300 arası kişi geziyor...
Onarılmış altıgen avlunun arkadaki karanlık ve yıkık mekânlara açılan
sütunlu ve ayaklı açıklıklarını bir 'kapı' olarak tasarlayan Kounellis,
bu kapıları binanın yıkıntılarından topladığı taşlarla, Bosna Hersek
Üniversitesi Kitaplığı depolarından getirtilen kitaplarla, çuvallarla,
dikiş makineleriyle, rulo yapılmış kurşun levhalarla kapatarak, doldurarak
mühürlemiş. Burada bir 'kapıyı kapatma' yoluyla savunma ve güvenlik sağlama
metaforu söz konusu. Bruno Cora ve Asja Mandic küratörlüğünde, yapımı
bir ay süren bu yerleştirmenin parasal desteğini Bosna Hersek'in kalkınmasında
en büyük payı olan ülkelerden birisi olan İtalya (Dışişleri bakanlığı,
SACE, Roma Belediyesi) sağlamış.
Saraybosna halkı, kültürünü her şeye karşın yeniden kurma eylemiyle eşsiz
bir örnek oluşturuyor. Benim dikkatimi çeken husus, bu kentteki kültür yapılandırmaları
ve etkinliklerinin işbirliği ve uyum içinde gerçekleştirilmesi; sanırım
bu savaş deneyiminin yarattığı bir dayanışma. Kıssadan hisse çıkarmak
olacak, ama yıllardır -barış demek zor- varlık içindeyiz, iki ucunu bir
araya getirip, dünyayla kültürel alışveriş içinde kültür ve sanat
merkezleri kuramadık ve AB sanat ve kültür sistemine yanıt verecek özerk ve
bağımsız kültür odakları oluşturamadık.
Sayın Bakan biliyor mu?
Şimdilerde, Türkiye'nin güncel sanat ortamından tümüyle kopuk bir kültür
politikası(zlığı) sürdüren Kültür Bakanlığı'nın, sanki bugüne değin
bütün görevlerini yerine getirmiş gibi, özel sektöre, hadi artık sıra
sizde, pamuk eller cebe, kültürel mirasa sahip çıkın dediğini öğreniyoruz.
Yap, işlet, devret filan gibi bir durum! Bir çeşit 'hızlandırılmış kültür'e
hazır olalım; çünkü sayın bakan, kültürü oluşturan yaratıcı
insanlara ve güncel kültür üretimlerine yatırım yapın demiyor!
Sayın bakan, acaba bu ülkenin yaratıcı insanlarının yıllardır nasıl
ayakta durduğunu merak ediyor mu? Ben yanıt vereyim: Yaklaşık 30 yıldır özel
sektör desteklediği için! Örneğin, 2003 Mayıs ayında makamınıza kadar
gelip destek istediğimiz ve vermediğiniz Venedik Bienali Türkiye Pavyonu da
özel sektör tarafından gerçekleştirilmişti... Sayın bakan, ben de şu
soruyu soruyorum: Proje yok dediğiniz bu ülkede Kültür Bakanlığı'nın bu
ülkenin yaratıcı insanlarını destekleyen herhangi bir projesi var mı?
Varsa, bu projeleri bakanlığın web sayfasında yayımlayabilir misiniz?
Radikal - Beral Madra
|