Mimarlıkta 'buluşma' yılı...
2005'te dünya mimarlarını ağırlayacak mimarlarımız
2004'te önce kentleriyle buluştular
Mimarlık alanında 2004 yılı 'mimarlık için yürünen
yıl' olarak da anılacak. Dünya mimarlık buluşmasına ev sahipliği için
yurt düzeyinde beraberliklerle hazırlanan mimarlar Diyarbakır'da kent maketiyle
birlikte.
Sonuna geldiğimiz 2004 yılı mimarlık dünyamızda hemen 'her yönüyle' ve her kesim
için bir 'buluşma yılı' oldu. 2005 Temmuzu'nda İstanbul'da yaşanacak 'dünya
mimarları buluşması' na, önce kendi kentleriyle ve kendi ülkeleriyle buluşarak
hazırlanmaya başlayan mimarlarımız, 'mimarlığın kentlere olan kara sevdası' nı
da 2004 yılı boyunca doyasıya yaşadılar ve gündeme getirdiler.
Uluslararası Mimarlar Birliği'nin (UIA) İstanbul
Dünya Mimarlık Kongresi için 'Kentler ve Mimarlık' temasını öngörmesi, ülkemiz
açısından son yıllarda giderek artan bir özlemin dünyayla da paylaşılması
demekti.
Çünkü 'kent planlaması' ile 'mimarlık' birbirleri
için vazgeçilmez iki duyarlılık olmasına rağmen dünyada başka hiçbir ülkede
görülmeyen düzeyde bir ayrıştırma her ikisini de 'yalnız' laştırdı ve 'duygusuz'
kıldı.
O kadar ki dünya mimarlık tarihinin beşiği olan
kentlerimizde bile mimari tınılardan ve sorumluluklardan uzak bir planlama; aynı
şekilde kentsel ve çevresel kaygılardan uzak, parsel ölçeğindeki bir mimarlık,
önce eğitimde, sonra da yasalarda kurumsallaştırıldı.
' Mimarın kenti-kentin mimarı'
İşte bu vefasızlığa karşı direnişlerinde giderek
yalnız kalan mimarlarımız için UIA-2005 İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi sıradan
bir ev sahipliğine değil; 'kentin ve mimarlığın birlikte gözetilmesi' gereğinin
yeniden ulusal bilince çıkartılmasına da olanak sağladı.
Bunun üzerine ülkenin her bir köşesinde 'Mimarın
Kenti-Kentin Mimarı' diyerek kolları sıvayan Mimarlar Odası, 2004 yılı Haziran
ayından bu yana 'Türkiye Kongreleri' ni düzenlemeye başladı. Mimarlığın
kentlerle yeniden buluşmasını 'dünya gündemine taşımak için' sabırsızlanan
mimarlarımız, önce Konya'da, ardından Trabzon'da, sonra İzmir'de ve geçenlerde
Diyarbakır ile Mardin'de bir araya gelerek aynı bölgelerdeki diğer kentleri de
kapsayan 'mimarlık ve yaşam' ilişkilerini değerlendirdiler. Bu beraberlikler
2005 yılının Şubat ayında da Adana ve Antakya'da, nisan ayında Kocaeli'nde ve
mayıs ayında da Ankara'da sürdürülerek mimarlığımızın 'ilk büyük ev sahipliği'
ne birikimler aktaracak...
Çok yönlü beraberlikler
Türkiye Kongreleri sadece mimarlıkla kentleri değil;
aslında her ikisinden de sorumlu olan değişik kesimleri buluşturan bir
'işbirliği süreci' olarak yaşanıyor.
Kongrelere ev sahipliği yapan kentlerin 'yerel
yöneticileri' ile aynı illerin 'vali' leri Türkiye'nin bugüne dek hasret kaldığı
'mimarlık-kamu buluşması' nın en içten örneklerini sergiliyorlar.
Benzer şekilde 'üniversiteler ile mimarlar', 'sivil
toplum kuruluşları ile mimarlar' ve hatta 'plancılar ve mimarlar' kentlerimizin
daha yaşanılır olması ve kimlikli gelişmesi için buluşuyorlar, konuşuyorlar,
tartışıyorlar...
İnşaat ve yapı sektöründeki üreticiler bu ortamlarda
aynı coşkuyla yer alarak kentsel sorumlulukları paylaşıyorlar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu çok yönlü buluşmaya
merkezi yönetimin katkısını ve desteğini sağlayarak mimarlığın temelde bir
'kültür ve sanat eylemi' olduğunu unutan 50 yıllık imar politikalarına adeta
ders veriyor.
Şehircilik de mimarlıktır
Kentlerle mimarlığın 2004 yılındaki buluşması sadece
Türkiye kongreleri'nde yaşanmadı. Hukuksal düzenlemelerde ve yargı kararlarında
da 'mimarlık' ın 'şehircilik' ten dışlanmasına karşı önemli kazanımlar elde
edildi.
Örneğin, Mimarlar Odası'nın 19-20 Kasım 2004
tarihlerinde Nevşehir'de yapılan genel kurulunda kabul edilen yeni 'Serbest
Mimarlık Hizmetleri Yönetmeliği' nde 'mimarlık' tanımlanırken yapı ve mekân
tasarımının yanı sıra 'kentsel tasarım' ve 'kentsel planlama' da yer aldı...
Yine Mimarlar Odası'nın 18 Aralık 2004 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanan ana yönetmeliğinde 'mimarlık kültürünün korunmasını ve
geliştirilmesini sağlamak..' da odanın amaçları arasında yer alıyor.
Bu kültürün, temelde 'kent kültürü' olduğunu
vurgulayan sayısız belge ile; kentlerin ancak 'mimariyi içeren bir planlama' yla
gelişebileceğini kabul eden evrensel şehircilik kuramı, aynı yönetmelikle mimar
ve kent arasındaki sorumluluğun da tanımlandığını kanıtlamış oluyor.
Bu beraberlik yargı kararlarımızda da 2004 yılının
bir hukuk kazanımı olarak yer aldı. Şehir Plancıları Odası'nın 29 Mayıs 2002
tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 'Serbest Şehircilik Hizmetleri Yönetmeliği'
nde, imar planı yapan mimarların Mimarlar Odası'na kaydını engelleyen maddeler
vardı. Kentleri tasarlayan mimarları, kendi mimarlık örgütünden bile dışlamaya
çalışan bu yönetmeliğe karşı açılan davada, Danıştay'ın 29 Eylül 2004 tarihli
kararı ile aynı maddeler iptal edildi. Yüksek yargının iptal gerekçesindeki şu
vurgulamalar ise sanki Türkiye Kongreleri'nin 'Mimarın kenti-kentin mimarı'
sloganına adaletin bir armağanıydı:
''...mimarların, imar planlarının yapılması ve
uygulanmasında yasalarla tam yetkili kılınmış olması ve mimarlık mesleğinin imar
planlama hizmetlerini ana faaliyet olarak disiplin içine almış olması karşısında
anılan görevleri üstlenecek yeterlik belgesine sahip mimarların ihtisaslarına
uygun mimarlar odasına üye olarak kaydolmaları ve bürolarını tescil ettirmeleri
yeterlidir.''
Şimdi ülkemiz mimarları, işte bu hukuksal
kazanımlarla da birlikte 2005 Temmuz ayındaki 'Dünya Mimarlık Buluşması' na hem
kentlerle, hem kamu kesimi ve sivil toplumla, hem de birbirleriyle buluşarak
hazırlanıyorlar.
Tarihten gelen mimarlık bilincimizi Türkiye'nin
gündemine daha güçlü taşıyabilmek için 2 Ekim 2004 tarihinde İstanbul'da
düzenlenen 'Mimarlığa Saygı Yürüyüşü' de 2004 yılının en coşkulu 'buluşma günü'
olarak anılarda kalıyor...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |