reklam

21 Ağustos 2004 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Yine şehir ve köy

Biri bana sorsaydı, trafik sorunuyla "peyzaj mimarisi" arasında ne ilişki vardır diye; cevap veremezdim. Çünkü bunu bilmek için hem önceden teorik bilgiye sahip olmak, hem bu sorunu yaşamış olmak lazımdır.

Trafiği hep biliyoruz ama bunun peyzaj mimarisiyle ilişkisini ben İzmirli okuyucum, peyzaj mimarı Elif Torosdaş'ın mektubundan öğrendim:

"Her gün işime gidip gelirken yanlış kent içi düzenlemelerin insanların günlük yaşantılarını nasıl zorlaştırdığını, yanlış yere dikilen bitkilerin de buna ne kadar çok katkısı olduğunu görüyorum. Mesela yanlış refüj bitkilendirmesi, hem yaya hem araç trafiğini olumsuz etkiliyor."

Torosdaş haklı, bütün belediyelere "peyzaj mimarları" lazım...

Trafik, refüj, metro, terminal, peyzaj, kolektör gibi kelimeleri elli yıl önce bu kadar kullanmıyorduk, çünkü bunları yaşamıyorduk. "Şehirleşme, gecekondu, viyadük, alt, üst geçit" gibi kavramlar bile yaygın değildi.

O zamanın insanlarını bugünün şehirleşme sorunlarına çözümler hazırlamadıkları için suçlayabilir miyiz?

1930'lar için de, 1950'ler için de böyle...

Tarihçi Charles Issawi'nin dediği gibi, "Her nesil kendi sorunlarının öncelikleriyle düşünür."

Cumhuriyet'i kuranlar kültürel devrim öncelikleriyle düşündüler. Sosyal yapı olduğu gibi kaldı; izole köylerden oluşan durgun bir toplumsal yapı.

Bu, Cumhuriyet'i suçlamak değildir; nelere öncelik verdiğini tespit etmektir.

Suçlanabilecek husus, hala 1930'ların, 40'ların, 50'lerin önceliklerine saplanıp kalmak, yeni sorunları yeni kavramlarla düşünememektir.

Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden Doç. Dr. Asım Karaömerlioğlu, tek parti devrindeki "şehirleşme karşıtı" havayı anlatıyor, Köy Enstitüleri'nin köylüyü köyünde tutmak için kurulduğunu belirtiyor ve diyor ki:

"Cumhuriyet Türkiyesi'ndeki resmi ideolojinin belirsiz ve eklektik tutumunun da Türkiye'de köylülüğün 1980'lere kadar ağır basmış olmasında önemli bir rolü olsa gerektir." (Kemalizm, İletişim Yay., sf. 284 - 294)

Sonra, ekonomik kalkınma ve sağlık hizmetlerinin gelişmesi hem nüfus patlamasına hem "şehirlere yığılma"ya yol açtı. "Muasır medeniyet"in şehirleşme dışında toplumsal bir yolu da yoktur.

Köylüyü köyünde tutma düşüncesiyle şehirleşme sorunlarını çözmek, hatta anlamak bile mümkün değildir. İşte, tarımsal nüfusumuzu yüzde 10'un altına çekmemiz gerekiyor.

Kırsal kesimden kopacak yeni milyonların metropollere yığılmasını önlemenin de yolu onları "kırsalda tutmak" değil, şehirleşmenin ülke geneline yayılmasını hızlandıracak ekonomik ve sosyal politikalardır. Yani orta sınıflaşmanın Anadolu'da daha da gelişmesi...

Orta sınıflaşma şehirliliğin gerektirdiği kültürü de üretiyor.

Sorun, "ne şehirli, ne köylü" geçiş kategorilerindedir ve sellerde, depremlerde kendini facialarla bize hatırlatıyor.

Artık "şehircilik" merkezli düşünmeye mecburuz: Kaynak tahsisini de, idari reformu da, demokrasiyi de "şehirleşen Türkiye" açısından düşünmeliyiz.
Milliyet - Taha Akyol

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Kentin fiziksel çevresi, sorunları ve kentli olmak üzerine görüşlerinizi Kent başlığı  altında tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz