Mehmet Ali Ağa Konağı’nın dönüşü
Datça’da,
iki yüz yıllık bir kültür mirası, bugün yeniden canlanıyor. ‘Mehmet Ali Ağa
Konağı’ aslına uygun restore edilerek yüzyıla uygun konaklama olanağı da sunan
bir turizm ve kültür merkezi olarak geri döndü.
Antik Yunan’da tarihçi ve coğrafyacı olan Strabon’un “Tanrının uzun ve sağlıklı
yaşamasını istediği kullarını gönderdiği yer” diye tanımladığı Datça’da, iki yüz
yıllık bir kültür mirası, küllerinden doğan Simurg örneği, bugün yeniden
canlanıyor. Yarımadaya ikinci ismini veren Reşadiye Mahallesi’nin tepesine
kurulmuş olan “Mehmet Ali Ağa Konağı” aslına uygun restore edilerek yüzyıla
uygun konaklama olanağı da sunan bir turizm ve kültür merkezine dönüştürüldü.
Yöre halkının “Kocaev” diye andığı ve Türkiye’nin Akdeniz bölgesindeki en eski
mimari örneklerinden biri olan bu eşraf malikanesi, Eylül 2002 tarihinde Pir
Turistik Tesisleri adına Mehmet Pir tarafından satın alınana kadar kaderine terk
edilmiş ve çürümeye bırakılmıştı.
Konak “en az müdahale, en iyi restorasyondur” ilkesine uygun olarak restore
edilirken tarihi doku ayrıntılara kadar korunmuş.
3 bin
yılı aşan tarihin izleri
Reşadiye Yarımadası’nın ucunda yer alan Knidos, Antikçağ’ın en önemli
ticaret ve kültür merkezlerinden biriydi. Matematikçi Eudoksos’un, eski dünyanın
7 harikasından biri olan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’un doğdukları
kent olan Knidos, seramikleri, şarabı ve sirkesiyle ünlüydü.
Heykeltıraş Praksiteles’in eseri olan Afrodit yontusunun bulunduğu tapınak,
antik dünyanın bir hac merkeziydi. Bizans döneminde İstanbul’a götürülen ve bir
yangında yok olan bu yontunun antik kopyası bugün Vatikan Müzesi’ndedir.
19. yüzyıl’da İngiliz arkeolog Charles Thomas Newton’un kazılarında çıkarılan
buluntular ve Spartalılara karşı kazanılan bir deniz zaferi anısına Knidoslular
tarafından dikilmiş olan “Aslanlı Anıt” ise British Museum’da sergilenmektedir.
Mehmet Ali Ağa Konağı’nın öyküsü, Knidos’un çoktan tarihe malolduğu bir dönemde
başlar. Datça Yarımadası’nı, Osmanlı donanmasındaki yararlılıklarından ötürü
dirlik olarak alan Giritli Ali Ağa’nın ardından gelen Tuhfezade ailesinin
ikametgahıdır. Konağı 1800’lü yılların başında Mehmet Ali Ağa’nın babası Mehmet
Halil Ağa yaptırmıştır.
Olağanüstü bir coğrafyada
Datça, bozulmamış doğasıyla, zengin florasıyla, bol oksijenli havası ve
tertemiz deniziyle, yıpranmış dünyamızın yaşanabilir birkaç noktasından biri.
Mehmet Ali Ağa Konağı, bir “müze otel” olarak, tarihle doğanın buluştuğu bir
yörede, konuklarını doğanın nimetleri içinde geçmişin anılarıyla buluşturmayı
amaçlıyor.
Konak,
yeni sahiplerinin bu önemli kültür mirasımızı koruma kararlılığıyla iki
yüzyıllık bir tarihi günümüze taşıyarak eski görkemli günlerine geri dönüyor.
Mehmet Ali Ağa Konağı’nın restorasyonu tarihe karşı beslenen sevgi, saygı ve
sorumluluğun öyküsü.
19. yy Türk Evi Mimarisi + 21. yy Konforu
Bir müze otel
Konağın görkemli ahşap kapısından girer girmez huzura uzanan bir yolculuğa
başlanıyor. Özenli bir peyzaj mimarisinin ürünü olan beş buçuk dönümlük bahçenin
güney ucunda “Başoda”yı da içeren bir süit ve dört odalı tarihi taş konak tüm
ihtişamıyla karşımızda.
“Başoda”nın 1831 yılına tarihlenmiş olan kalemişleri, Batı’dan gelen Barok
süslemeciliğiyle minyatür sanatının ayrıntılı gerçekçiliğini buluşturmasını
bilmiş sanatkarların, hayal güçlerinin seyrine doyum olmaz örneklerini
oluşturuyor.
