reklam

16 Eylül 2004 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

Mimarlara yeni bir konut modeli: Hindistan örneği


Correa, çevreye duyarlı binalarıyla tanınan ünlü bir mimar

Ünlü hintli mimar Charles Correa, kendi ülkesindeki konut tasarımlarının, geleceğin çevreye duyarlı evleri konusunda önemli bir model oluşturacağını öne sürüyor.

Düşük yoğunluklu, düşük maliyetli ve çevre dostu mimari tasarım prensipleriyle tanınan Correa, az katlı ve yüksek yoğunluklu Rajasthan gibi şehir merkezlerinde, doğal ve yerel kaynakların en iyi şekilde kullanıldığını söyleyerek, mimarların dikkatini bu noktaya çekmek istiyor.

Hindistan gibi bir ülkede konut konusunda en önemli etken kaynakların kısıtlı olması. Bu nedenle de tasarım büyük ustalık ve beceri istiyor. Correa geleneksel olarak yapılanların saygıyı hak ettiğini söylüyor. Kerala'daki bir köye bakıldığında hemen hemen herşeyin yeniden işlendiği ve geri kazanıldığı görülüyor. Palmiye ağaçlarından düşen yapraklar çatılarda kullanılıyor. İcatların ilham kaynağı konusunda fakirlikten iyi bir şey olamayacağını öne süren Correa, gördüğü çözümler karşısında etkilendiğini ifade ediyor.

Çöplük yığınları
Son yıllarda Hindistan ekonomisinde gözlenen canlanma, büyük şehirlerin merkezlerinde başlayan gelişmeyle tetiklendi. Hintlilerin yer kullanımı konusunda son derece zeki olduğunu öne süren Correa, kule tarzı yüksek binaların çok tutulmadığını ve bu nedenle düşük katlı binalarda daha etkin bir alan kullanımı gerektiğini söylüyor.


Swiss Re kulesi, normal kule bloklarının kullandığı enerjinin yarısını kullanıyor

Correa, Hindistan'da yükselen çok sayıda binanın tasarımına katkıda bulunan bir mimar. Bugüne dek hem çevreye duyarlı hem de çevresine uyum sağlayan binalar üretme konusunda kendi prensiplerini uygulamaya koymuş.

Yeni Bombay'da yapılan yeni merkezde, basit ve direkt konut prensipleri hayata geçirilmiş, geleneklerde önemli yere sahip açık alanlar kullanılmış. Correa'ya göre avlu, teras gibi mekanlar aslında ayrı bir oda niteliği taşıyor.

Çevre duyarlılığı arttıkça, bazı mimarların cam, çelik ve betondan oluşan modern şehirleşme modelinden uzaklaştığı görülüyor. Buna, Afganistan'da yıkılan konutların yeniden yapılmasında atık polistiren maddesinin kullanılması iyi bir örnek. Benzer bir uygulama Londra'nın güneyinde de denenmiş, yerel çöp yığınlarından elde edilen atık polistiren çimentoyla birleştirilerek, hafif fakat yüksek dayanımlı yapı malzemeleri elde edilmiş.

Correa, çevreyle nasıl çalışılması gerektiğini, iklimler ve materyaller uzun zamandır bilinmesine rağmen modern mimarların bunu unuttuklarını ve görmezden geldiklerini söylüyor. Güney İspanya'daki sıcak çöl şartlarıyla başarıyla başa çıkan Elhamra Sarayı'nı örnek gösteren Correa, duvarların ve su şelalelerinin sadece dekoratif bir unsur olarak değil, kuru havayı muhafaza ederek nemlendiren bir yöntem olduğunu hatırlatıyor. "Günümüzde bu tür işlevler makine mühendislerine devredilmiş durumda. Mimarlar istedikleri bir şekilde tasarım yapıyorlar ve sonrasında mühendisler gelip mekanı yaşanabilir bir hale getiriyor" diye sözlerine devam ediyor. Correa, süreçteki büyük farklılığa dikkat çekerek, mimarlığa çok önemli bir görev verildiğini, bunun da bazı unsurlara cevap niteliğinde ortaya çıkan hayal gücünün yaratıcılığı olduğunu söylüyor.

Geleneksel çözümler
Correa, batıda sürdürülebilir mimarlığın ucuz olmadığını kabul ediyor. Bir binadaki çevre dostu bir malzemenin, Hindistan'daki köylerin birinin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini öne sürüyor.


Correa'nın övgüyle bahsettiği Yazd'daki "rüzgar yakalayan binalar"

Batıda iklim soğuk olması nedeniyle inşaatlarda tuğla ve çelik kullanılması gerektiğini söyleyen Correa, bu nedenle de insanların yüksek katlı binaları tercih ettiğini söylüyor. Bazı yeni yapılan binalar, Correa'nın düşünceleriyle paralellik gösteriyor. Londra'daki yeni Swiss Re kulesi, gün ışığını maksimum ölçüde kullanması ve doğal havalandırma yapılması suretiyle normal bir ofis bloğunun enerji ihtiyacının sadece yarısını kullanıyor.

Correa, çevresel sürdürülebilirliğin en iyi örneğinin sadece bir bina olmadığını, buna İran'daki Yazd şehrinin de güzel bir örnek teşkil ettiğini söylüyor. Şehrin ana özelliği, evlerin ve kulelerin "rüzgar yakalaması"; yani kulelerin kuru çöl havasını bodrum kata alması, havanın orada suyla nemlendirilmesi ve nemli havanın ev içinde sirküle edilmesi. Correa, sistemin bağlantılı mekanlar konusunda bir başyapıt olduğunu söylüyor. Hindistan'da yaşadığı tecrübeler neticesinde, geleneksel çözümlerin günümüzün çevre hassasiyeti konusunda ihtiyaçları başarılı bir şekilde karşıladığını vurgulayan mimar, "aynı şeyleri yeniden keşfetmeye gerek yok" diye sözlerini noktalıyor.
BBC News - Çeviren: Rabia Alga - Arkitera

 

Eylül 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Sahnede ve beyaz perdede olup biten herşey Sinema & Tiyatro forumunda.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz