Ağa Han Mimarlık
Ödülü B2 Evi’nin
Mimar Han Tümertekin’in, Bilsar
Tekstil’in sahipleri Selman Bilal ve Süha Bilal için tasarladığı B2 Evi, Ağa Han
Vakfı’nın 9. Dönem Mimarlık Ödülü’nün sahibi oldu.
Hindistan Başbakanı’nın da katılımıyla,
27 Kasım Cumartesi günü eski Hint Hükümdarı Hümayun’un Yeni Delhi’deki mezarının
bahçelerinde yapılan törende Selman Bilal, Süha Bilal ve Han Tümertekin
ödüllerini Ağa Han’ın elinden aldı.
Mimarlık yoluyla İslam kültürünün
anlaşılması ve değerlendirilmesinin amaçlandığı yarışmada, sanatçı, filozof,
mimar ve kent plancılardan oluşan 9 kişilik büyük jüri, 44 ülkeden 378 projeyi
değerlendirdi.
B2 Evi’nin mükemmellik, refah ve
tasarım duygularını birarada barındıran, yenilikçi ve yaratıcı bir tasarım
olduğunu vurgulayan jüri, yapının içinde bulunduğu tarihsel, kültürel ve doğal
çevreyle uyumundan da son derece etkilendiklerini belirtti.
Ağa Han Mimarlık Ödülleri
Dünyanın en saygın mimari tasarım yarışmalarından olan Ağa Han Mimarlık
Ödülleri, 1977’den bu yana kültürün ağır bastığı geleneksel değerlere sahip
çıkan ama çağın geleneklerini de karşılayan bir mimarlığın geliştirilmesi
amacıyla veriliyor.
İslam kültür çevresinde yeralan
ülkelerdeki mimarlık etkinliğini teşvik etmek amacıyla 3 yılda bir düzenlenen
yarışmada aday olacak yapılarda ödül dönemi başlangıcından önceki 12 yıllık
dönemde inşa edilmiş, müslüman bir ülkede tasarlanmış ve en az bir yıl
kullanılmış olma kriteri aranıyor.
Yaratıcılarının ‘B2 Evi’ için
görüşleri
B2 Evi’nin taşları ve betonları başka bir benzersiz ilişkiyi gizliyor.
Bilen birinin rahatlığı, dinginliği, sakınımsızlığı, belki de gururuyla duruyor.
Duruyor, yalnız. Farkedilmiyor, farkettirmiyor kendini, orada olduğunu
hissettiriyor; köyde yaşayanlar orada bir ev olduğunu biliyorlar, eve benzemeyen
bir ev, hep gördükleri gibi olmayan bir ev, ama yaşayan, işleyen bir ev, ev gibi
ev, olması gereken gibi ev, mimarın “Ol!” dediği ve ayağa dikilen ev.
Belki hep ordaydı.
Ödül Jürisi’nin ‘B2 Evi’ için
görüşleri
Kanımızca bu ev kusursuzluğu, rahatlığı ve seyredilmeye yaraşır olmayı
canlandırıyor. Yepyeni, benzeri görülmemiş bir yaratım, ama bir yandan da,
yeraldığı ortamdan koparılması olanaksız bir parça. Çevresindeki yapılar ve
yerşekilleriyle birlikte geçmişten gelen bir ev; kendine en yaraşan giysilere
bürünmüş, gururla bekliyor kendi çağının gelmesini, çevresindekilerin de çözülüp
kendisini bağırlarına basmasını, giderek bütün o görünümün yenilenmesini.
Bu ev olabildiğince az sayıda eleman
kullanılarak gerçekleştirilmiş, ama gene de derin bir saygı uyandırıyor.
Seyredildiğini biliyor, rahatsız da olmuyor bundan. Yüzünü uzaklarda uzanan ufuk
çizgisine dönmüş, gizlemeden, sakınmadan dolaştırıyor bakışlarını. Mimarlık
mesleğinin tüm bilgisinin, tüm zenginliğinin seferber olup kendisini ortaya
çıkardığını biliyor. Mimarının birey olarak beslediği istekleri, mimarının
yaşadığı özlemleri, o en benzersiz yanını yaşam alanına taşıdığını gayet iyi
biliyor.
İçinde birileri oturmaya
başladığında ise yepyeni bir anlamla doluyor, çevrede yaşayanlar gözünde odak
noktası oluyor. Gelip geçenler, konuklar, meraklılar, herkes rahat bir ortamda
olduğunu hissediyor hemen. Tek başına kaldığındaysa, kendine o pek yaraşan
saygılı duruşuna bürünüyor yeniden.
NTVMSNBC |