Mimarlara
yeni bir konut modeli: Hindistan örneği

Correa, çevreye duyarlı binalarıyla tanınan
ünlü bir mimar
|
Ünlü hintli mimar Charles Correa, kendi ülkesindeki
konut tasarımlarının, geleceğin çevreye duyarlı evleri konusunda önemli
bir model oluşturacağını öne sürüyor.
Düşük yoğunluklu, düşük maliyetli ve çevre
dostu mimari tasarım prensipleriyle tanınan Correa, az katlı ve yüksek
yoğunluklu Rajasthan gibi şehir merkezlerinde, doğal ve yerel kaynakların
en iyi şekilde kullanıldığını söyleyerek, mimarların dikkatini bu
noktaya çekmek istiyor. |
Hindistan gibi bir ülkede konut konusunda en önemli etken kaynakların kısıtlı
olması. Bu nedenle de tasarım büyük ustalık ve beceri istiyor. Correa
geleneksel olarak yapılanların saygıyı hak ettiğini söylüyor. Kerala'daki
bir köye bakıldığında hemen hemen herşeyin yeniden işlendiği ve geri
kazanıldığı görülüyor. Palmiye ağaçlarından düşen yapraklar çatılarda
kullanılıyor. İcatların ilham kaynağı konusunda fakirlikten iyi bir şey
olamayacağını öne süren Correa, gördüğü çözümler karşısında
etkilendiğini ifade ediyor.
Çöplük yığınları
Son yıllarda Hindistan ekonomisinde gözlenen canlanma, büyük şehirlerin
merkezlerinde başlayan gelişmeyle tetiklendi. Hintlilerin yer kullanımı
konusunda son derece zeki olduğunu öne süren Correa, kule tarzı yüksek
binaların çok tutulmadığını ve bu nedenle düşük katlı binalarda daha
etkin bir alan kullanımı gerektiğini söylüyor.

Swiss Re kulesi, normal kule bloklarının
kullandığı enerjinin yarısını kullanıyor
|
Correa, Hindistan'da yükselen çok sayıda
binanın tasarımına katkıda bulunan bir mimar. Bugüne dek hem çevreye
duyarlı hem de çevresine uyum sağlayan binalar üretme konusunda kendi
prensiplerini uygulamaya koymuş.
Yeni Bombay'da yapılan yeni merkezde, basit ve
direkt konut prensipleri hayata geçirilmiş, geleneklerde önemli yere
sahip açık alanlar kullanılmış. Correa'ya göre avlu, teras gibi
mekanlar aslında ayrı bir oda niteliği taşıyor. |
Çevre duyarlılığı arttıkça, bazı mimarların cam, çelik ve betondan
oluşan modern şehirleşme modelinden uzaklaştığı görülüyor. Buna,
Afganistan'da yıkılan konutların yeniden yapılmasında atık polistiren
maddesinin kullanılması iyi bir örnek. Benzer bir uygulama Londra'nın güneyinde
de denenmiş, yerel çöp yığınlarından elde edilen atık polistiren çimentoyla
birleştirilerek, hafif fakat yüksek dayanımlı yapı malzemeleri elde edilmiş.
Correa, çevreyle nasıl çalışılması gerektiğini, iklimler ve
materyaller uzun zamandır bilinmesine rağmen modern mimarların bunu
unuttuklarını ve görmezden geldiklerini söylüyor. Güney İspanya'daki sıcak
çöl şartlarıyla başarıyla başa çıkan Elhamra Sarayı'nı örnek gösteren
Correa, duvarların ve su şelalelerinin sadece dekoratif bir unsur olarak değil,
kuru havayı muhafaza ederek nemlendiren bir yöntem olduğunu hatırlatıyor.
"Günümüzde bu tür işlevler makine mühendislerine devredilmiş
durumda. Mimarlar istedikleri bir şekilde tasarım yapıyorlar ve sonrasında mühendisler
gelip mekanı yaşanabilir bir hale getiriyor" diye sözlerine devam
ediyor. Correa, süreçteki büyük farklılığa dikkat çekerek, mimarlığa
çok önemli bir görev verildiğini, bunun da bazı unsurlara cevap niteliğinde
ortaya çıkan hayal gücünün yaratıcılığı olduğunu söylüyor.
Geleneksel çözümler
Correa, batıda sürdürülebilir mimarlığın ucuz olmadığını kabul
ediyor. Bir binadaki çevre dostu bir malzemenin, Hindistan'daki köylerin
birinin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini öne sürüyor.

Correa'nın övgüyle bahsettiği Yazd'daki
"rüzgar yakalayan binalar"
|
Batıda iklim soğuk olması nedeniyle inşaatlarda
tuğla ve çelik kullanılması gerektiğini söyleyen Correa, bu nedenle
de insanların yüksek katlı binaları tercih ettiğini söylüyor. Bazı
yeni yapılan binalar, Correa'nın düşünceleriyle paralellik gösteriyor.
Londra'daki yeni Swiss Re kulesi, gün ışığını maksimum ölçüde
kullanması ve doğal havalandırma yapılması suretiyle normal bir ofis
bloğunun enerji ihtiyacının sadece yarısını kullanıyor. |
Correa, çevresel sürdürülebilirliğin en iyi örneğinin sadece bir bina
olmadığını, buna İran'daki Yazd şehrinin de güzel bir örnek teşkil ettiğini
söylüyor. Şehrin ana özelliği, evlerin ve kulelerin "rüzgar yakalaması";
yani kulelerin kuru çöl havasını bodrum kata alması, havanın orada suyla
nemlendirilmesi ve nemli havanın ev içinde sirküle edilmesi. Correa, sistemin
bağlantılı mekanlar konusunda bir başyapıt olduğunu söylüyor.
Hindistan'da yaşadığı tecrübeler neticesinde, geleneksel çözümlerin günümüzün
çevre hassasiyeti konusunda ihtiyaçları başarılı bir şekilde karşıladığını
vurgulayan mimar, "aynı şeyleri yeniden keşfetmeye gerek yok" diye
sözlerini noktalıyor.
BBC News - Çeviren: Rabia Alga - Arkitera
|