Çevre kazara kirletilebilir!
Çağdaş adım olarak görülen yeni TCK'nın
çevreyle ilgili maddeleri tepki gördü: Bilgisizlik ve deneyimsizlikten
kaynaklanan çevre kirletme suçlarına yaptırım yok; Anayasa'ya aykırılık
var.
Avrupa Birliği (AB) için gerekli düzenlemelerin
tamamlandığı yorumuyla karşılanan yeni Türk Ceza Kanunu (TCK), çevreciler
ve uzmanların tepkisini çekti.
TBMM'de önceki gün kabul edilen TCK'nın 181 ve 182. maddelerinin
'belediyelere ve sanayicilere altyapı için gerekli süreyi tanımak' için iki
yıl sonra yürürlüğe girecek olmasını eleştiren bilim adamları ve çevreciler,
yürürlükteki çevre mevzuatına göre bu altyapının kurulmasının zorunlu
olduğuna dikkat çekti.
Bilim adamları ve çevrecilerin TCK hakkındaki görüşleri şöyle:
ÇEKÜL Danışma Kurulu üyesi Firuz Yaşamış: Düzenleme, mevcut duruma göre
bir geriye gidişi ifade etmektedir. Şu anda yürürlükte bulunan Çevre
Kanunu ve TCK 566. maddesi 'kasta dayalı çevre suçları' yanında 'kusursuz
sorumluluktan kaynaklanabilecek çevre suçları'nı da çevre suçu olarak
kabul etmektedir. Oysa, yeni getirilen yasayla kasıt unsuru esas alındığından,
'kusursuz sorumluluğu' içeren ve bilgisizlik ve deneyimsizlikten ortaya çıkan
çevre suçları ortadan kalkmaktadır. Bu durum, 'hukukun yorumlanması'
ilkeleri çerçevesinde mevcut Çevre Kanunu'nun 'çevre suçlarıyla ilgili' düzenlemesini
hükümsüz ve geçersiz kılmaktadır. Çünkü, yeni çıkan ve genel kanun
niteliğinde olan TCK, kendisinden önce yürürlükte bulunan ancak kendisine
aykırı Çevre Kanunu hükümlerini ilga etmiş olmaktadır. Artık bundan
sonra 'kusursuz sorumluluğu içeren' ya da 'bilgisizlik ve deneyimsizlikten
kaynaklanan çevre suçları'na yaptırım uygulanamayacaktır.
İkinci nokta, bu çevreyle ilgili madde Anayasa'ya aykırıdır. Çünkü
burada, 'ilgili mevzuatla belirnenen teknik usullere aykırı olarak' ifadesi
yer almaktadır.
Anayasa hukukumuzda yer alan 'suçların kişiselleği' ilkesi suçun ve cezanın
yasayla belirlenmesini zorunlu kılar. Mevcut mevzuatta 'çevreyle ilgili teknik
usuller' yasayla değil, yönetmelik ve yönergelerle belirlenmiştir. Yönetmelik
ve yönergeler idari metinlerdir.
İdare tarafından her zaman değiştirilebilir. Bu durumda, yürütmeye
yasamanın yetkileri devredilmiş olmaktadır. Bu Anayasa'nın yedinci maddesine
aykırıdır.
'AB çöplük zannediyor'
Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Prof. Dr. Ümit Erdem: Bugün dünyada 1 numaralı rant geliri atık üzerine
kurulmuş durumda. AB gündeminde çevre konusu 3. maddedir. AB ülkeleri burayı
çöplük zannediyor. Bu iki yıl gecikme 'Gönder ben kabul ediyorum' demektir.
Bizzat Çevre Bakanı Osman Pepe 'atık mafyası'ndan söz etti. Arkasından yürürlüğü
iki yıl uzatmak mafyaya zaman tanımaktır. Bu ülke hepimizin. Sayın bakan hâlâ
bilimle buluşmuş değil.
İTÜ Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı: Örneğin
bir altın madeni de iki yıl altın çıkarıp gitse, atıklarını bıraksa,
arıtma tesisi yapıyorum, süre istiyorum dese. Bir örneği Bergama'da oluyor.
Sonra İskenderun'da batan geminin bu maddelere göre sorumlusu kim? Bakanlığımız
'Tehlike yok' diyerek ve bilerek çevreyi kirletmedi mi? ABD'de ve gelişmiş ülkelerde
çevreyi kirletmenin karşılığında, eski bir politika olan 'Kirleten
temizler' mantığıyla hareket ediliyor. ABD'de bir boru hattı işleten bir şirket,
yeraltı suyunu kirlettiği için 30 milyon dolara mahkûm edilmesine karşın 1
milyar dolar temizleme masrafı yaparak çevreyi iyileştirmiştir. Herhalde bu
cezalar yerine iki yıl hapis yatmaya 1 milyar dolar karşılığı seve seve
yatacak çok insan bulunur. Bu TCK'nın bu maddesi, AB istediği için çıkmıştır.
Böyle çevre yasaları yapılamaz. Çünkü, çevreye verilen zararın karşılığı
hapis cezasıyla biçilemez. Hiç kimse ülkeye para kazandırıyorum diye çevreyi
gözardı edemez. Çevre bugüne kadar, ekonomik olmadığı için etiksiz
davranarak koruma kavramından uzan kalarak kirletmişlerdir."
'Çevre beklemez'
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Genel Müdürü Filiz Demirayak:
Türkiye'deki belediyeler ve sanayi kuruluşları zaten uygulamada olan çevre
mevzuatı çerçevesinde kirliliği önleme altyapısı oluşturmak zorundaydı
ve başlamıştı. Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde de bu var, ama bu kadar
geciktirmenin çevre için olumsuz etkileri olacaktır. Bu konu gecikmese iyi
olurdu çünkü, çevre beklemez.
'Zaten ceza yetersiz'
Gereenpeace Akdeniz Ofisi'nden Banu Dökmecibaşı: Türkiye çevre
standartları açısından zaten halihazırda cezai yaptırımları son derece
yetersiz olmasının yanında, denetim mekanizmasının hemen hiç işlemediği
bir ülke. Şu anda, KOBİ'lerin yüzde 60'ı ruhsatsız çalışmakta. Durum böyleyken,
var olan yönetmeliklerin güçlendirilmesi, hatta baştan hazırlanması
gerekirken, bir de cezai yaptırımların olmaması, durumu iyice vahimleştirmektedir.
TEMA Vakfı Hukuk Danışmanı Ömer Aykul: Yürürlük maddesindeki bu
erteleme gerekçesi kesinlikle doğru değil. Çünkü bizim mevzuatımızda arıtma
ve altyapı ilk defa gündeme gelmiyor. Çevre Mevzuatı, AB hukuk normlarına
en yakın mevzuattır. Bu nedenle ötelemenin hiçbir gerçekçi ve yasal dayanağı
yok. Bizce tasarı aynen yasalaşmalıydı.
AB'de de süre iki yıl
AB ülkelerinde çevreyle ilgili cezai hükümler son iki-üç yılıdır
tartışılıyor. Almanya, Hollanda, Danimarka ve İskandinav ülkelerinde çevre
konusu son yıllarda ceza yasalarına girdi. Danimarka'nın inisiyatifiyle geçen
yıl AB düzeyinde çevre ihlallerinin ceza hukuku içine alınması için bir
karar tasarısı AB Bakanlar Kurulu'ndan geçirildi. Bu durum henüz uygulamaya
konmadı. Danimarka'nın bu konudaki ısrarı 2004 Mayıs öncesinde çevre
konusunu ceza yasasına entegre etmekle, bu konuda duyarlı olmayan yeni üyelerin
AB müktesebatı üzerinde zorlanmasına yönelikti. Gelecek iki yıl içerisinde
tüm üye ülkelerde, çevre ihlallerini hedef alan yasalar çıkarılmış
olacak. Türkiye yeni TCK ile AB'deki son durumu yakalamış oldu. İki yıllık
geçiş sürecinde, eğer bu kanun hedefi devlet kurumlarına ve özel sektöre
iletilerek duyarılılığın artması için kulanılırsa, bu zaman makul bir
geçiş dönemi olacak.
Radikal - İbrahim Günel
|