Yitik Şehir İstanbul
(3)
Balat: Eski Yahudi yerleşmesi. Önce bankerlik, zevk ve sefahattın;
sonradan zanaatkâr ve kumarhane, şimdilerde sefaletin adresi. Hemen üst tarafında
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi yine çokkültürlüğün ortak noktalarından
biri. Zeyrek'in orda ilk Yahudi sinagoğu Fatih Sultan zamanında hahambaşılık
verilmiş ve tanınmş. Aşağıda patrik ve patrikhane tanınmış (bu aynı
zamanda Ortodoks Hıristiyanlığının da korunmaya alınmasıdır). Fatih'in
üç dini bir arada yaşatıp koruduğu kadim yerlerden biridir.
Azınlıkların mahkemesi ayrıdır, ancak Musevi-Hıristiyan çatışmalarına
ayrı mahkemeler kurduran Sultan Fatih, bu mahkemelerin başkanlığını da
kendisi üstlenmiştir. Musevi yurttaşlarımızı koruyan iki mahkeme kararına
bizzat imza atmıştır. Yahudilerin 'Azyme Ekmei' ne Hıristiyan kanı katıldığı
iddia edilir ve Yahudilere saldırı düzenlenir. Bunun iftira olduğunu mahkeme
kararıyla tescil edip bir fermanla duyuran da Fatih'tir. Barış içinde bir
arada yaşamanın iyi bir örneğidir.
1492'de İspanya'dan Yahudi sürgününe kucak açan, ev sahipliği yapan II.
Bayazıt Han' dır. Yine Yavuz Selim zamanında saray görevlileri de başta
olmak üzere askeri teçhizat imalathanelerinin başına da Yahudiler getirilmiştir.
Din ayrımı olmadan her yurttaş yeteneğine göre işlere koşturulmuştur. O
zamanın İstanbul'u, bugünün New York'u gibi. Farklılar bir arada yaşıyor-yarıyor
ve gelişmenin yaratıcı temel dinamiklerini oluşturuyorlar. Yavuz Selim'in 8
yıllık başarısını buna bağlar yabancı tarih yazarları.
Eyüb: Eyüb Sultan Hazretlerinin türbesinin bulunduğu, Fatih'in fetihte
girdiği ilk kapı bugün acınası haldedir. Sadece Pier Loti teras
kahvehaneleri ve onun etrafındaki eski Osmanlı taş ve ahşap binalar tekrar
restore edilmeye başlandı. Anakent belediyesi, iki de özel sektör (İhlas ve
Ülker) oradaki mülkiyetleri satın alarak tarihi dokuyu koruyarak yeni mekân
üretmeye başladılar, katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Ancak Balat
girişi mezbelelik halinde duruyor. Surlar, sarnıçlar delik deşik, etrafı
teneke evlerle işgal altında; orası bize, biz oraya mahzun mahzun bakıyoruz.
Topkapı Surları'nın, Dalan döneminde restorasyonuna başlandı, yarım
yamalak öylece kaldı. O restorasyonun bir kısmı da depremde döküldü.
Buradaki önerim biraz masraflı; yıkıntılar tamir edilmeli, eski ihtişamı
yeniden ortaya çıkarılmalıdır. Bizi fazla ilgilendirmez, ama Koca Bizans'ın
torunları (Valery Giscard d'Estaing' de dahil ) oraları görmeye gelir, bize
de çorba parası çıkar hani! Sultan İkinci Mahmut' un devasa Feshane
Fabrikası bugün incik boncuk satılan, uyduruk 'kültür' merkezi yapılmıştır.
Bahçesinde ramazan çadırı açılıp soytarı panayırı yapılacağına; Türk
aydınlanmasının kılıcı olan II. Mahmut ve III. Selim müzesi haline
getirilmelidir.
Fatih: Önce Vatan-millet-Ordu caddeleriyle bıçaklandı, sonra da tarihi
yarımadanın yıkım ve yağması başladı. On kilometre yol yapıp kenti
ileri taşımak yerine, mevcut o güzelim tarihi binaları yıkıp apartman
dikmek daha kolay geldi bize.
Fatih semti denilince Tekfur Sarayı ve Animas Zindanı'nı anmadan geçemeyiz.
Animas Zindanı'nın üzerinde çay bahçesi var ve üç külhanbeyi çalıştırıyor
burayı. Zindana giriş çıkış için onların raconunu görmek gerekiyor.
Turist başı 15-20 milyon alıyorlar. Burası Bizans, burada kanunları herkes
kendisi koyar. Bu da Bizans'tan miras kalmış olsa gerek!
Tekfur Sarayı : Kapısı kilitli, bir Türk yiğidi arkadan insan boyunun üstünde
bir delik açmış, orayı görmek isteyen turistlere 15 milyon 'törkiş lira'
ya tırmanma izni vermektedir. Ehh! Ne de olsa Hoca Nasreddin soyuyuz! Yedikule
zindanları Japon sıvayla sıvanmaya başlandı... İmdaaat...!!!
Fatih Külliyesi'ne belediye başkanı temizleme-düzenleme projeleri yapıyor,
ancak can güvenliği gerekçesiyle giremiyor... Sarnıçlar ahır ve mezbahane
olarak kullanılıyor. Hayvan üretim ve kesimi orada yapılıyor. Sağlık müdürü
ve sayın valimizin bilgisine!
Kadıköy : Kalkedon (Bakır Ülkesi), ''Körler Ülkesi'' şimdilerde orası
Kadıköy Belediyesi, orada ilk öğrendiğim semt Moda'ydı. Tarihi Moda İskelesi'ne
giderken sıra sıra dondurmacılar ve yayaların gezi alanı... Sonra Kadıköy
Belediyesi'ni öğrenmiştim. Tarihi Kadıköy İskelesi'ne varmadan Şehremaneti
binası. Kaşıkçı Elması gibi duruyor. Binanın dış cephesinden tut, iç
mekânları dahil, bir demet karanfil gibi. 1814-15'te yapılmış. İttihat
Terakki imzası. İnsan seyretmeye doyamıyor. Bir de yeni belediye binasına
bakın: Yeri, konumu, kimliği tam bir görgüsüzlük örneği, ihtiyaçtan örtünmüş
Anadolu hatunu gibi! Eskiden Kadıköy tarafları Konstantinopol'ün yazlık mekânıymş.
Sonra Osmanlı-Cumhuriyet döneminde de yazlık köşkler varmış. Şimdilerde
10-17 katlı apartman tarlası!
Sonuç: Sınır olarak Topkapı Surları, Galata, Pera dahil olmak üzere
yeni bir İstanbul anlayışını haftaya yazmak üzere...
Cumhuriyet - Gürbüz Çapan |