Mimarların
Karadeniz bildirgesi
Mimarlar Odası'nın 2005 yılında İstanbul'da yapılacak Dünya Mimarlık
Kongresi'ne hazırlık için yurt düzeyinde başlattığı 'Türkiye
Kongreleri' nden ikincisi 27-28 Ağustos 2004 günlerinde Trabzon'da yapılmıştı...
'Kıyı Kentlerinde Yaşam ve Mimarlık' temasıyla toplanan kongrenin katılımcıları,
Trabzon'la birlikte Samsun, Ordu ve Giresun'un da mimarlıkla olan ilişkilerini
irdelemişlerdi... (Cumhuriyet-2 Eylül 2004) Daha önceki Konya Kongresi'nde
olduğu gibi, Karadeniz buluşmasının da 'sonuç bildirgesi' hazırlandı ve
ilgili her kesime dağıtılıyor... Bildirgede vurgulanan konular ise yine 2005
yılındaki dünya mimarlar buluşmasına Türkiye'nin yapacağı katkılar için
esin kaynağı oluşturuyor.
Çünkü Karadeniz Bölgesi'ndeki kentlerimiz, özellikle 'kıyı kentleri'
kimlikleri ve 'yaylaları' ile de bütünleşen doğal, kültürel
karakterleriyle öylesine özgün niteliklere ve ortak sorunlara sahipler ki?...
Bu nedenle Trabzon Kongresi'ndeki değerlendirmeler, İstanbul'daki
uluslararası buluşmanın teması olan 'kentler ve mimarlık' tartışmasında
belki de en çarpıcı 'gerçekleri' yansıtmakta...
'Hangisi değerli?'
Mimarlar Odası'nın bu çalışmasını yürüten komite, Trabzon'da ele alınacak
temayı 'Kıyı Kentlerinde Yaşam ve Mimarlık' şeklinde belirleyince, kafamda
'üç soru' hep öne çıktı.
Son yıllardaki 'dünya değişiyor' söylemine bağlı olarak dillendirilen
düşünceler arasında sıkça belirtilen bir kavram da 'değerlerin' değişmesi...
Doğrusu ben bundan çok ürküyorum ve yaşadığımız birçok sorunun kökeninde
de 'değerlere verilen önceliklerin değişmesi' nin yattığını düşünüyorum...
Çünkü insan da yaşamına anlam katanlara 'değer' vermez mi?
Herkes, birilerine diğerlerinden daha fazla değer verir; bazı eşyaları
diğerlerinden daha değerlidir; en değerli olan da hiç kuşkusuz 'en sevilen'
dir...
Karadeniz'deki 'Kentler ve Mimarlık' ilişkisine de bu açıdan baktığımda,
aynı ilişkiyi olumsuz yönde etkileyen, hatta kopartan kıyı yolu,
Trabzon'daki tanjant yol, yaylaların bile apartmanlarla işgal edilmesi vb.
uygulamalar karşısında aklıma işte o üç soru geliyordu:
1 - Acaba, karayolu, 'kıyı' dan daha mı değerlidir?
2 - Acaba, otomobil, binyılların tanığı 'tarihi kale' den daha mı değerlidir?
3 - Acaba imar rantı, 'mimarlık ve yaşama kültürü' nden daha mı değerlidir?
Trabzon Kongresi, işte bu üç sorunun yanıtını da bulacağımız gözlem
ve değerlendirmelerle gerçekleşti. Sonuç bildirgesine de aynı soruların
yanıtları, kapsamlı irdelemelerle birlikte yansıdı.
İşte, mimarların 'Karadeniz Bildirgesi 'nden bazı vurgulamalar:
Kıyılar ve tarih yol altında kalamaz
Katılımcılar, Hopa-Samsun arasında yapımı sürmekte olan 'Karadeniz Kıyı
Yolu' uygulamasının çok yönlü olumsuzluklarına özellikle dikkat çekmişlerdir.
Kıyı yaşamı ve kent kültüründeki değeri, hiçbir kalkınma projesi için
gözden çıkartılamaz. Ulaşımın da amacı 'insan' olduğuna göre, insanın
ve gelecek kuşakların yaşam zenginliğini yok eden bir yol, uygarlığa ve
yarınlara hizmet edemez...
En değerli doğal ve kültürel alanları yok ederek uygulanan kıyı
yolundaki 'plansızlık, özensizlik ve duyarsızlığın' , hiç değilse şimdiye
dek dolgu işlemi yapılmamış kesimlerde terk edilmesi için ilgili tüm kurum
ve kuruluşlar harekete geçmelidirler.
Trabzon'da 3500 yaşındaki Kaleyi, tarihi Ortahisar Mahallesi'ni ve sit
karakterindeki vadileri altına alan 'tanjant yol' , viyadük ayaklarıyla da en
önemli merkezleri ezip geçerek ulaşım ve şehircilik politikalarındaki
kenti ve kentsel değerleri umursamazlığın en çarpıcı örneğini oluşturmaktadır.
Katılımcılar, bu projenin revizyonu, Taksim Meydanı'nın kentsel peyzajını
yok eden viyadüklerin kaldırılması ve Trabzon'un tarihsel dokusunu gözeten
yeni bir çözüm için tüm ilgilileri bir kez daha düşünmeye davet
etmektedirler.
'Kentleşme' apartmanlaşma değildir
Tek amacı arsa rantını yükseltmek olan, kimliksiz ve tipleşmiş
apartmanlaşmanın daha fazla sürdürülmemesi yönünde kesin önlemler alınmalıdır.
Vadilerde ve hatta yaylalarda bile çok katlı apartman yapılaşmasıyla işgal
edilmekte olan Karadeniz Bölgesi'ni bu tahribattan kurtaracak acil bir 'Koruma
Bölge Planı' nın üre tilmesi, artık kaçınılmaz bir zorunluluktur. Günümüzde
'koruma 'nın taşıdığı anlam ve derinlik ise ülkesel politikalar doğrultusunda
'havza', 'alt bölge' ve 'bölge' kavram ve ölçeklerinin ifade edilmesidir.
Giderek kesintisiz bir kentleşme kuşağı haline gelen Karadeniz kıyıları
için yerleşmelerin yönetsel sınırlarını bütüncül değerlendirebilen
politika ve söyleme sahip bir 'stratejik plan' a ve ona dayalı 'eylem planları'
na ivedilikle gereksinim vardır.
Mimarlığa saygı kentin ve kültürün güvencesidir
Trabzon Kongresi bildirilerinin ortak fikri ise 'Türkiye'nin tarihten gelen
uygarlık kültürüne yakışır düzeyde mimarlıkla yeniden buluşması' ve
yine mimarlığın bir 'kültür ve sanat eylemi' olarak kentlerin planlanması
ile biçimlenmesinde 'temel veri' olarak ele alınması gerekliliğidir.
Bu nedenle, kent planlaması ile mimarlık arasında var olan iletişimsizliğin
giderilmesi, bu iki meslek disiplini arasında başlatılan 'ayrıştırmanın'
yeniden gözden geçirilmesi ve mimarlık-kent bütünselliğinin planlamada öncelikle
gözetilmesi, katılımcıların genel dilekleri olarak ilgililere ve kamuoyuna
duyurulmaktad ır.
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|