Yelkenli
kayıklar, surlarla çevrili sıra sıra evler, kuşlar, leylekler, çiçek sepetleri
her biri tek tek başka başka öyküler anlatıyor. Her öykü iç zenginliği ve ruhun
ihtişamıyla dolu...
Başoda samanla doldurulmuş
yer sedirleri, antik şamdanları ve içeride sergilenen özel koleksiyon parçaları
ile bir müze niteliği taşıyor.
Zarif bir ahşap
işçiliğinin örneği olan yüklük kapılarının gerisinde modern banyo ve tuvaletler
saklı. Bu banyo ve tuvaletler odaların ilk bakışta görünmeyen ama en çarpıcı
köşelerini oluşturuyor. Başoda ile diğer odaların açıldığı geniş sofadan
ilerleyince karşılaşılan küçük aile hamamı konağın değerlerinden biri. Bir Türk
hamamının tüm özelliklerini taşıyan bu küçük hamam yüzyıllardır Türklerin ve
Romalıların yaptığı gibi sıcak suyun ve buharın sağlığını konuklarına sunmak
için aslına uygun restore edilmiş.
Konağın
eski hizmet binalarının olduğu yerde yapılan 3 ayrı taş binada biri süit toplam
12 oda var. Bu odalara hakim olan Osmanlı tarzının modernleştirilmiş çizgileri
ise konakla uyum içinde. Hepsi birbirinden farklı renkler taşıyan bu odalar
kavuklu komodinleri, mekik yatak başları, yeniçeri başlıklı lambalarıyla
geçmişten geleni güncel olanla buluşturan bir tasarım anlayışıyla döşendi.
Binalardan ikisini bağlayan ahşap galeri ve diğer binanın önündeki hayli büyük
eski ferforje balkon ise burada konaklayanların özel dinlenme mekanları olarak
düşünülmüş.
Tarihi ve doğayı yalnızca
mekanlarla değil, tadlarla da yaşatmayı hedefleyen Mehmet Ali Ağa Konağı, 150
kişiye hizmet verecek kapasitede bir mutfağa sahip. Osmanlı, Akdeniz ve Ege
kültürünün lezzetleri bu mutfakta buluşuyor. Yörenin otlarıyla yapılan yemekler
damakta bıraktığı tadlarla akılda kalacak kadar özel. Konağın bahçeye bakan
geniş avlusunda, fiskiyeli havuzun etrafında hazırlanan sofralarda çiçeklerin
kokusu ve titreyen mum ışıklarında yemek, konağın ön cephesindeki narenciye
bahçesinde limon ve portakal ağaçlarının gölgesinde dinlenmek, konağın konukları
için zamanın dışında olunacak mekanlar. Zemin katta yeralan kav’ın büyülü
atmosferi şarap seven konuklar düşünülerek hazırlanmış.
Akdeniz
yöresine özgü bitki ve çiçekleri, portakal ve limon ağaçları, ahşap köprüleri,
su oyunları oluşturan kaskatları ve antik çeşmeleriyle bahçenin her köşesinde
ayrı bir sürpriz var. Gizli bahçeleri, çardakvari oturma grupları, güneşlenme ve
seyir teraslarıyla konak bahçesi bir mutluluk vahası.
Bir kültür merkezi
Mehmet Ali Ağa Konağı bir butik otel olmanın dışında sanatsal ve kültürel
etkinlikleri ile de kendinden sözettirecek bir kültür merkezi olmayı hedefliyor.
Konakta tarih, kültür ve sanat kitaplarından oluşan zengin içeriğiyle bir
kütüphane de bulunuyor. Odalarında ya da kütüphanede çalışmak isteyen konuklara
her türlü teknik donanımla destek verecek olan kütüphane araştırmacılara da
kaynak oluşturacak nitelikte.
Yerel ürünlerin, kitap,
kartpostal ve bir çok objenin satıldığı dükkanlar da konukların konakta
geçirdikleri sürede yaşadıkları anıların kalıcı olması için düşünülmüş.
Mehmet Ali Ağa Konağı
bugün doğaya, geleneğe ve çevreye duyduğu saygıyla yenilenen ve hayata katılan
bugünkü konumuyla “butik otel” kavramını aşarak kültür turizmi için çizgi dışı
bir müze otel. Bu tılsımlı konak “Tanrının uzun ve sağlıklı yaşamasını istediği
kullarını gönderdiği yer” olan Datça’da tarihi yaşamak, tarihle yaşamak ve
bugünden geçmişe dokunmayı arzulayan misafirlerini bekliyor. Yerel halkın
Kocaev’i Mehmet Ali Ağa Konağı sizin için yeniyüzyıla hazır!
NTVMSNBC |