Antalya'da
Antalya'da bir şeyler oluyor. Akdeniz'in en gözde kıyılarından Lara'da
30 bin dekarlık alan belediyeden alınıp, Bakanlar Kurulu kararıyla turizm
alanı ilan ediliyor. Ardından bölgenin Fettah Tamince adında, henüz 32 yaşında
bir turizmciye tahsis edileceği konuşuluyor.
Genç yaşta yıldızı parlayıp, otel zinciri kuran Fettah Tamince,
kendisini " Fethullahçı " ve " Atatürkçü " olarak tanımlıyor;
Lara'da bir "Disneyland" kurma projesi üzerinde çalışıyor...
Antalya'daki meslek ve sivil toplum örgütleri aynı zamanda tarım bölgesi
de olan Lara için hop oturup hop kalkıyor; Bakanlar Kurulu kararının iptali
için dava üstüne dava açıyor.
Tam bu sırada Fettah Tamince, Antalya'daki gazetecilerden Hürriyet'in
temsilcisi Dursun Gündoğdu 'yu, Milliyet'in temsilcisi Oktay Pirim 'i, Akşam'ın
temsilcisi Mevlüt Yeni 'yi ve Sabah'ın temsilcisi Ünal Ersözlü 'yü özel
yatına davet ediyor. Yat, Akdeniz'in mavi sularında seyrederken yemekler
yeniyor, sohbetler ediliyorlar... Dört gazeteci, Fettah Tamince ile yatın güvertesinde
yaptıkları ortak sohbeti "özel görüşme", "özel röportaj"
diye okurlara aktarıyor.
Dursun Gündoğdu, Oktay Pirim, Mevlüt Yeni, Ünal Ersözlü adındaki dört
gazeteci de "özel" yazılarında özetle Fettah Tamince'yi son derece
zeki, karanlık ilişkileri olmayan iyi bir yatırımcı olarak niteliyor ve
hakkında yargısız infaz yapılmaması gerektiğini vurguluyor.
Fettah Tamince de "Disneyland" projesi için sivil toplum örgütlerinin
önerdiği, Antalya'nın kuzeyindeki, Kepez bölgesi için "Ben Kepez'e
arabamı yıkatmak için bile çıkmam" diyor...
Neyse ki Antalya'da yerel gazeteler de yayımlanıyor, Yerel gazeteler, seçilmiş
dört gazetecinin Fettah Tamince hakkında yazdıklarını eleştiri konusu yapıyor.
Bunun üzerine bu dört seçilmiş gazeteci, savunmaya geçiyor ve
kendilerini eleştiren meslektaşlarını yata davet edilmedikleri için kıskançlıkla
suçluyor.
Aynı tür savunmalar, geçmiş yıllarda özel yatlara, özel uçaklara ve köşklere
özel olarak davet edilen bazı gazetelerin genel yayın müdürleri tarafından
da yapıldığı için "medya klasikleri" arasında yer alıyor...
Ancak, müdürlerini örnek alan gazeteciler bu konudaki deneyimsizliklerinden
olsa gerek, yatta kurulan sofra için "yemeyip de denize mi atsaydık"
gibisinden cümleler kurmak durumunda kalıyor.
Tabii ki denize atmasınlar...
Ama hiç olmazsa, sofradan artanları "Fettah Bey"in paket yapıp
"sonra yersiniz" diyerek ellerine tutuşturmasına izin vermeselerdi!
Antalya'da önemli şeyler oluyor!
Holding medyasını okuma teknikleri
Holding medyası nasıl okunur sorusunun yanıtını Ayşe Meral şöyle
veriyor:
"Böyyük medyada, başlıkları büyük puntolarla yazılmış , büyük
sütunlar ayrılmış yazıları değil, iç sayfalarda kıyıda köşede, küçük
bir yere sıkıştırılmış, küçücük haberleri okumak, çoğunlukla gerçek
bilgileri almanıza yarar.
Başlıklarda ve büyük yazılmış haberlerde yazılanların tam tersini
okumanız gerekir.
Köşe yazarlarında ise, dışardan hazırlanıp, kalemtıraşlarca
sivriltilen tertip ve komploları öğrenebilirsiniz.
Böylece ihanetin sefaletini görebilir, ilerde tarihin yazacağı belgelere
şimdiden tanık olabilirsiniz.
Örneğin 24 Eylül'de holding medyasının iki satırla değerlendirdiği küçük
bir haber:
New York'ta Gül 'le buluşan Powell , 'Telefar sorununu birlikte çözdük,
Kerkük masamızda, bu konuda da en kısa zamanda harekete geçeceğiz' diyor. Gül
ise, Türk işçilerinin güvenliğini anımsatıp, 'Bazı koalisyon güçlerinden
daha fazla kayıp verdik' diyor.
Bu küçük haber bile Telefar'da, Kerkük'te olanları ve olacakları, Türkmen
katliamında ABD ile yapılan işbirliğini açıkça ortaya koyuyor.
Gül, Telefar bombalandıktan bir hafta sonra işbirliğini bozarız gibi bir
çıkış yaptıysa da bunun iç politikaya yönelik olduğunu ABD sözcüleri açıklamıştı.
Zaten Irak'ta savaş başlarken, Gül, boşuna 'Koalisyonun içindeyiz' dememişti!"
Cumhuriyet - Deniz Som
|