Ali Usta ellerine sağlık
Okulu, Ermeni ustalar 1902'de yapmışlar, en güzel karoları döşeyip en yüksek
duvarları örmüşler. En aydınlık pencereleri açmışlar ve en üste de dünyanın
en sıcak, en albenili, en baştan çıkarıcı tiyatro salonunu kondurmuşlar.
Bir güzel okul olmuş. Yıllar yılı çocuk sesleriyle daha da şenlenmiş.
En güzel tiyatrolar oynanmış, en acılı aşk sohbetleri yapılmış,
diplomalar alınmış ve yaşam pek çok insan için burada başlamış. Sonra yıl
1987'ye gelmiş, çocuk sayısı azaldığından okul kapanmış ve yıllarca öyle
mahzun, öyle boynu bükük beklemiş. Vakıf malı olduğu için kimseler içeri
girip bu güzelim binayı yeniden yaşar kılamamış. Yıl 2004'e gelmiş, Türkiye
Cumhuriyeti, Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde azınlık mallarıyla
ilgili yasayı değiştirince, iyi bir şey olmuş ve bina, bir kültür merkezi
yapma hayali kuranlar tarafından kiralanıp Ali Usta ve ekibinin ellerine
teslim edilmiş. Onarılması ve kapısına Nâzım Hikmet Kültür Merkezi yazısı
konması için.
Ben Kadıköy Altıyol'daki bu Ermeni ilkokulunu onarım başladığında
gidip görmüştüm ve iki ay sonra açılışa gittiğimde gözlerime inanamadım;
Ali Usta ve ekibi, gece-gündüz çalışarak okulu yeniden onarmışlar. Ve kapısına
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi levhasını asmışlar. Belki ki, bu iki aydaki
mucize, parayla pulla elde edilmemiş; bu mucize, Nâzım' ın mısralarını
ezbere bilen, onu komünist olduğu için bir kat daha fazla seven Ali Usta ve
ekibinin inanılmaz özverisi sayesinde olmuş. Türkü söyler gibi bir çırpıda,
en içten emeklerini koyarak binayı bitirmişler.
Alt katta, girişte Nâzım'ın en güzel büstlerinden biri kapıdan her
gireni selamlıyor. Masaların her birinde, ilginç bir teknikle basılmış Nâzım
Hikmet'in fotoğraflarından biri gözünüzü alıyor. Her fotoğraf insanı anılara
sürüklüyor. Vatan hasreti, inanç, hapis günleri, yaşamı ne pahasına
olursa olsun hak ederek yaşama isteği, aşk, daha pek çok duygu sizi alıp
uzaklara, son romantik komünistin yaşadığı o muhteşem zaman parçasına götürüyor.
Üst katlarda, her biri bir başka amaçla kullanılacak sınıflar var. Kimi
müzik atölyesi, kimi sinema atölyesi, kimi plastik sanatlar atölyesi olarak
çok yakında hayata geçecekler. Sınıflara, o yüksek tavanlara, o aydınlık
pencerelere hayran olmamak elde değil.
Sonra yeniden cilalanan, çatısı onarılan tiyatro salonu, insanın ''Hadi
hemen bir oyun koyalım'' diyesi geliyor. Bu arada benim en çok hoşuma giden
şeyi söylemeliyim, bahçede küçük bir açık hava sineması yapılmış.
Her türlü kısa film, uzun film gösterimine imkân tanıyan küçücük bir
sinema. Bu bölgede oturanlar yaşadı; rüzgârın ılık ılık estiği yaz akşamlarında
en güzel filmleri izlemenin keyfine varacaklar. Tabii çekirdek yemek serbest
olmalı. Yoksa kimse gitmez.
Merkezin açılış günü koşarak gelenleri de ayrıca anlatmam gerek. Bütün
eski ve yeni Nâzım dostları oradaydı. Kiminin saçı sakalı ağarmıştı,
kiminin beli iki büklüm olmuştu, ama hiç yitirmedikleri inançlarıyla
oradaydılar. Bu arada genç insanların sayısının çok fazla olduğunu söylemeliyim.
Büyük çoğunluğu da sigara düşmanı; o gün orada sigara sayısını
epeyce azalttım.
Açılışın en güzel anlarından biri, Ali Usta'yı sahneye çağırdıkları
andı. Ali Usta, yüzünde işini iyi yapmış insanların iç huzuruyla sahneye
çıktı ve plaketini aldı. Neredeyse ağlayacaktı, kendini tuttu ve şöyle
dedi: ''Bu benim en mutlu günüm. 47 yaşındayım, hayatımda hiç bu kadar
mutlu olduğum bir an olmadı.''
Açılışta, okulu yıllardır kültür merkezi yapmak isteyen, ama
yasalardan ötürü bir türlü kiralayamayan Kadıköy Belediye Başkanı
Selami Öztürk de vardı. Kültür merkezini çok beğendi, ayrıca Nâzım'ın
bir dünya vatandaşı olsa da en çok Kadıköylü olduğunu sıkıca belirtti
ve ''Bizim kültür merkezi ne zaman bitecek'' diye soran Caddebostanlı seçmenlerine
''En kısa zamanda'' diye söz verdi. Bence hemen telefona sarılıp işlerin hızlandırılması
için talimat verecek. Rekabet her zaman iyidir. Kazanan kim mi olacak, elbette
siz, ben, o, hepimiz.
Cumhuriyet - Işıl Özgentürk
|