Çevre ve imar konusu
Türk Ceza Kanunu Meclis’ten geçmeden önce yapılan iki değişiklik üzerinde
pek durulmuyor.
Son Hükümler bölümünde 344’üncü madde bir erteleme getirdi. Çevre
ile ilgili iki maddedeki cezaların uygulanmaya başlanması iki yıl sonraya bırakılmış.
“Belediyelerin parası yok, arıtma sistemi kurmaları için iki yıl gibi bir
süreye ihtiyaçları var, ne yapalım belediye başkanlarını hapse mi atalım?”
deniyor. İyi de, yığınla fabrika var masraftan kaçtığı için arıtma
sistemi kurmayan, onlar ne olacak? (Arıtma sistemi olmayan tesis şimdiye kadar
nasıl çalıştı, çalışma ruhsatını nasıl aldı, o konuyu bir kenara
koyun.) Sulara salıverilen sanayi atıkları ne olacak? Filtresi olduğu halde
elektrik tasarrufu yapmak için filtresini çalıştırmayan fabrikalara ceza
kesmek için iki yıl daha mı beklenecek, iki yıl daha “tasarrufa” devam
edin mi denecek? Yatağan Termik Santrali’nin baca gazı arıtma sistemi çalıştırılmıyormuş,
halk zehir soluyor. (Termik santral niçin Yatağan gibi cennet misali bir
beldede kuruldu, o konuyu da bir kenara koyun.) O insanlar iki yıl daha zehirli
havayı solumaya devam mı edecek? Güzelim kıyılarımızda lağım sularını
borularla denize gönderen turistik tesisler, siteler yığınla. Zaman zaman ya
gülünç bir para cezası, uyarı cezası alıyorlar ya da hiçbir şey almıyorlar.
İki yıl daha bu usulde mi devam edilecek? Çevre konusunda son derece iyi hazırlanmış
olan 181 ve 182’nci maddelerin birinci fıkraları, en sonda birdenbire
getirilen iki yıllık erteleme ile sakatlanmıştır. TCK Meclis’ten geçti
ama, çevrenin canına okumaya daha fazla göz yummamanın bir yolu olmalı, bu
konuda kendi ceplerini düşünerek keyfî ve kasdî uygulama yapanlar, çevreyi
ve kamu sağlığını yüzsüzce hiçe sayanlar için, meselâ Çevre
Kanunu’nda mutlaka bir formül bulunmalıdır.
Öteki mesele imar konusunda. 184’üncü maddenin 3’üncü fıkrası
Meclis’e sunulan taslakta şöyle: “Yapı kullanma izni alınmamış
binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapan veya bu hizmetlerden
yararlanılmasına müsaade eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.”
Meclis’ten geçen metinde bu fıkra tamamen kaldırılmış. Böylece ruhsatsız
binalara belediye hizmetlerini götüren yetkililer yine affedilmiş oluyor.
Kullanma izni olmayan binalara belediyeler yine yol yapacak, kanalizasyon döşeyecek,
su, elektrik getirecek. Sonra haber bültenlerinde başlık: “Çarpık yapılaşma!
Kaçak yapılar!” İş işten geçtikten sonra vatandaşı cezalandırmak, kepçelerle
gecekonduların üzerine yürümek, insanları bağırta bağırta evleri yıkmak,
ya da az bir yer sarsıntısında bile bina yıkılınca oturup ağlaşmak çözüm
değildir. Bu maddenin 5’inci fıkrası da “taslakta olmayan”, istismara
çok açık bir hüküm getirmektedir: “Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı
olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun
hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası
açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkûm olunan ceza bütün
sonuçlarıyla ortadan kalkar.” İmar işleri zaten böyle yürüyordu,
“aynen devam” mı diyoruz?
Kaç hafta gürül gürül zinayı tartıştık. TCK’da yapılan bu son
dakika değişiklikleri kamuoyunu zina kadar alâkadar etmedi, anlaşılan zina
konusu kadar “heyecanlı” gelmedi ama hepsi de çok ciddî, tehlikeli sonuçları
olacak meselelerdir.
Türkiye - Ayşe Göktürk Tunceroğlu
|