reklam

24 Ağustos 2004 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Kaçak kentin oylarıyla...

Aslında yıllardır süregelen ''imar talanı'' konusunda Recep Tayyip Erdoğan dönemini önceki dönemlerden ayıran en önemli fark, su havzaları gibi ''korunması'' gerekli alanlarda ''hukuk dışı yönetmeliklerle'' ve ''bilim dışı imar planlarıyla'' sağlanan ''izinli'' yapılaşmaların gerçekleşmesiydi... Aynı yağma alanları, yerel ve genel seçimlerde de AKP'nin oy patlaması yaptığı semtleri oluşturdular...

İstanbul'daki son sel felaketini yaratan plansız ve kaçak kentleşme için basında ''Erdoğan dönemini'' de sorgulayan yazılara karşı ''Başbakanlık'' tarafından yapılan açıklamada ''aynen'' şu ifadeler var:

''Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde dere içi, su havzası ve yeşil alanda kaçak yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemiştir.'' (18 Ağustos 2004)

Bu savın doğruluk düzeyi, 1994 ve 1999 yıllarına ait hava fotoğraflarından da kolayca anlaşılabilir. Ancak aynı açıklamada yine ''açıklanmayan'' çok önemli bir gerçek var ki o da asıl sorunun bu bölgelerde ve özellikle ''su havzaları'' ndaki sözde ''yasal'' yapılaşmayla yaratılmış olması...

Çünkü, aslında yıllardır süregelen ''imar talanı'' konusunda Erdoğan döneminin en önemli farkı, işte bu gibi ''korunması'' gerekli alanlarda ''hukuk dışı yönetmeliklerle'' , ''bilim dışı imar planlarıyla'' ve hatta kimi ''vakıflara bağışlarla'' sağlanan ''izinli'' yapılaşmaların gerçekleşmesiydi...

Dört kat yerine 12 kat
Bunlar arasında, örneğin Elmalı su havzasındaki Kavacık bölgesini ''iş merkezine'' dönüştüren dev ofis binalarının tümü ''belediyenin bilgisi ve izni dahilinde'' plandaki 4 kat yerine 12 kat yükseldiler. Bunun için ödenen bağışların ''şeriata finans kaynağı'' oluşturması ise aynı yapıları törenle hizmete açan Mesut Yılmaz gibi ''liberal'' siyasetçileri de asla ilgilendirmedi...

Oysa, izleyen dönemlerdeki hem yerel hem de genel seçimlerde Erdoğan'a ve partisine en fazla oy verilen semtler de işte bu ''hukuk dışı imar'' la rant yaratılan yerlerdi.

Büyükşehir genelinde kaçak yapılaşma oranı, nâzım plan araştırmalarına göre yüzde 60-65 arasındayken Erdoğan ve partisinin yüzde 80-90 oranlarda oy rekoru kırdıkları yerleşimlerin ''yüzde 95'i kaçak'' bölgeler olması rastlantı sayılabilir miydi?

Nitekim, Cumhurbaşkanı Sezer , ormanları işgalcilere pazarlamayı hedefleyen yasayı veto edince, AKP'nin oy depolarından Çavuşbaşı 'nın girişine ve her yerine asılan pankartlarda iktidar alkışlanmış, Çankaya ise açıkça kınanmıştı...

Şimdi, son yağmurların ''felakete'' dönüştüğü Bağcılar, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Esenler gibi yerleşmelerin de aynı zamanda yine AKP'nin ''kaleleri'' olmaları, İstanbul'daki plansız ve bilim dışı imar rantçılığı düzeni ile ''dinci siyaset'' arasındaki çıkar bağlarını kanıtlamıyor mu? Zaten, su havzalarındaki ''yasal ama hukuk dışı imar uygulamaları'' da aynı ilişkilerin kent yönetimine yansımasından başka bir şey değildi...

İSKİ'nin rant yönetmeliği
1994'teki yerel seçimlerin ardından Erdoğan yönetiminin önceki yıllara yönelik ilk radikal tutumlarından biri, Nurettin Sözen 'in son zamanlarında onayladığı; ''1/50 bin ölçekli Metropoliten Plan'' ın iptal edilmesi oldu. ''Bu planda rant çevrelerinin çıkarları var, biz yeniden yapacağız...'' gibi söylemlerle başlatılan yeni çalışmalardaki en önemli ''yenilik'' ise tüm ''su havzalarının imara açılması'' ydı...

