Kıyılarımıza nasıl sahip çıkacağız!
Kıyı Ve Deniz Jeolojisi Sempozyumu sonrası bir sonuç bildirgesi yayımlandı,
bildirgenin ana noktalarını özetliyoruz:
* Denizlere komşu kıyı alanlarımız, jeomorfolojik, jeolojik, biyolojik,
arkeolojik ve turizm özellikleri açılardan taşıdıkları değerler
nedeniyle, bilimsel, kültürel ve ekonomik olarak çok önemli yerlerdir. Ülke
nüfusumuzun yaklaşık % 70'inin kıyılarda yaşadığı düşünüldüğünde,
bu alanlardan sağlanacak çeşitli yararlar (turizm, tarım, sulak alanlar, çeşitli
doğal güzellikler vb gibi konularda) ile bu bölgede yaşayan insanların içinde
bulunduğu tehlikelerin (sözgelimi, deprem, tsunami, tarım olanlarının yok
olması, yer altı sularının denetimsiz kullanımı, yer altı suyunun tuzlulaşması,
doğal alanların yok edilmesi, çarpık kentleşme vb gibi) vereceği zararların,
bilinmesi, çözümlerin geliştirilmesi kısacası planlaması için merkezi ve
bağımsız bir örgütlenmenin zorunlu olduğu açıkça görülmektedir.
* Liman, dalgakıran ve benzeri deniz yapılarının inşası sırasında
kullanılan doğal taş olan anroşman malzemelerin standartları düşürülmekte
ve inşa edilen yapının uzun süreli dayanıklılığını riske sokmaktadır.
Uluslararası ve ulusal standartlara geri dönülmeli.
* Kıyılarda yapılacak olan yapılar (sözgelimi, köprüler, barajlar,
liman yapıları, tüneller, boru hatları, enerji nakil hatları, nükleer
santraller, doğal gaz depolama tesisleri, tamamı yer altında bulunan yapılar
ve binalar) deprem yönetmeliğinin kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu
yapıların proje ve yapım aşamalarında ilgili idarelerce kapsamlı analizler
istemeli ve danışman kullanmada daha titiz olunmalı.
* Kıyılarda yapılan liman, iskele, tersane ve mendirek gibi önemli bayındırlık
yapıları yapılırken kıyıları biçimlendiren ve değiştirmeyi sürdüren
dalga, akıntı, rüzgar, vb doğal etkenler bilinmediği, yeterince araştırılıp
incelenmediği ve düzenli olarak izleme ve gözlemeler sonucunda derlenen veri
dağarcığı bulunmadığı için, bu yapılarda yapım sırası ve sonrasında
önemli sorunlar yaşanmaktadır.
* Kıyı alanlarımızda yerleşim bölgelerini ve turizm alanlarını tehdit
eden erozyona karşı korunmak için betonarme yapılar tek çözüm kaynağı
değildir. Gelişmiş ülkelerde Ilımlı Mühendislik (soft-engineering) adı
altında kıyının jeolojik, jeomorfolojik, ekolojik ve dalga dinamiğine uygun
kısacası doğayla barışık bütünüyle doğal kaynaklarla planlanan çözümler
ağırlık kazanmaktadır. Sözgelimi, turistik ve jeolojik olarak çok önemli
kıyılardaki erozyon sonucu aşınmış gitmiş plajlar doğal kaynaklarla
yenilenmektedir.
* Özellikle son yıllarda büyük ekonomik girdiler yaratan kıyı alanlarımızdaki
turizm çabaları kıyı özellikleri gözetilmeden bilinçsizce gerçekleştirildiğinden
kıyılar ciddi bir şekilde tahrip edilmektedir.
* Yürürlükte olan Kıyı Yasası ve Yönetmeliği'nde kamuya ait kıyı
zonu, birbiriyle ilişkili olan kıyı şekillerinin tamamını kapsayacak şekilde
tanımlanmıştır. Buna karşılık uygulamalarda Kıyı Kenar Çizgileri olması
gerekenden çok daha dar biçimde çizilmektedir. Bilgi eksikliğinden
kaynaklanan bu durum istemeyerek te olsa kıyıların talanına yol açabilir.
Bu nedenle, yönetmelikte adı geçen kıyı şekillerini ve sınırlarını
hava fotoğrafları üzerinde ve arazide belirlemek için kıyı dinamiği
konusunda deneyimli Jeoloji Mühendisi, Jeolog ve Jeomorfologlar çalıştırılmalı,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı "Kıyı Grubu" gerek
eleman gerekse arşiv ve makine donanım yönünden güçlendirilmelidir.
* Kıyılardaki sergilenebilir güzelliklerin toplum için yerinde düzenlemelerle
eğitsel, bilimsel ve kültürel olarak değerlendirilmelidir. Bu yeni turizm
anlayışının adı jeoturizmdir. Yine dağ, yayla, vadi, mağara, kıyı,
ekoloji turizmi jeoturizm kapsamında ele alınmaktadır. Buralarda, gezi
rotaların belirlenmesi, rehber kitapların hazırlanması, ilgili panoramik
yerlerde açıklamalı plakaların konulması, doğayı bilen rehberlerin yetiştirilmesi
gibi düzenlemelerle hem yöresel halkın ve bölgeye gelen çeşitli yaş
gruplarındaki turistlerin kıyı koruma bilincini artacak, hem de ekonomiye artı
bir katma değer yaratılacaktır.
* Denizlerimiz petrol ve gaz varlığı açısından umut vericidir.
Denizlerimizde petrol ve gaz aramacılığı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
(TPAO) ve ortakları tarafından sürdürülmektedir. Denizlerimizdeki bu varlığın
jeolojik ve jeofizik verilerle ortaya koymak ana hedeftir. TPAO yıllarca
denizlerimizde sürdürdüğü yoğun çalışmaların ürünlerini almaya başlamıştır.
* Denizlerimizin bir başka değerli kaynağı ise su ve metan gazının
uygun ısı ve basınç koşullarında kristalleşerek (donarak) molekül bazında
birleşiminden oluşan gazhidratlardır. Teknolojik ve ekonomik kısıtlar
nedeniyle gazhidratlar günümüzde ekonomik olarak işletilememektedir. Ancak
teknolojik gelişmeler, denizlerdeki petrol/doğalgaz arama ve üretim
faaliyetlerinin giderek daha derin sularda yer alan daha derin rezervuarlara yönelmesi,
arama-üretim maliyetleri ve artan- yüksek petrol fiyatları gazhidrat yataklarının
gelecekte ekonomik hidrokarbon kaynağı olarak işletilmesini olanaklı kılabilecektir.
* Deprem ve Tsunami kıyı ve denizlerimizde her an etkili olabilecek önemli
doğal tehlikeler arasındadır. Tarihsel kayıtlar bu bilgileri destekler
niteliktedir. Bu tür dalgalarin günümüzde oluşma olasılığı değerlendirilmeli,
kıyı belediyeleri, endüstri, yat, balıkcı limanları ve küçük tekne barınaklarının
kullanıciları ve denizcilere yönelik bilgilendirme programları
gelistirilmelidir.
* Deprem, çarpık yapılaşma, kıyıların değişimi, kirlenme, erozyon,
tarım alanları, doğal yaşam alanları, kıyılardaki kumların talanı gibi
başlıklar altında toplayabileceğimiz konularda kıyılarımızın önemli
sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların aşılmasında bilgi birimi teknolojik
donanımla da güçlendirilmelidir. Sözgelimi, uzaktan algılama ve küresel
konumlandırma (GPS) gibi uydu yöntemleriyle kıyıların düzenli gözlem altında
tutulması, denetlenmesi ve planlaması gelişmiş ülkelerin sıkça uygulandığı
yöntemlerdir.
* Türkiye, jeolojik konum açısından günümüze kadar kalabilen Dünyanın
en yaşlı (190 milyon yıl) denizi olan Akdeniz, Orta yaşlı (100 milyon yıl)
olan Karadeniz ve Dünya'nın en genç denizlerinden biri olan Ege denizi ile çevrilmiştir.
Bu farklı jeolojik geçmişlerinden dolayı tüm denizlerimiz birbirinden farklı
dinamik özellikler taşımaktadır. Bu konularda bilimsel araştırmaların
desteklenmesi çok önemlidir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi ve TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası Düzenleme Kurulu adına
Prof. Dr. Şükrü ERSOY (
[email protected] )
İsmet Cengiz ( [email protected]
)
Cumhuriyet
|