reklam

15 Eylül 2004 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

'Balık ekmeksiz' İstanbul (!)

''...Ve Eminönü denince kafamın içinde oluşan tablonun olmazsa olmaz bir unsuru var... O unsur ne mi? Tabii ki balık ekmek tekneleri...''

Bu sözler Haşmet Babaoğlu 'nun...

Bence sadece Eminönü değil, bütün İstanbul , hatta Türkiye ve bir anlamda da ''dünya'' adına bu tarihsel kentin yerel ve evrensel kimliğini sürdürmek için olmazsa olmaz koşul olan balık ekmek teknelerinin kaldırılmasına haklı tepkisini belirtirken yazmıştı... (Vatan-8 Eylül 2004)

''Eğer bu kadar düşünülüyorsa tarihi doku, o devasa çirkinlik abidesi yeni Galata Köprüsü'nün ne işi var diye sorarlar adama...''

Bu satırları da aynı gün aynı gazetede Nihat Sırdar 'ın köşesinde okudum... Şimdi de balık ekmekçilere savaş açan ''devlet'' eliyle Eminönü, Karaköy ve Haliç üzerine oturtulan ve İstanbul'un beş kıtada ün salmış en özgün tarihsel peyzajını paramparça eden yeni Galata Köprüsü kıyaslaması için Sırdar'a yüreğimden teşekkür ederken şu sözlerini de gönülden alkışladım:

''Vefa'nın bozası, Sultanahmet'in köftesi, Kanlıca'nın yoğurdu neyse, Eminönü'nün balık ekmeği de odur...''

Bu iki yazarımızın duyguları bile ''kentle'' ve ''yaşamla'' ilgili böylesi kararları alabilmek için sadece ''uzman'' olmanın ya da ''akademisyen, sorumlu bürokrat, kamu görevlisi..'' vb. olmanın yeterli olmadığını, hatta belki de hiç gerekli olmadığını yeterince göstermiyor mu?

Bir kentte, hele İstanbul gibi sadece binalarıyla ve siluetiyle değil, 2600 yıldır kesintisiz süren yaşamıyla da geleneklerine ve alışkanlıklarına sayısız şarkılar bestelenen, aynı geçmiş içinde çok özel kimlik değerleri kazanmış bir ''dünya mirası'' kentte, öncelikle bütün bu değerlerin ''insan'' ve ''biz'' anlamına geldiğini de kavrayabilen ''karar verici'' lere gereksinme var...

Eminönü'nden ve yeni duyduğuma göre tüm Boğaziçi ile Haliç kıyılarından balık ekmek teknelerini kaldırmayı ''düşünebilmek'' bile bu ülkenin insanlık değerlerini göremeyen bakışların artık ne denli ''egemen'' olduklarını gösteriyor...

Balık ekmeğin, o vapurların, o motorların ve o dalgaların seslerine karışan bağrış çağrış içindeki ''tarihsel'' varlığına son verilmesine ne kadar kızıyorsam, işte buna neden olan düşüncenin ''yönetimlerde'' söz sahibi olabilmesine de çok daha içerliyorum.

Çünkü şimdi bunu başımıza getirenler, yarın simitçileri de kaldırabilirler; derken köprülerden, kıyılardan ve her yerden balık tutmayı yasaklayabilirler; hatta tramvaya ''asılmaya'' bile çok ağır cezalar getirip belki de gecenin geç saatlerinde o inanılmaz lezzetteki ayaküstü ziyafetleri armağan eden ''pilavcıları'' , ''turşucuları'' , ''kestanecileri'' ve İstanbul'un ne kadar ''İstanbul keyfi zenginlikleri'' varsa tümünü ''Sağlıklı değiller; ortalığı kirletip çirkinleştiriyorlar...'' (!) gibi gerekçelerle elimizden alabilirler...

Oysa, onların da sağlıklı hizmet vermelerini sağlama ve denetleme görevi, bunun yerine ''yasaklama'' kolaycılığını yeğleyenlerin değil mi?

Karaköy 'de ya da Kasımpaşa kıyılarında durun... Hatta Mimar Sinan 'ın kendi eseri olan Sokullu Camisi 'nin yanında, Azapkapı 'daki heykeline arkanızı yaslayın, karşıya, yani Eminönü-Unkapanı-Fener panoramasına bakın...

Adına ''Tarihi Yarımada'' denen ve İstanbul'un en eski dokusunu barındırdığı için sayısız SİT kararıyla korumaya alınan bu bölgenin siluetindeki ne kadar ''uygunsuz'' yapı varsa, büyük çoğunluğu ''kamu yapısı'' dır...

Diğerleri için de kim bilir kaç kez ''yıkım'' kararı alınmış, ancak şimdi balık ekmekçilerin peşine düşen yetkililer o kararları uygulamak için kıllarını bile kıpırdatmamışlardır...

Deniyormuş ki; ''Ama balık ekmekte mafya da var!..''

Olabilir... Ancak sorumlusu ''balık ekmek kültürü'' müdür; yoksa bu kültürümüzü de mafyaya teslim eden politikalar mıdır?

Süleymaniye semtinde ''mafyanın'' yaktığı tarihi ahşap konakların yerlerindeki ''paralı otoparklar'' var olduğu sürece, bu gerekçe de asla inandırıcı olmayacaktır...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci 

 

Eylül 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

1. İstanbul Mimarlık Festivali

Türkiye'nin ilk mimarlık festivali 4-9 Ekim 2004 tarihleri arasında Hafif Ama Ağır temasıyla Tarih Vakfı Tarihi Darphane Binaları'nda gerçekleşiyor.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz