Sedat Çetintaş'a Kavuşmak...
Derler ki Osmanlı 'nın ünlü bilgelerinden Koca Ragıp Paşa , en zor
sorularını bilen bir öğrencisini ''övmek'' için söylemiş; ''Olmayasın
beş beldeden birinden; Darende'den, Divriği'den, Arapgir'den, Eğin'den, Gürün'den...''
;
Bu beldelere yine Osmanlı döneminde ''Belde-i hamse-i mutahara'' denirmiş.
Yani ''en temiz seçilmiş beş belde'' ...
Bugün de aynı yerlerde şöyle bir dolaşsanız, ''Yukarı Fırat Vadisi''
nden beslenen, gizli kalmış bir ''uygarlık dünyası'' karşısında saygıyla
durur, hatta ''tutulur'' kalırsınız...
Buralarda yetişen insanlardaki, doğanın onca aşılmaz engellerine ve yaşamın
onca zorluklarına rağmen öylesi bir ''ustalığı ve zarafeti'' , evlerine,
kentlerine, eşyalarına, yemeklerine, her şeylerine nasıl da armağan
ettiklerine şaşırır, anıları önünde saygıyla susarsınız...
Tıpkı, 1889'da Arapgir'de doğan mimar Sedat Çetintaş 'ın, Cumhuriyetin
o ilk yıllarındaki onca güçlüklere ve ''yalnızlığına'' rağmen tarihi
ve anıtsal yapılarımızı akıl duracak bir özen ve ayrıntılı çalışmalarla
nasıl da ''rölöve'' ettiğine şaşırdığımız gibi...
Arkeolojinin simge eserlerinden, Selçuklu 'nun ve özellikle de ''Klasik
Osmanlı Dönemi'' nin mimarlık şaheserlerine kadar, Cumhuriyet devrimiyle
birlikte devraldığımız en görkemli kültür hazinelerimizi hem belgeleyen
hem de ''korunmaları'' için yaşamını adayan mimarımıza kim bilir neler
borçluyuz...
İTÜ'nün vefası
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve onun çalışkan eski rektörü Prof.
Dr. Gülsüm Sağlamer , işte bu ''ulusal borcu'' ödeyebilmek için çok
anlamlı ve en az o kadar da değerli bir hizmete önderlik ettiler.
Sanat tarihi dünyamızın aynı çalışkanlık içindeki alçakgönüllü
emektarlarından Prof. Dr. Ayla Ödekan 'ın Sedat Çetintaş'la ilgili tüm
bilgi ve belgeleri derlemesini hem özendirdiler, hem destek verdiler.
Böylesine kapsamlı ve özenli bir belgeseli ''İTÜ Yayınları'' nın üstlenmesini
sağlayan Prof. Dr. Yıldız Sey ile tarihsel arşivlerini açan Mimarlık Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Hasan Şener de aynı desteğe gönüllerini kattılar. Böylece,
tıpkı yine ''beş beldenin'' karşısında duyulan hayranlığa benzer bir
duyguyla alıp inceleyebileceğiniz; ''Yazıları ve Rölöveleri ile Sedat Çetintaş''
kitabı, efsanevi bir mimara ortak vefa borcumuzun eseri olarak yaratılmış
oldu...
Bir 'aşkın' belgeseli
Özel ve özgün bir cilt içinde, 108 rölöve paftasıyla birlikte mimarlık
ve sanat dünyamıza armağan edilen kitapta, Cumhuriyetin o kuruluş yılarındaki
''kente ve mimarlığa'' olan saygı da belgelenmiş oluyor...
Örneğin, Sedat Çetintaş, 1923'te ne İstanbul'da, ne de Ankara'da...
''Bursa'' da Belediye Fen İşleri Dairesi'nin mimarı... Bu kentteki tarihi yapılara
ait rölövelerini 11 yıl sonra yeniden Bursa'da sergilediğinde, Türk
mimarisiyle ilgili bir de konferans veriyor...
Mimari çalışmalarını takdir eden ve yazılarına sayfalarını açan
Cumhuriyet Gazetesi Sahibi Yunus Nadi , 1932'de Atatürk 'le tanışmasını sağlıyor.
Çizimlerine hayran kalan Atamız, 1933'teki Chicago sergisi için çok sevdiği
Şehzade Camisi 'nin rölövelerini de yapmasını istiyor. Bunun üzerine
caminin yanıbaşında 2 odalı bir ev kiralayan Sedat Çetintaş, gece gündüz
tam 6 ay çalışarak ABD'deki Türkiye sergisine Şehzade'nin çizimlerini hazırlıyor...
Ayla Ödekan, bilgisayar bir yana, uzaktan ölçüm aletlerinin bile bulunmadığı
ve tüm ölçüleri ''elle'' ve ''cetvelle'' alınarak çizilen, ama her biri
bugünün en ileri tekniğiyle bile kotarılamayacak kadar ayrıntılı ve
hassas olan rölöveler için diyor ki; ''Bu ancak bir aşkla olabilirdi'' ...
Sedat Çetintaş da aynı aşkıyla sevdalandığı tarihsel mimarimizin ve
kendi mimarlarımızın değerini bilemeyen ''Batıcı'' lar için 1941'de bakın
neler yazıyor; ''Avrupalı mimarlar çağrılarak modern mimari ile övünmek,
kendi halisüddem (saf ve soylu) atlarımızı unutup da başkasının uyuz eşeği
ile yarışa çıkmamıza benziyor...''
Bunları da okuyunca düşündüm...
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu 'nun, işte bu yurtseverliğin ve
''kimlikli yaşama sevdası'' nın mimarlığımızdaki kahramanıyla bizleri ve
gelecek kuşakları yeniden tanıştırdıkları için Ayla Ödekan ile yardımcılarına
''tüm ulusumuz adına'' ödül vermesi, ne kadar da anlamlı olur...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|