Şehirlerde köylülük
Bende neredeyse bir saplantı haline geldi. Hangi şehrimize gitsem yolların
kenarına dikilmiş ağaçların diplerine bakıyorum: Sanki yağmur suyu almasın
diye, ağaçların dibindeki topraklı bölüm çok dar tutuluyor, üstelik
etrafı da çevrilerek, kaldırımdan akan yağmur sularının da ağaç
diplerine sızması engelleniyor!
Avrupa'ya bizim üç katımız yağmur yağar. Onun için yemyeşildir, gür
ırmaklar, ormanlar vardır. Bu sayededir ki, modern tarım devrimi ve sanayi
devrimi Avrupa'da başlamıştır.
Bu sayede Avrupa'da sulama kültürü de gelişmiştir. Bol yağmur sularından
ağaçlar daha çok istifade etsin diye ağaç diplerinde geniş boşluklar bırakırlar,
yaya trafiğini zorlaştırmasın diye üstünü demir veya beton ızgaralarla
örterler, kaldırımlara meyil verirler sular ağaç dibine aksın diye!
Bizde ise, hatta yeni dikilmiş fidanların etrafı bazen kaldırım taşlarıyla,
betonla, asfaltla öyle kapatılıyor ki, ağaçlar su alamadığı gibi, büyümeleri
de engellenmiş oluyor!
Bu, şehirdeki köylü davranışının bir örneğidir. Hemen bütün şehirlerimizde
böyle!
ÇÜNKÜ bizim çorak bozkırda sulama kültürü gelişmemiştir.
Meyvecilik, sebzecilik, bahçecilikten çok tarımcılık yapılır, yaylalarda
ise hayvancılık.
Bozkır Anadolu'da sadece dere yataklarında biraz kavaklıklar vardır.
Sulama kültürünü yeşertmeyen binlerce yıllık bozkırdan şehirlerimize
gelip de yollar ve kaldırımlar yaptığımız zaman ağaçlandırma ve ağaçların
yağmur sularından yararlanması aklımıza gelmiyor!
Aklımızca çamur yapmasın diye, ağaçları diplerinden boğuyoruz!
Belediyelerin ve yeşili seven vatandaşların dikkatini çekmek istiyorum.
Modern şehirciliğin en önemli unsurlarından biri, geniş caddeler, güzel
binalar ve sosyal tesisler olduğu kadar yeşil alanlar ve ağaçlardır da...
Sabancı Üniversitesi'ne gittiğimde Rektör Prof. Tosun Terzioğlu anlatmıştı:
Yağmur suları, çatılardan ve yollardan kanallarla bir depoda toplanıyor ve
sulama için kullanılıyor; her taraf yemyeşil! Baktım ağaçların dipleri
de kana kana su alacak kadar geniş!
İşte modern şehir zihniyeti...
Öbürü ise, şehir mekanında bozkır köylülüğü...
Gecekondu semtlerinin ancak bir köy yaşantısına yetecek daracık sokakları...
Belli ki modern şehrin trafiğine ve itfaiye gibi ihtiyaçlarına yabancı bir
kırsal kültürün eseridir bu sokaklar...
Ve sokakların kiri, pisi...
Boğaziçi'nde, Kireçburnu ile Sarıyer arasındaki güzelim sahildeki
bankların önü çekirdek kabuklarıyla doludur! Denizde şişeler, naylon
torbalar, teneke kutular...
Hele de görgü konuları...
Nice insan var ki, modern kentin varoşlarında şehir merkezini hiç görmemiş
olarak yaşıyor.
Şehir mekanlarında köylülük...
Asla küçümsemiyorum. Aksine bunu modernleşmenin bir aşaması olarak görüyorum.
Dahi romancı Balzac da "Paris'te Bir Taşralı"yı yazmamış mıydı?
Mesele, bilincine vararak bu aşamayı çabuk geçebilmek...
Güçlü belediye, etkili bir şehircilik disiplini... Aynı zamanda sosyal,
kültürel ve siyasi bakımdan "merkez"le "kenar"ın iletişimini
ve entegrasyonunu daha da geliştirmek...
Modernleşmenin bu yeni aşamasında, eksi önyargılar yetmiyor, yeni bakış
açıları gerekiyor.
Milliyet - Taha Akyol
|