'Kentsever'
Sevdalılar...
Yaşamını ülkesinin çıkarlarına adayanlar için ''yurtsever'' deriz de
kentlerine ve kentlilerinin çıkarlarına adayanlara neden ''kentsever''
demeyiz?...
Yıllar önce bir panelde dillendirdiğim bu soru, geçenlerde Karadeniz bölgesindeyken
yeniden aklıma takıldı. Onca yıldır başkaca birinden de ''haklısın''
gibilerden bir yanıt gelmediği için, ''galiba uygun bir deyim değil''
diyerek yine dilimin ucundan geri çevirdim.
Ne var ki yine geçen haftalardaki ''Muğla-İstanbul'' seferlerimden
birinde, rampada peşine takıldığım kamyonun arkasındaki şu yazıyı
okuyunca, yurtseverler gibi ''kentseverleri'' de bağrımıza basmak gerektiğini
bir kez daha herkesle paylaşmaya karar verdim:
''Şehir gibisin Bitlis...''
Üstelik belki sağına soluna da bildiğiniz ''sevdalı'' sözlerden
eklenmişti... Bitlisli kamyon şoförü, belli ki sevdiğiyle kentini öylesine
bütünleştirmişti ki, ''şehir'' dediğin de işte ''bu'' olmalıydı...
Aslında yaşamın gerçeğinde de bu böyle değil midir? Kimi kentler vardır,
sizde hiçbir beğeni yaratmazlar. Hatta ''Orada asla yaşayamam'' falan da
diyebilirsiniz...
Ama, bir fırsatınız olur da aynı kentte, sizi de şaşırtacak bir sevgi
ve coşku içinde yaşayanlarla konuşup dertleşebilirseniz, sohbetin
derinliklerinde şunu fark edersiniz. Onları ''oralı'' yapan, öncelikle
oradaki yaşanmışlıklardan süzülüp gelen anılar ve birliktelikler...
Bunlar arasındaki ''sevdalı beraberlikler'' ile aynı duygulara ''tanıklık''
eden kent mekânları da işte o kamyoncunun Bitlis için de hissettiği hayranlığı
ve bağlılığı yaratıyor; ''Şehir gibisin...''
Sözü uzatmadan ''Karadeniz'' e dönecek olursam, Mimarlar Odası'nın
2005'teki dünya mimarları buluşmasına doğru düzenlediği ''Türkiye
Kongreleri'' için Trabzon 'da ve Giresun 'daydık...
Giresun Vali Yardımcısı Muammer Aksoy 'un belli ki ''kentsever sevdalı''
olarak ısrar ettiği ''Gün batımını hep birlikte izleyelim'' teklifini
yerine getirdik.
Kale'deki akşamüstü forumuna sadece bunun için ara verdiğimizde,
kimilerimiz ne yazık ki o Giresun güzelliğini ''yalnız'' yaşadılar.
Kimilerimiz de ''fark etmediler'' bile...
Kentin ''mimarlık değerlerini'' anlatmaya hazırlanan Prof. Hüseyin Kaptan
ise söze nasıl gireceğine eminim ki yine o anlarda karar vermişti. Güneş
yolcu edilip herkes yerini aldıktan sonra ''Biliyor musunuz sahildeki kayalara
ne yazmışlar'' dedi ve şöyle söyledi;
''Seni seviyorum prenses..''
Kaptan'a göre sevdalı Giresunlunun ''prenses'' dediği de aslında
''kenti'' ydi. Kale'den hem gün doğumunu, hem de batımını sevgilisiyle
birlikte seyrettiklerinde, bir kent başka ne sunabilirdi ki bu iki yüreğin
birlikteliğine?...
Nitekim, bir gün önce Trabzon'daki akşam forumunda söz alan ''Arhavi
Platformu'' sözcülerinin konuşmalarında da ''kentsever sevdalıların'' söylemi
vardı. Karadeniz kıyı yolunun henüz yok etmediği kentsel değerlerini bu
aymazlığın elinden ''kurtarmaya'' karar veren Arhavi, Fındıklı ve Ardeşen
'deki duyarlı ''kentliler'' , kendilerine destek isterken dediler ki; ''Yaşamayı
ve sevmeyi bilenler bu yolun yarattığı katliama seyirci kalamazlar; çünkü
yaşamın ve sevginin kaynağını kurutuyor...''
Onları kucaklarken, yıllarını yaşadığı kentin işte bu değerlerini
korumaya ve her benzer proje karşısında da tepkilerini haykırmaya adamış
''kentsever sevdalı'' dostlarımı düşündüm...
Acaba Trabzon ve Giresun'daki ''mimarlık forumlarının'' sonucu şu olmasın:
''Kent halkı kentsever sevdalılarının değerini bilebildiği zaman mimarlığımız
da kurtulacak, şehirciliğimiz de...''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|