reklam

30 Ekim 2004 Cumartesi
Ana Sayfa > Haberler

Avrupanın kalbinde bir Türk imzası

Mimar Emre Arolat'ın Brüksel'de gerçekleştirdiği Kraliyet Antreposu yenileme çalışması, Avrupa ölçeğinde bile benzeri sık görülmeyen büyük bir proje.

Bir asırlık yapının toprak rengine sahip ve seyredenlerde dramatik çağrışımlar yapan bir çehresi var. Yirminci yüzyıl Avrupasının tüm olaylarına tanıklık etmiş olmanın mağrur havasını taşıyan bina, bu haliyle dışarıdan oldukça yalnız ve terkedilmiş görünüyor. Ancak yapının içine girildiğinde bu atmosfer daha farklı bir havaya bırakıyor yerini. Burada ortama, neon ışıklarının parıltısı ve şeffaf yüzeylerin verdiği canlılık hakim.

Bu görkemli bina, Belçika'nın başkenti Brüksel'deki Kraliyet Antreposu. Bindokuzyüzlerin başında trenlerin bir ucundan girip, yüklerini boşalttıktan sonra diğer ucundan çıktıkları dev bir depo burası. Yıllar boyu, bir zamanlar sahip olduğu ihtişamına uygun olarak yaşayamayan bu yapıya, mimar Emre Arolat'ın yenileme çalışması yeni bir kimlik kazandırdı.

Toplam 550 bin metrekarelik bir alan üzerine yayılan 100 bin metrekarelik kompleksin 56 bin metrekaresini Kraliyet Antreposu, veya orijinal adıyla "Entrepot Royal" oluşturuyor.

Brüksel'e yapıyı görmek için gittiğinde, havaalanından dosdoğru yapının bulunduğu bölgeye giden Arolat, daha o anda binayı büyüleyici bulmuş. Yapıyı ve bulunduğu çevreyi "terkedilmiş ve solgun" olarak niteleyen Arolat, buna rağmen - belki de sadece bu nedenle - bölgenin kendine özgü bir ruhu olduğu fikrinde.

Anonim amaçlarla inşa edilmiş endüstri yapılarına tipik bir örnek oluşturan bina, aslında bir tütün deposu olarak yapılmış. Arolat'ın projesi ise kendi deyimiyle "bu sistematiği örtmeyen, tersine onu hatırlatan" bir çıkış noktasına sahip.

Fransız 'star' mimar bekleneni veremedi
Yapının bir depo için, o günün mimari motivasyonlarını sonuna kadar uygulayan bir özelliği olduğunu söyleyen Arolat'a göre, bina daha o zamanlarda kentsel ofis veya konut normlarına göre inşa edilmiş. Bugün böylesine değer görmesinin nedeni de bu. Arolat'ın yenileme çalışmasından sonra yapının zemin katları, rekreasyon alanları, lokantalar ve 'showroom'lar olarak düzenlenmiş, diğer katlar ise ofislerden oluşuyor.

Antrepo birkaç kez yenileme görmüşse de bunlar hep tamir bazlı çalışmalar olmuş. Bu görkemli eserin sahipleri, son olarak ünlü bir Fransız mimar tarafından yürütülen yenileme çalışmalarından pek de memnun kalmamışlar.

Binanın iki büyük firma tarafından sahiplenildiğini söyleyen Arolat, bunlardan birinin büyük bir gayrimenkul şirketi, diğerinin ise bir inşaat şirketi olduğunu belirtiyor. Antrepo ise, içinde bulunduğu kompleksin kuşkusuz en gösterişli binası. Yenileme çalışmalarının 'master plan'ı ise bir Amerikan firması tarafından yapılmış.

Yapı sahipleri de sözkonusu plana yüzde yüz uymadan bir yenileme çalışması yapmak istemişler. Ancak Fransız mimarın çalışmaları, binayı yeniden kullanılır hale getirmekte yetersiz kalınca, iki şirket yeni bir mimar arayışına girmişler.

Avrupalı konuğun 'sürpriz ziyareti'
Arolat'a ilginç gelen olaylar ve deyim yerindeyse 'öykünün heyecanlı kısmı' ise bundan sonra başlıyor. Yapının sahibi olan iki firmanın tüm projelerinde dünyanın 'star' mimarlarıyla çalıştıklarını söyleyen Arolat, bu firmalardan birinin üst düzey yöneticisinin Belçikalı bir mimar arkadaşının tanıdığı olduğunu belirtiyor.

Arkadaşı, Arolat'ı şirket yöneticilerine "genç fakat bu projenin altından kalkabilecek yeteneğe ve deneyime sahip" bir mimar olarak tanıtıyor. Daha sonra arkadaşı, bir gece telefon edip onu Brüksel'e çağırıyor ve Arolat da ertesi sabah ilk uçakla Belçika'ya uçuyor.

Aynı gün öğle saatlerinde şirket yöneticileriyle görüşme yapılıyor ve şirketler bir ön proje talebinde bulunuyorlar. Verilen süre ise üç ay. Arolat ve ekibi ise daha yirmibirinci gün projeyi bitirip sunum yapacak hale geliyorlar.

Bu gelişme üzerine sunum, Brüksel'deki lüks otellerden biri yerine bu eski, terkedilmiş yapının odalarından birinde gerçekleştiriliyor. Ancak 35 kişilik yönetici grubu, Arolat'ın Fransızca ve İngilizce bildiğini öğrendikleri için toplantı boyunca aralarında Flamanca konuşuyorlar.

Bu durumdan rahatsız olan Arolat, toplantıyı umutsuz olarak terkediyor ancak, Türkiye'ye döndükten birkaç gün sonra şirketlerden birinin genel müdürü telefon edip İstanbul'da olduğunu ve zamanı uygunsa Arolat'ı ofisinde ziyaret etmek istediğini söylüyor.

Arolat'ın o zamanlar Ortaköy'de bulunan bürosuna tam bir baskın yapan 'sürpriz konuk', büronun genel durumunu görüyor, o güne kadar yapılan projeleri inceliyor ve sonunda Brüksel'e telefon ederek mesajı veriyor: "Bu iş tamamdır!"

Belçikalılar, Türk ekibinin çalışma hızına yetişemedi
Arolat'ın deyimiyle bu "garip müzakere süreci" nin ardından çalışmalara başlanmış. Proje gereği, zemin kat mümkün olabildiğince 'showroom', satış üniteleri ve lokantalara ayrılırken, bodrum katları da bu bölümlerin bir devamı şeklinde tasarlanmış.

Binanın en büyük şansının çelik strüktürünün görünmeyişi olduğunu söyleyen Arolat, yapının halen çok sağlam olduğunu ve bir yüz yıl daha yaşayabileceğini belirtiyor. Binanın iki 'lineer' kapalı kol ve bunların ortasındaki üstü camlı atriumdan oluştuğunu anlatan Arolat'a göre, binadaki en büyük yorulmalar ve eskimeler de bu camlı tavan bölümünde oluşmuş.

Arolat yapının konstrüksiyonuna bu bölüm hariç hemen hemen hiç iyileştirme müdahlesinde bulunmamış. Yapıyı eski sağlığına kavuşturmak için sadece belli yerlerde altyapıyı onarmaya yönelik olarak bir takım drenaj çalışmaları yapılmış.

Arolat'ın dikkat çektiği başka bir ilgi çekici nokta ise çalışma hızlarının Belçikalı firmalara göre çok daha yüksek olması. Brüksel'de bulunan yenileme çalışmasını denetlemekle görevli 'yerel ortak' konumundaki firma, çalışmaların hızına yetişmekte güçlük çekmiş. Arolat'ın yapıyla ilgili ilginç bir anısı da işçilerle ilgili.

"Binaya temizlik için ilk gittiğim gün işçilerin Türkçe konuştuğunu duydum. İşçiler kendi aralarında 'Bu adam da kim? Nereden çıktı?' şeklinde konuşuyorlardı. Ben de Brüksel'de olduğumu bir an önemsemeyerek aralarında konuşurken bunu bana duyurmadan yapmaları gerektiğini düşündüm. Ama onlar doğal olarak beni yabancı sandıkları için aralarında Türkçe konuşmakta sakınca görmüyorlardı. Ben de Türkçe olarak 'Ben buranın mimarıyım.' dediğimden biri merdivenden düşecek gibi oldu."

'Başkalaşarak' kendisi halinde kalan bir eser
Yabancıların iş itinası konusunda daha duyarlı olduğunu söyleyen Arolat, bu sayede ortaya çıkan ürünlerin niteliklerini biraz daha 'üst düzey' buluyor. Belçikalıların çalışma tempolarını ve bürokrasilerini bize göre biraz sıkıcı olarak niteleyen Arolat, itinanın da zaten bunların sonucunda ortaya çıktığını gözlemlemiş.

Kraliyet Antreposu'nun yıllar sonra yeniden yenileme görebileceğini söyleyen Arolat, bununla birlikte yapının aslında bünyesine çok fazla müdahaleyi kabul etmeyeceği düşüncesinde. Bu nedenle Arolat, bünyenin içine girmek yerine dışında durmayı tercih etmiş.

Yenileme çalışmasında binanın "kendisiyle çatışmaması ve başkalaşarak kendisi halinde kalması" ana fikir olarak benimsenmiş. Yapının üzerindeki patinayı temizlemeyişlerini de buna bağlayan Arolat'a göre, aksi takdirde yapı heryerde görebileceğimiz banal bir hale gelebilirdi.

Peki, modernizm, postmodernizm gibi akımların sözkonusu olduğu ve özellikle iç mimarlıkta minimalizmin dillerden düşmediği bir dönemde, kendi içinde böylesine sade ve çağdaş görünüm kazandırılan bir yapı hangi kavramlarla tanımlanabilir? Arolat, malzeme kullanımını, yenileme çalışmasındaki tasarım felsefesini ve binanın yenileme sonrası kazandığı nitelikleri şöyle açıklıyor:

"Kullandığımız malzemeler, bugünü yansıtan, uçucu, kolay kaldırılabilecek ve damga vuran değil kenarda duran şeyler. Olabildiği kadar şeffaf ve örtücü olmayan malzemeleri kullanmaya dikkat ettik. Binanın bugünkü mimarlık kavramları ve -izm'leriyle tanımlanması bence çok yerinde olmaz. Yapıyı böyle kalıpların içine sokmayı doğru bulmuyorum açıkçası. Ancak şunu söyleyebilirim ki, geride durarak kendisi olmaya çabalayan bir iştir bizim yaptığımız. Bildiğimiz -izm'lerle açıklamaya çalışmak hem o görüşlere hem de bizim işimize karşı haksızlık olur düşüncesindeyim."

Türkiye'de yenileme çalışmaları sınırlı bir 'klik' içinde
Projenin Avrupa'da hala devam eden en büyük yenileme işlemlerinden biri olduğunu hatırlatan Arolat, binanın özel ticari şartları nedeniyle fazla yayın yapmayı istememiş.

Kraliyet Antreposu hakkında abartısız, mütevazi bir yaklaşım sergileyen Arolat, çalışmalarını dünyadaki benzeri işler arasında doğru olarak yerine getirilmiş yenilemelerden biri olarak görüyor. Türkiye'de yenileme çalışmalarının farklı bir uzmanlık alanı gibi algılandığına da dikkat çeken Arolat'a göre, sonuçta tüm restorasyon işleri bir tasarım ve bu bağlamda yenileme işlerini de bu alanda uzmanlaşan mimarların yapması gerek.

Ancak Türkiye'de bu alanda da bir 'klik' oluştuğunu dile getiren Arolat, genellikle bu gruplar içindeki davranış biçimlerini benimseyen ve bazı köşe başlarını tutmuş kişilerin restorasyon yaptığını vurguluyor.

Avrupada bu tür büyük çaplı yenileme çalışmalarının çok sık yapılmadığına değinen Arolat, kendisine benzeri bir projenin sunulması halinde yine böyle bir çalışmanın sorumluluğunu üstlenmeye hazır.

Arolat, dünyanın en önemli kültürel merkezlerinden birine sanatçı ve tasarımcı kimliğiyle imza atan bir Türk. Ama sonuçta Brüksel gibi, havaalanında "This Is The Heart Of Europa" (Burası Avrupanın Kalbidir) yazan bir kentte bile işlerin hiç de bizdekinden farklı yürümedeğini görmüş. Türk mimar ve tasarımcılarına yönelik olarak verdiği mesajı ise şu şekilde özetliyor:

"Türk mimarları, dışarıda kapıların bize kapalı olduğu gibi bir motivasyona kapılmamalılar. Doğru ve kurallarına uygun iş yapıldığı zaman, gerek rastlantısal olarak gerekse girişkenlikle bu tür projelerin alınması olanaksız değildir."
Cumhuriyet 

 

Ekim 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Kentin fiziksel çevresi, sorunları ve kentli olmak üzerine görüşlerinizi Kent başlığı  altında tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz