Tepebaşı nasıl kullanılmalı?
Yıllardır metruk duran, Tepebaşı'ndaki eski TÜYAP
Kitap Fuarı binasının yeniden işlevlendirilmesi uzmanlar için bir sınava dönüştü
Tepebaşı insiyatifi
İstanbul'un kent merkezinin Avrupa kentlerinde olduğu gibi bir etkinlikler
mekânına ihtiyacı var. Paris'teki Pompidou Merkezi ve önündeki platform,
Berlin'deki Kultur Forum, kentlileri kültür, tasarım, mimarlık, müzik projeleri,
etkinlikleri ile buluşturan odak noktaları. İstanbul'un merkezinde bu açıdan bir
eksiklik var: Ne Taksim Meydanı, ne Atatürk Kültür Merkezi bu ihtiyacı
karşılıyor. Bu nedenle yalnızca yerel kültür projeleri sahipleri değil
uluslararası projeler de İstanbul'da yer bulamıyor. Kamunun elindeki sınırlı
sayıdaki sergi, konser, gösteri salonları ya kötü işletiliyor ya da kâr amaçlı
kuruluşların elinde sıradan ticari etkinliklere sahne oluyor.
Antrepoların bir bölümünün "İstanbul Modern" başlığı
altında bu ihtiyaca cevap verecek bir biçimde düzenlenmesi ve dönüşüme öncülük
etmesi bugün bu ihtiyacın daha da güncel hale gelmesine yolaçtı. Şimdi sıra
başka mekânlarda. Bu açıdan bakıldığında konumu itibarıyla ilk akla gelebilecek
olan yer Beyoğlu Tepebaşı'ndaki sergi sarayı. En az İstanbul Modern
büyüklüğündeki mekân, ortak güncel etkinlikler için kent merkezinde yeni bir
dinamik yaratabilir. Geçmişte TÜYAP Fuar Merkezi olarak bilinen yer yaklaşık üç
yıldır -nedeni bilinmez bir biçimde işlevsiz kalmış durumda. Bu sorunu çözmek
için bir yıldır bir çalışma yapan yerel yönetim ve kültürle ilgili kurumların
temsilcileri 15 Eylül'de Pera Palas'ta bir toplantıda buluştular. Bu toplantıda
görev alan kuruluşlar mekânın yeniden işlevlendirilmesi ve geliştirilmesi için
yerel yönetime katkıda bulunabileceklerini, programlarını buraya
taşıyabileceklerini belirttiler. Bu bölgede yer alan Avrupa kültür misyonları da
bu merkezin oluşumuna katkıda bulunmayı, uluslararası ilişkileri kurmayı taahhüt
ettiler. Konuyla ilgili toplantılarda bu kuruluşlar ve mekânın sahibi İstanbul
Büyükşehir Belediyesi birlikte bir ortak yönetim oluşturmak için karar aldılar.
Bu girişim, şimdiden öngörülebileceği gibi, bu önemli kamusal mekânın ilk önce
geçici, daha sonra da uzun süreli kullanımı için ve İstanbul için çok önemli bir
deneyim alanı olabilir ve İstanbul yeni bir güncel kültür odağına kavuşabilir.
Önemli bir imkan
Tepebaşı sergi salonlarının ve üstünde onunla bütünleşen platformun karşısında
Pera Müzesi kuruluyor. Hemen yanıbaşında güzel salonu, kütüphanesi ve İstanbul'a
taşıyabileceği etkinliklerle İtalyan Kültür Merkezi (Casa d'Italia) var. Diğer
taraflarda İspanyol Kültür Merkezi (Cervantes Enstitüsü), Fransız Kültür
Merkezi, Anadolu Araştırmaları Enstitüsü, Hollanda, İsveç kültür misyonları yer
alıyor. Sıralamaya devam edersek, Garanti Platform, Yapı Kredi Kültür Sanat,
Borusan Kültür Merkezi bu alanın hemen yanıbaşında yeralıyor. Sinemaları,
kafeleri, otelleri saymaya gerek yok. Yerel yönetimle görüşülerek 2005 yılında
İstanbul Bienali'nin burada düzenlenmesi kararlaştırıldı. Yerli yabancı birçok
kültür kurumu İstanbul'da etkinlikler planlıyor. Belki de ilk defa kuruluşların
kendi mekânlarının dışlarında ortak paylaşabilecekleri bir mekân faaliyete
geçebilir ve uzun vadede de bu girişim bu mekânın dönüşümü için AB fonlarını,
bağımsız kültür sermayesini harekete geçirebilir.
Bölgede yeralan sanat kurumları, yerli yabancı
kültür kurumları ortak bir girişim için biraraya gelmiş durumdalar. Bu mekânı
canlandırmak için uluslararası kuruluşlar da çok önemli kültür etkinliklerini
buraya taşımaya hazırlar. İşte tam bu sırada aniden ve nasıl olduğu, ne olduğu
bilinmeden Beyoğlu Tepebaşı Sergi Salonu'nu planlama bürosuna dönüştürmek üzere
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir inşaata başlandı. Anlaşılan bir
yerlerde eski alışkanlıklar ve refleksler depreşmişti. Bu noktada Tepebaşı
projesi kent yönetimi tarafından görevlendirilen şehir plancıları için büyük bir
sınava dönüştü. Bakalım yönetim ve uzmanlar ayaklarına gelen bu fırsatı nasıl
değerlendirecekler? "Ne güzel bir yerimiz oldu" deyip bu mekâna el mi
koyacaklar, yoksa kentin merkezinde gelişme dinamiklerinin önünü mü açacaklar?
Sınav için cevap anahtarı
1. Böyle bir mekânı geçici de olsa bir büro yapmak, en azından İstanbul için
hiçbir yaratıcı fikir geliştirememek demek: Planlama bürosu İstanbul'un birçok
yerinde olabilir. Bu büro için iş merkezleri gibi çok katlı yapılar da
kullanılabilir. Ancak kentin göbeğindeki bir sergi salonunu büroya çevirmek,
kentin nasıl gelişeceğini, imkanlarının neler olduğunu hiç düşünmeden hareket
etmek demek.
2. Bugün yerel yönetim bu mekânı büro yapmak isteyenler kadar, burayı İstanbul'a
kazandırmak isteyenlerin de görüşlerine kulak vermek zorunda: Bu mekân
gençlerin, İstanbulluların yeni kültür ve şehircilik projeleri ile
tanışabilecekleri, uluslararası projelerle iletişim kurulacak bir merkez
olabilir.
3. İstanbul'un yönetiminin ve şehir plancılarının arayıp da bulamayacakları bir
fırsat var: Daha şimdiden bölgede yer alan sanat kurumları, yabancı kültür
misyonları biraraya gelmiş durumda. Bu mekânı canlandırmak için uluslararası
kuruluşlar da çok önemli sanat etkinliklerini, tasarım, mimarlık sergilerini
buraya taşımaya hazır.
4. Uzmanların görevlerini yerine getirmek için bu mekânın ne şekilde
işlevlendirilebileceğini düşünmeleri ve programlama aşamasını geniş bir ilgi
alanına taşımaları gerekli: Bu mekân büyük sergiler için çok uygun. Platform ve
iç mekânların birlikte kullanılması ve yönetilmesi gerekli. Çevresinde yer alan
oteller, sinemalar, kültür merkezleri, kafeler, restoranlar, kitapçılar bu
mekânla birlikte daha da önem kazanacak.
5. Bu mekân dinamik bir etkinlikler merkezi olabilir: Bunun için uzmanların
dışlayıcı değil, kapsayıcı bir süreç başlatmaları gerekli. Yerel yönetimin ve
görevlendirilen uzmanların en geniş katılımı sağlayarak bu tür kentsel dönüşüm
fırsatlarını geliştirme sorumluluğu var.
Belki de İstanbul'un kent yönetimi olağanüstü ve
yepyeni bir yöntem kullanarak kenti planlamayı deniyor. Bu planlama yönteminin
esası şu: Görevlendireceği şehir plancıları ve mimarlara, İstanbul'un göbeğinde,
etkinlikler mekânı olabilecek bir yeri büro olarak tahsis ederek, onların bu
işten anlayıp, anlamadıklarını; bu işi yapıp, yapamayacaklarını sınamak istiyor.
Neden olmasın? Belki de çok zekice hazırlanmış bir sınavla karşı karşıyayız:
Eğer görevlendirilen plancılar ve mimarlar hiç fikir üretmeden, İstanbul'un
göbeğindeki bir kamusal alan nasıl planlanır, programlanır diye düşünmeden,
ilgili kurumlara ve kişilerle düşünce geliştirmeden bu işe kalkışırlarsa
-geçmişte olduğu gibi- planlamanın kuyusunu kazmış olacaklar. Bu mekân şehir
plancılarının, mimarların planlamayı, uzmanlık işlevlerini hapsettikleri bir
kutu olacak. Yaptıkları planları, projeleri kimse dikkate almayacak. Eğer
İstanbul'un göbeğindeki bu mekânın nasıl bir işlev kazanması gerektiğini
düşünmekle ve bizim adımıza üstlenmiş oldukları görevlerini yerine getirmekle
işe başlarlarsa İstanbul'un planlama faaliyetlerinde yepyeni bir çığır açılacak
Radikal |