Bir böcekhane öyküsü
1892'de
inşa edilen (solda) tohum mektebi ya da ipekçilik okulunun bugünkü, kundaklanma
sonrası harap hali (sağda).
Hikâyesi Türkiye'nin ipek/ipekböcekçilik tarihini anlatan Bursa'daki "tohum
mektebi"nin 112 yıllık binası yokedilmek isteniyor.
1892 yılında Bursa'da Setbaşi'nın sırtında bir bina yapılıyor. Mudanya
iskelesine yanaşan gemilerle Fransa'nın Marsilya kentinden kiremitleri
getiriliyor. Üç katlı ahşap bina, Barok dönemi kalem işi ile süsleniyor. Bu
bina, böcekhane (Harir Darüttalimi, Institut Sericicole, İpekçilik mektebi ya da
bilinen adıyla tohum mektebi) olarak inşa ediliyor.
Birinci katta bir idari oda, küçük bir laboratuvar, iki kuluçka ve bir koza
kurutma odası, bir sınıf ve bir yemekhane var. İkinci katta iki böcekhane, bir
kelebekhane ve bir müze, üçüncü katta ise yatakhane, lavabo ve dinlenme odaları
bulunuyor. Böcekler üşümesin diye binaya yerden ısıtmalı kalorifer tesisatı
kurulu.
Binanın kuruluş hikâyesi bugünü anlamak için daha da önemli. Bilindiği gibi
Bursa kentinin en önemli ürünü ipektir. İpeğin keşfi İÖ 2600 yıllarında Çin
İmparatoru Hoangiti zamanında, saray bahçesinde yaprak yerken görülen
tırtılların incelenmesi ile gerçekleşiyor. İmparatorluk yaptığı keşfin
büyüklüğünün farkında ki, bu bilginin ülke dışına çıkmaması için idam gibi cezai
yaptırımlar uyguluyor. Rivayete göre Bursa'ya ipek, Bizanslı keşişler özel
olarak yaptırdıkları bastonların içinde sakladıkları ipek böceği ve kozalar
yoluyla geliyor. Dut ağaçlarının yapraklarıyla beslenen bu böceğin ipeği,
Bursa'nın en önemli ekonomik kazancı oluyor.
Sadece Osmanlı padişahlarını değil Avrupa saraylarındaki balolarda da
kraliçeleri, leydileri de Bursa ipeği giydiriyor. Kayıtlar, 15. yy'da tüm
dünyaya ipek üreten Bursa'nın, lüks tekstil üretimi yaptığını söylüyor. Bir
anlamıyla dönemin Milanosudur Bursa. Bu aynı zamanda ciddi bir ekonomi
pratiğidir. Uğur Tanyeli'nin "Bursa Defteri"nde aktardığı gibi: "1484 yılındaki
şer'iye sicillerinde kayıtlıdır; 25 adet Venedik kemhasından yapılma ince yün
astarlı elbise için bir Frenk, tam 28 bin akçe borç yapmış. 25 tane elbise 28
bin akçe ediyor. Aynı yıl ilginç bir kayıt var; bir sefer öncesinde merkezi
yönetimin paraya ihtiyacı olmuş. Bursa darphanesine verilen tüm parayı geri
istiyorlar. Bursa darphanesinin tüm sermayesi 100 bin akçe."
Avrupa'dan getirilen buharla çalışan ipek çözücü makinalarla sanayileşmeye ayak
uydurmaya çalışan ipek üreciliği, 1856'da, 40 adet fabrikayla yapılıyor. Bu
fabrikalarda 5000 civarı Türk, Rum, Ermeni işçi çalışıyor.
Karataban hastalığı
Sanayileşmenin hızına ulaşmaya çalışan ipek üretiminin karşısına bu seferde bir
hastalık çıkıyor. Karataban hastalığı. Binamızın hikâyesi de böyle başlıyor.
Önce Fransa'da, İtalya'da ve Avrupa'nın diğer kentlerinde görülen bu hastalık
Bursa'ya da sıçrıyor. Avrupa'dan tohum getiriliyor ama onlar da hastalıklı
çıkıyor. İpek üretimi büyük oranda sekteye uğruyor. Dönemin büyük alimi Pastör,
karataban hastalığı üzerine çalışmalar yapıyor ve önüne geçiyor. Bursa'dan
hastalıksız tohum için birkaç gönüllü gönderiliyor, ama bu da yeterli olmuyor.
Pastör'le yapılan görüşmeler üzerine Fransa'da 'Monpelye İpek Böçekçiliği
Enstitüsü'ne bir öğrenci gönderiliyor. Bursa ipek üretiminden ciddi miktarlarda
öşür alan Osmanli Devleti, Kevork Torkumyan isimli bu genci burs vererek
okutuyor.
Ve 1888 yılında Torkumyan, hastalıksız tohum üretmek üzere Bursa'da HARİR
DARÜTTALİMİ'ni (tohum mektebi) açıyor. Önceleri Şehreküstü'nde kiralanan bir
evde faaliyet gösteriyor. 1892 yılında ise konumuz olan bugünkü binaya
geçiliyor. Bir örneği halen Fransa'da Sivan eyaletinde müze olarak korunan bina,
Fransa ve Japonya böcekhaneleri örnek alınarak yapılıyor. Ve tohum üretimine
geçiliyor. Sadece Bursa'nın ipek üretimi için gerekli olan tohumu değil,
Balkanlara, İran'a dahi tohum sevkiyatları yapılıyor. Tohum üretimi ve ipek
böceği beslenmesi üzerine çalışan bu okuldan, 1897'si yabancı olmak üzere 5,000
öğrenci yetiştiriyor. (Celal Bayar da bu okul mezunu). Ciddi bir knowhow üretip,
Avrupa'ya ve Orta Asya'ya da uzman yetiştiriyor.
Gelelim bugüne... 1976 yılına kadar ipek böçekçiliği konusunda hizmet veren bu
yapı, kendi kaderine bırakılıyor. Mülkiyeti Milli Emlak'ta, kullanımı Milli
Eğitim'de olan bu yapı metruk halde bulunuyor. Geçtiğimiz Mart ayında itfaiyenin
raporlarına göre kundaklanan yapı, mahalle sakinleri tarafından zor kurtarılmış.
Yapının bir bölümü ciddi hasar almış.
Bursa Yerel Gündem 21 Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Çalışma Grubu, konu
üzerine çalışmalar yürütüyor. 1993 yılından bu yana konuyla ilgili tüm kurumlara
yazışmalarda bulunmuş ve her fırsatta gündeme taşımaya çalışmış. Tam biraz yol
alınmış, bir şeyler yapılacakken yönetimler değişmiş. Bu binanın önemli olduğu
ve korunması gerektiği vurgulanarak yeniden yeni yönetim ikna edilmeye
çalışılmış.
Kültür Bakanı Erkan Mumcu'nun Bursa ziyareti sırasında, çalışma grubunun üyesi,
Postahane'den emekli Ayşe Yandayan, koltuğunun altındaki yazışmalarla dolu
klasörle tekrar hazırlanıyor. Yorgun, umutsuz ama bıkmadan yeni yönetime konuyu
anlatmaya.
Peki kent yöneticileri, uzmanlar, mimarlar, plancılar, üniversiteliler ne
yapıyor?
Radikal - İkbal Polat |