reklam

24 Ağustos 2004 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Çakırhan'laydık...

Aylar olmuştu Nail Çakırhan 'la oturup söyleşmeyeli...

Kaç kez niyet ettikse de gidemedik ziyaretine İstanbul'da...

Sonunda bir ağustos akşamı Akyaka 'da buluştuk... Gökova Körfezi 'nin ucunda, ''Çakırhan mimarisi'' ile betonlaşmaya meydan okuyan Muğla köyünde...

Aynı mimariyi yaşatan Yücelen Otel 'e varıp çoktan demlenmeye başladığı rakı sofrasında ''merhaba'' dediğimizde, yine hayat yoldaşı ''canı Halet' i'' ve dostlarıyla beraberdi...

Kucaklaşırken ''Neredesin'' dedi, sustum... ''Nasılsın'' dediğimde ise susmadı; ''Ameliyat oldum, çok sarsıldım, şimdi iyiyim...''

Yıllar önce Erman Şahin , hem belediye başkanı hem de sevdalısı olduğu Muğla için göğsünü gererek ''Burası Olimpos'a döndü...'' demişti; ''Nail Çakırhan burada, Melih Cevdet Anday burada, Oktay Akbal burada, İlhan Selçuk burada...''

Olimpos'taki tanrıların ne kadar ''kendilerini beğenmiş'' olduklarını mitoloji yazmakla bitirememiş... Muğla'dakilerin ise ne kadar ''alçakgönüllü'' olduklarını, onlarla Akyaka söyleşilerini yaşayan herkes dilinden düşürmüyor...

En alçakgönüllü olanı ise kuşkusuz Nail Çakırhan... Evlerini ve ustalığını herkes biliyor da Nâzım Hikmet 'le olan ''can dostluğundan'' kaç kişinin haberi var?..

'1+1=1'in sırrı
Vaktiyle sadece yazmak için sormuştum; bu kez ''kendimiz'' için daha bir merakla sordum;

''- Nâzım'la ortak kitabınızın adını 1+1=1 koyacak kadar yakın oldun. Bu formülün sırrı nedir?''

1910 doğumlu olmanın derin geçmişini bir anda yeniden anımsadığı yanıtında ''gerçeği'' yansıtması da kısa ve özdü:

''- Birlikte yazdık ya? Yani ne o yazdı ne de ben; ikimiz bir kişi gibi...''

O gece Gökova Körfezi'nin semasındaki yıldızlar bir başka parlaktı. ''Meteor yağmuru olacak'' demişti ve kayan yıldızların da aslında o yağmur olduğunu söylemişti... Gökyüzünde onları ararken dalmışım; ''Ne o, ne ben; ikimiz bir kişi gibi...''

Sonra paylaştım...

İki insandan biri aklına gelen bir fikri ''diğerine'' açsa bile, ortada bir söyleyen var, bir de dinleyen... Ama yine bir fikir ''birlikte'' iken doğmuşsa; hele öyle uzun sözlerle de değil, daha ilk kelimelerde bakışlarınız da ''tamam'' demişse; işte artık 1+1=1...siniz...

Bunun sıradan birlikteliklerle olamayacağını da yine Nail Çakırhan, aynı kitapla ilgili bir imza söyleşisinde şöyle açıklamıştı: ''Tabii ki fikir birliği de mühim, ama yetmez; hayat içinde ayrıyken de aynı güçlüklere karşı benzer tutumlarınız olmuşsa, bir gün yan yana geldiğinizde sanki eskiden beri berabermiş gibi olursunuz...''

'Teferruat'ı bilenler
Şimdi bu sözlerin ''anlamını'' bilmenin ötesinde ''yaşıyor'' olmanın da heyecanıyla Halet Çambel'in 50 yılı aşkındır yönettiği ''Karatepe kazılarına'' ait belgeseli izledik...

Hasan Özgen yönetmiş, Adana Rotary Kulübü desteklemiş...

Nail Çakırhan, 1950'lerde ilk kez bu ören yerinde ''alaylı mimarlığını'' kanıtlamış, Hitit uygarlığını gün ışığına çıkaran arkeolojik eserler, Çakırhan'ın tam 5 yıl orada kalarak inşaatını gerçekleştirdiği açık hava müzesinde sergileniyor...

Mimarın ''mimar'' olabilmesi için, tasarlamanın yanı sıra ''yapmayı'' da bilmesi gerektiğini söylediğinde, bir kez daha dalıp gittim... ''Usta bilir'' rahatlığını yeğleyenlere karşı ''Ustaya da tarif edilir'' diyen bir mimarın neden aynı zamanda ''ayrıntılarla'' yaşadığını yine Çakırhan şöyle özetliyordu:

''Teferruatı dikkate almadan binayı da kuramazsın. Bunun için binanın içi ile dışını beraber düşünmek lazım...''

''Yaşam'' da da bu böyle değil mi?.. Sadece ''görünümlerle'' yetinilen beraberliklerden, sonunda 1+1=2 çıkıyorsa matematikten belki geçiliyor, ama ''hayat bilgisi'' nden sınıfta kalınıyor olmalı...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Objektifinizden yansıyanlar Fotoğraf forumunda...

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz