Los Angeles Kent Planı İçin Yol Gösterici Olarak Bir Bina

Thom Mayne hiçbir zaman çekingen ve ürkek bir mimar olmadı. Mayne’nin
tasarımları teknolojik bravura ile genişleyen şehrin karayolları ve devasa
billboardları ile sizin de eklemlenebileceğiniz bir çeşit kentli azmini ve
kararlılığını bağdaştırıyor. Aynı zamanda bu katı maskenin altında çok güçlü bir
sosyal iyimserlik yatıyor.
Bu yüzden belediyenin yakınında, kavşaklar arası bir şehir arazisini kapsayan
yeni Caltrans Bölgesi Genel Merkezi, Mayne için bulunmaz bir görev olmuştu.
Eylül ayında törenle açılan bina, şehrin olağanüstü mühendislik yapıtlarından
sayılan karayollarını denetleyen hükümet birimine ev sahipliği yapacak.
Bahsedilen karayolları gibi binanın kendisi de bir anıt özelliği taşımaktadır ki
parıldayan metal yüzeyi ve “sosyal mobilite, kişisel özgürlük, ebedi gençlik”
gibi gelecekteki amansız inancı anımsatan iri formu ile Los Angeles’ı Amerikan
tarihindeki en radikal kentsel oluşumlardan biri haline getirmektedir.
Caltrans tasarımında ayrıca; Los Angeles şehir merkezini ruhsuz şirket
kuşatmasına çeviren ve bu alanı çevreleyen etnik komşulardan tamamen ayıran
steril kuleleri ve korkutucu plazaları açık bir reddediş yatmaktadır. Thom Mayne
şehir merkezlerini koruma adına bunları yaya çevresi temalı, sıradan küçük
Amerikan kasabalarının yapay versiyonlarına çevirmemiz gerektiği nosyonunu da
kabul etmez. Aksine, onun tasarımı şehirlere anlamını veren içgüdüsel bir
anlayıştan filizlenmektedir: Çatışan ölçekler ve canlı etnik karışım.
Böyle bir mesaj daha iyi bir zamanda gelemezdi. Los Angeles, en düzeysiz gelişim
niyetlerine karşı hala mimarlığın halka birşeyler katabileceğine inanan
kişilerle şehir merkezini nihayetiyle değişticek bir yeniden geliştirme
projesini başlatmak üzereydi. Gehry’nin yakın zamanda tamamlamış olduğu “Walt
Disney Concert Hall” projesi ve Jose Rafael Moneo’nun “Cathedral of Our Lady of
the Angels”ı gibi Caltrans Genel Merkezi, Los Angeles şehir merkezinin
Amerika’daki en orjinal ve en canlı şehir merkezlerinden biri olarak edinmiş
olduğu önemi geri kazandırmak sözüne dayanıyordu.
Bina, Grand Avenue ve Little Tokyo’nun kültürel sınır noktaları arasındaki
Belediye’nin karşısında belirgin ve göze çarpan bir alanda konumlanıyor.
Hollanda’dan Rem Koolhaas ve Barcelona’dan Benedetta Tagliabue’nın da katıldığı
yarışmanın sonucunda tipik mükemmel tasarımlar yapan bir komisyon oluşmamıştı.
46.200 m² lik inşaat alanına 396.000 m²’lik ofis alanı sıkıştırılmasını
gerektiren yapının olağanüstü büyük ölçeği şehrin konvansiyonel bir ofis bloğuna
sahip olacağına dair bir göstergeydi. Projenin sade ve alçakgönüllü ilk
bütçesiyse yaklaşık olarak 165 milyon Dolardı ve görünüşe göre bu bütçeyle
mimari imgelemler için pek de fazla fırsat tanınmıyordu.
Ancak umutsuzluğa kapılmaktansa, Thom Mayne ve Santa Monica merkezli firması
Morphosis, bir çok olası yeniliği de içeren bir temel tasarım anlaşması
yaptılar. Revize edilmiş bu versiyonda ofislerin çoğu inşaat alanının batı
yönünü kapsayan on üç katlı ofis bloğundaydı ve geriye kalan da inşaat alanının
güney kısmını kapsayan üç katlı public plaza olacaktı. Mekanik delikli metal
cephe, açık hava kamu lobisi gibi çekici sözleşme şartlarıyla yapının bütçesine
kabaca 16 milyon Dolar daha eklenmiş oldu.
Mimarın bu stratejisi şehri, mimarlığa ne kadar değer biçtiğini sorgulamaya
zorlamış ve sürpriz bir şekilde işe de yaramıştır. Bazı tasarım kriterleri
paradan tasarruf yapılabilmesi için değiştirilmiştir: Örneğin halk lobisi altı
kattan dört kata indirilirken cam kaplı konferans salonu projenin programından
çıkarıldı. Bütün bunların yanında Caltrans yine de oldukça lüks, yüksek
standartta bir fiyata mal oldu. (Proje 170 milyon Dolara bitirilmiştir.)
Yapı hükümet binasından bakıldığında, şehir merkezinin taştan kuleleri
karşısında parıldayan cephesiyle şaşırtıcı bir zıtlık yaratmaktadır. Ana ofis
binasının üst katları, dengenin uyumunu belirginleştiren yaya kaldırımının
üstüne çıkma yapmakta, yatay panellerin delinmiş yüzleriyse strüktüre akıllardan
çıkmayan bir görsellik katmaktadır. Ve panellerin bu yüzleri, güneş ufukta
batarken mekanik gözkapakları gibi ağır ağır kalkarak ışığın ofisin içine
akmasına izin vermektedirler.
Bina titrek ışıklar içerisindeki bir cam parçasına dönüştüğü zaman etkisi
büyüleyici olmaktadır. Ancak daha da ustaca olan, cephenin hareketli yüzündeki
çeşitli dokuların binanın içinde geçen hayatın hareketliliğine dair ipuçları
veren yapısını kırmasıdır. Ve tasarım, bina tarafından sınırlandırılan kamusal
alanların hiyerarşisiyle onu çevreleyen alanlarla saldırgan bir ilişkiye girer.
New York Times - Nicolai Ouroussoff
Çeviren: Gülin Şenol - Arkitera
|