Bu uygulama, duyarlı kesimlerin tepkilerini de almamak için ''planda gösterilmeden'' yapıldı. Planın onaylandığı 1995 yılının güz dönemi (ekim) belediye meclisi toplantısında, sözde ''imarsız alan'' gösterilen havzalarda ''İSKİ yönetmeliğiyle'' imar düzeninin sağlanması karara bağlandı. Bunun ardındaki ''niyetler'' ise hemen izleyen günlerde ortaya çıktı.

Aynı bölgelerde, daha önce belli mesafelerde ''yapılaşma yasağı'' getiren İSKİ yönetmeliği, planın ardından değiştirilmiş ve havzaların 1000 m'lik koruma kuşağı da yeni yönetmeliğe göre imara açılmıştı...

Trilyonluk rantlar
Koruma kuşaklarında İSKİ mevzuatıyla sağlanan bu ''izin'' üzerine hızla yaygınlaşan yapılaşmalar, ''arsa ve arazi spekülasyonundan elde edilen trilyonluk rantların dinci-siyasal güçlenmeye aktarılmasının'' da kaynağı oldular.

Örneğin, kamuoyunda ''REFAHYOL'un kasası'' olarak tanınan Mercümek 'in Sazlıdere Baraj havzasında bulunan 6 milyon m2'lik arazisindeki imar hakkını yaklaşık 8 kat arttıran 14.03.1997 tarihli imar planı değişiklikleri de işte bu yeni İSKİ yönetmeliğine dayandırılarak yapılmıştı.

Mimarlar Odası'nın açtığı davalar sonucunda idare mahkemesinin, bu yönetmelik değişikliğini iptal etmesinin hemen ardından, aynı imar hükümlerinin sadece ''ifade değişikliğiyle'' yeniden yürürlüğe sokulması; bunlara da açılan davalarda yine yargının her iptal kararının ardından aynı yöntemle hukukun ''uygulanamaz'' hale getirilmesi, su havzalarında imar ve yapılaşma için ne denli ''kararlı'' olunduğunun da göstergesiydi...

'Denetimsiz' demokrasi
İstanbul'da Erdoğan dönemine ait imar anlayışının önceki dönemden önemli bir farkı da yapılaşma üzerinde ''mesleki ve bilimsel denetimin'' hemen dışlanmasıydı...

Oysa, mazbatasını aldıktan sonraki 15 Nisan 1994'te yaptığı ilk belediye meclisi konuşmasında demişti ki: ''Bizim yönetimimiz süresince halkın seçtiklerini denetlemesi için gerekli şartlar hazırlanacaktır...''

Ne var ki yine Erdoğan'ın daha ilk haftalarda tek taraflı olarak iptal ettiği uygulama ise mimar ve mühendis odalarının inşaat projeleri üzerindeki ''teknik denetim'' haklarını içeren protokol oldu...

Meslek kuruluşlarının belediyelerce onaylanan inşaat projelerini ''önceden incelemesini'' sağlayan işbirliği protokolünü; ''Belediye kendi denetimini kendi yapar'' diyerek hemen nisanda geçersiz kılan Erdoğan, 1996'daki aynı meslek odaları seçimlerinde de kendi siyasi yandaşlarının kazanmaları için aktif olarak devreye girdi.

Erdoğan'ın, ''halk denetiminden'' anladığı uygulamanın ne olduğu da yine 1994 seçimlerinden sonra oluşan Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki ''meclis başkanvekili'' gerilimi oldu...

Meclisin 15.04.1994'teki açılış oturumunda, RP dışındaki partilerin ittifakıyla ANAP'lı Kemal Özkan başkanvekilliğine seçilince, Erdoğan sonucu ilan etmedi ve kurallara aykırı olarak oturumu kapatıp toplantıyı 19.04.1994 tarihine erteledi. Ertesi günlerde ise aslında yasal yetkisi olmadığı halde; ''Uyumlu çalışamayız'' gerekçesiyle Özkan'ı ''veto'' ediyordu...
Cumhuriyet

 

Ağustos 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Objektifinizden yansıyanlar Fotoğraf forumunda...

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz