reklam

05 Ocak 2005 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Özelleştirme ve yerel yönetimler (2)

Geçen yıl (!) başladığımız bir konuyu bu yılın ilk haftasında sürdürüyoruz. Bilindiği gibi şimdiye kadar yasalaşan iki düzenleme var: Büyükşehir Belediyeleri Yasası (Temmuz 2004) ile Belediye Yasası (Aralık 2004). Cumhurbaşkanından 14 maddesi dönen ve yeniden görüşülme sırasını bekleyen İl Özel İdareleri Yasası'nın muhtemelen şimdilik Anayasa'ya açıkça aykırı olan maddeleri ayıklanarak sunulacak.

Geçen hafta söylemiştik: Türkiye'de "kamu yönetimi reformu" adıyla getirilen düzenlemeler, yeni bir özelleştirme dalgasının habercisidir. Üstelik bunlar genel kamuoyunun ilgi odağından büyük ölçüde kaçırılarak yapılmaktadır/ yapılacaktır. Bu düzenlemelerin siyasi hedeflerini bir yana bırakırsak, ekonomik hedeflerinin başında, iktidar yandaşı şirketlerin ihalelerle serpilmeleri, iktidarın gözlerden ırak koşullarda kendi zenginini yaratması ve bütün bunların denetimden uzak bir süreç içinde gerçekleştirilmesi gelmektedir. Şimdi düzenlemelerden bazı örnekler verelim.

(i) Özelleştirme-yerelleşme birlikteliğinin en açık görünen meyvesi, hem Belediye Yasasında (madde 18/j) hem de Cumhurbaşkanından döndüğü için henüz yasalaşamayan İl Özel İdareleri (İÖİ) Yasa Tasarısında (madde 10/i), meclislere verilen özelleştirme yetkisinde görülmektedir: "Belediye/İÖİ adına imtiyaz verilmesine ve belediye/İÖİ yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye/İÖİ'ne ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirmesine karar vermek" yetkisi söz konusu meclislerin görevleri arasında sayılmaktadır. Oysa, on yıldır yürürlükte olan 4046 sayılı Özelleştirme Yasası, kapsam başlıklı 1 inci maddesinin (e) bendinde, belediye ve il özel idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile pay oranlarına bakılmaksızın her türlü iştiraklerdeki paylarının özelleştirilmesine ilişkin esasları bu kanun kapsamında düzenlemiştir. Aynı yasanın 3 üncü maddesine göre, yasanın 1 inci maddesinde sayılan kuruluşların "özelleştirme kapsamına" alınmasına Özelleştirme Yüksek Kurulu karar verir. Kısacası, yerel yönetim şirketlerinin özelleştirilmesine yerel yönetim meclislerinin karar verecek olması yürürlükteki özelleştirme yayasına aykırıdır ve Anayasa Mahkemesi'nden dönecek özelliktedir. Mevcut iktidarın, kendi niyetleri doğrultusunda 4046 sayılı yasayı değiştirmesine kuşkusuz siyasi ve hukuki bir engel bulunmamaktadır. Ama var olan bir hukuki düzenlemeyi yok saymasına göz yumulabilir mi? Öte yandan, yerel yönetim şirketlerinin kurulması Bakanlar Kurulu kararıyla olmaktadır; kuruluşuna Bakanlar kurulunun karar verdiği bir şirketin belediye/İÖİ meclisinin kararıyla özelleştirilmesi de hukuka uygun olmayacaktır.

(ii)Gerek belediyeler gerekse İÖİ, yeni düzenlemelerde istedikleri her alanda şirket kurma yetkisiyle donatılmaktadırlar. Oysa eski düzenlemede bu yetkiler sayılan bazı alanlar itibariyle sınırlanmış bulunmaktaydı. Yeni durumda, yerel yönetimler, kendilerine yasayla verilen kamu hizmetlerini görme görevini, yerel yönetim şirketleri kurarak -bir tür dahili taşeronluk uygulayarak- yerine getirebileceklerdir. Yasayla yerel yönetimlere verilen kamu hizmetlerinin idari bir işlemle özel hukuk kişisine devredilmesi, hukukun genel ilkelerine de, özelleştirmede kanun arayan Anayasa'nın 47 inci maddesine de aykırıdır.

(iii)Diğer yandan, belediye yasası ve İÖİ tasarısına göre, denetimle görevli Sayıştay'a, gerektiğinde denetimi özel kuruluşlara yaptırabilmesi için yetki verilmektedir. Oluşturulan aşırı şirketleşme potansiyeli daha sıkı bir kamusal denetim gerektirirken, tam tersine, özelleştirme anlayışı denetim alanına da sıçratılmaktadır.

(iv)Söz konusu yasa ve tasarıdaki düzenlemeler, "hizmeti kullanan öder" mantığını yaygınlaştırarak, yerel hizmetlerin kamu hizmeti anlayışıyla ücretsiz (veya sadece genel ve yerel vergi ve benzerleri karşılığında) sunulmasına engel olacak bir anlayışı getirmektedir. Bunun başka türlü ifadesi ise, kamu hizmetinin piyasa koşullarında karşılığının ödenmesi yani kamu hizmeti olmaktan çıkarılarak özelleştirilmesidir.

(v)Özelleştirmenin bir başka boyutu da gelirler yönünden ortaya çıkıyor. Belediyelerin bütçeden aldıkları paylarının alacaklı şirketler tarafından haczedilebilir duruma getirilmesi bunun çok önemli bir göstergesidir. Bundan, İller Bankası yanında, en çok alt yapı ihalelerine giren yabancı şirketlerin yararlanmasının beklenmesi şaşırtıcı olur muydu? Bu durum size Osmanlı'nın vergi gelirlerini Düyun-u Umumiye'ye bırakmasını anımsatmıyor mu?

AKP'nin niçin yerel yönetimci geçinirken belediyelerin bütçe vergi payını ısrarla yüzde 6'dan 5'e indirdiği şimdi daha fazla anlam kazanmıyor mu? İşte AKP'nin yerelleştirme anlayışının özet bir görüntüsü...
Birgün - Oğuz Oyan

 

Ocak 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31            
diğer aylar için tıklayın

Mimarlık ve tasarım dünyası ile ilgili genel tartışma konuları Mimarlık forumunda

Arkitera.com/forum

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz