reklam

18 Ekim 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Kıyılarımıza nasıl sahip çıkacağız!

Kıyı Ve Deniz Jeolojisi Sempozyumu sonrası bir sonuç bildirgesi yayımlandı, bildirgenin ana noktalarını özetliyoruz:

* Denizlere komşu kıyı alanlarımız, jeomorfolojik, jeolojik, biyolojik, arkeolojik ve turizm özellikleri açılardan taşıdıkları değerler nedeniyle, bilimsel, kültürel ve ekonomik olarak çok önemli yerlerdir. Ülke nüfusumuzun yaklaşık % 70'inin kıyılarda yaşadığı düşünüldüğünde, bu alanlardan sağlanacak çeşitli yararlar (turizm, tarım, sulak alanlar, çeşitli doğal güzellikler vb gibi konularda) ile bu bölgede yaşayan insanların içinde bulunduğu tehlikelerin (sözgelimi, deprem, tsunami, tarım olanlarının yok olması, yer altı sularının denetimsiz kullanımı, yer altı suyunun tuzlulaşması, doğal alanların yok edilmesi, çarpık kentleşme vb gibi) vereceği zararların, bilinmesi, çözümlerin geliştirilmesi kısacası planlaması için merkezi ve bağımsız bir örgütlenmenin zorunlu olduğu açıkça görülmektedir.

* Liman, dalgakıran ve benzeri deniz yapılarının inşası sırasında kullanılan doğal taş olan anroşman malzemelerin standartları düşürülmekte ve inşa edilen yapının uzun süreli dayanıklılığını riske sokmaktadır. Uluslararası ve ulusal standartlara geri dönülmeli.

* Kıyılarda yapılacak olan yapılar (sözgelimi, köprüler, barajlar, liman yapıları, tüneller, boru hatları, enerji nakil hatları, nükleer santraller, doğal gaz depolama tesisleri, tamamı yer altında bulunan yapılar ve binalar) deprem yönetmeliğinin kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu yapıların proje ve yapım aşamalarında ilgili idarelerce kapsamlı analizler istemeli ve danışman kullanmada daha titiz olunmalı.

* Kıyılarda yapılan liman, iskele, tersane ve mendirek gibi önemli bayındırlık yapıları yapılırken kıyıları biçimlendiren ve değiştirmeyi sürdüren dalga, akıntı, rüzgar, vb doğal etkenler bilinmediği, yeterince araştırılıp incelenmediği ve düzenli olarak izleme ve gözlemeler sonucunda derlenen veri dağarcığı bulunmadığı için, bu yapılarda yapım sırası ve sonrasında önemli sorunlar yaşanmaktadır.

* Kıyı alanlarımızda yerleşim bölgelerini ve turizm alanlarını tehdit eden erozyona karşı korunmak için betonarme yapılar tek çözüm kaynağı değildir. Gelişmiş ülkelerde Ilımlı Mühendislik (soft-engineering) adı altında kıyının jeolojik, jeomorfolojik, ekolojik ve dalga dinamiğine uygun kısacası doğayla barışık bütünüyle doğal kaynaklarla planlanan çözümler ağırlık kazanmaktadır. Sözgelimi, turistik ve jeolojik olarak çok önemli kıyılardaki erozyon sonucu aşınmış gitmiş plajlar doğal kaynaklarla yenilenmektedir.

* Özellikle son yıllarda büyük ekonomik girdiler yaratan kıyı alanlarımızdaki turizm çabaları kıyı özellikleri gözetilmeden bilinçsizce gerçekleştirildiğinden kıyılar ciddi bir şekilde tahrip edilmektedir.

* Yürürlükte olan Kıyı Yasası ve Yönetmeliği'nde kamuya ait kıyı zonu, birbiriyle ilişkili olan kıyı şekillerinin tamamını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Buna karşılık uygulamalarda Kıyı Kenar Çizgileri olması gerekenden çok daha dar biçimde çizilmektedir. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan bu durum istemeyerek te olsa kıyıların talanına yol açabilir. Bu nedenle, yönetmelikte adı geçen kıyı şekillerini ve sınırlarını hava fotoğrafları üzerinde ve arazide belirlemek için kıyı dinamiği konusunda deneyimli Jeoloji Mühendisi, Jeolog ve Jeomorfologlar çalıştırılmalı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı "Kıyı Grubu" gerek eleman gerekse arşiv ve makine donanım yönünden güçlendirilmelidir.

* Kıyılardaki sergilenebilir güzelliklerin toplum için yerinde düzenlemelerle eğitsel, bilimsel ve kültürel olarak değerlendirilmelidir. Bu yeni turizm anlayışının adı jeoturizmdir. Yine dağ, yayla, vadi, mağara, kıyı, ekoloji turizmi jeoturizm kapsamında ele alınmaktadır. Buralarda, gezi rotaların belirlenmesi, rehber kitapların hazırlanması, ilgili panoramik yerlerde açıklamalı plakaların konulması, doğayı bilen rehberlerin yetiştirilmesi gibi düzenlemelerle hem yöresel halkın ve bölgeye gelen çeşitli yaş gruplarındaki turistlerin kıyı koruma bilincini artacak, hem de ekonomiye artı bir katma değer yaratılacaktır.

* Denizlerimiz petrol ve gaz varlığı açısından umut vericidir. Denizlerimizde petrol ve gaz aramacılığı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ve ortakları tarafından sürdürülmektedir. Denizlerimizdeki bu varlığın jeolojik ve jeofizik verilerle ortaya koymak ana hedeftir. TPAO yıllarca denizlerimizde sürdürdüğü yoğun çalışmaların ürünlerini almaya başlamıştır.

* Denizlerimizin bir başka değerli kaynağı ise su ve metan gazının uygun ısı ve basınç koşullarında kristalleşerek (donarak) molekül bazında birleşiminden oluşan gazhidratlardır. Teknolojik ve ekonomik kısıtlar nedeniyle gazhidratlar günümüzde ekonomik olarak işletilememektedir. Ancak teknolojik gelişmeler, denizlerdeki petrol/doğalgaz arama ve üretim faaliyetlerinin giderek daha derin sularda yer alan daha derin rezervuarlara yönelmesi, arama-üretim maliyetleri ve artan- yüksek petrol fiyatları gazhidrat yataklarının gelecekte ekonomik hidrokarbon kaynağı olarak işletilmesini olanaklı kılabilecektir.

* Deprem ve Tsunami kıyı ve denizlerimizde her an etkili olabilecek önemli doğal tehlikeler arasındadır. Tarihsel kayıtlar bu bilgileri destekler niteliktedir. Bu tür dalgalarin günümüzde oluşma olasılığı değerlendirilmeli, kıyı belediyeleri, endüstri, yat, balıkcı limanları ve küçük tekne barınaklarının kullanıciları ve denizcilere yönelik bilgilendirme programları gelistirilmelidir.

* Deprem, çarpık yapılaşma, kıyıların değişimi, kirlenme, erozyon, tarım alanları, doğal yaşam alanları, kıyılardaki kumların talanı gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz konularda kıyılarımızın önemli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların aşılmasında bilgi birimi teknolojik donanımla da güçlendirilmelidir. Sözgelimi, uzaktan algılama ve küresel konumlandırma (GPS) gibi uydu yöntemleriyle kıyıların düzenli gözlem altında tutulması, denetlenmesi ve planlaması gelişmiş ülkelerin sıkça uygulandığı yöntemlerdir.

* Türkiye, jeolojik konum açısından günümüze kadar kalabilen Dünyanın en yaşlı (190 milyon yıl) denizi olan Akdeniz, Orta yaşlı (100 milyon yıl) olan Karadeniz ve Dünya'nın en genç denizlerinden biri olan Ege denizi ile çevrilmiştir. Bu farklı jeolojik geçmişlerinden dolayı tüm denizlerimiz birbirinden farklı dinamik özellikler taşımaktadır. Bu konularda bilimsel araştırmaların desteklenmesi çok önemlidir.

Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Düzenleme Kurulu adına
Prof. Dr. Şükrü ERSOY ( [email protected] )
İsmet Cengiz ( [email protected] )
Cumhuriyet

 

Ekim 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Koruma, restorasyon, sanat tarihi ve arkeoloji sorunlarını, düşüncelerinizi Koruma ve Restorasyon forumuna yazabilirsiniz. 

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz