reklam

24 Ocak 2005 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Göksu mesiresini katletmeyelim!..

Orta halli İstanbul halkının şöyle rahat bir soluk alabildiği bir meydan, bir yeşillik, bir açıklık kaldı mı ki? Gücü yeten vuruyor kazmayı yıkıyor, sonra da başlıyor beton yığınları yükselmeye!

Ne Sarıyer, ne Beykoz, ne Anadoluhisarı, ne Florya'da yeşil alan yok artık. Derme çatma, mimarisi yanlış, belki de mimar eli değmemiş kafaların marifeti!
Anadoluhisarı'nda meşhur Göksu mesiresinden ufak bir bölüm kalmıştı. Yıllardır orada kurbanlık hayvan sürüleri satılırdı. Pislikten, kokudan geçilmezdi yollardan, haftalarca devam ederdi aynı manzara.

Göksu mesiresinin bu son parçasının kurtulabilmesi için bütün semt halkı, şehirciler ayağa kalktılar. Göksu ihya edilecekti. Üstelik Vakıflar sahip çıkmıştı o koskoca yeşil sahaya. Planlar, projeler yapıldı.

Büyükşehir Belediyesi ani bir kararla tarihi Göksu mesiresinin kalan son parçasını inşaata açma kararı almaz mı?

Ayıp, günah ve insanlığa karşı suç. Şehir meclisinde CHP'lilerin itirazları bile yok! Acaba neden? AKP'liler ise, zaten orada inşaat yapmaya teşne ne hikmetse?

Yazık oluyor İstanbul'un tarihi son mesire yerini beton yığınlarıyla çevirmeye.

"Gidelim Göksu'ya, bir âlemi ab eyleyelim" şarkılarının söylendiği... Süslü faytonların feraceli, yaşmaklı hanımların, hatta sultanların... Cici beylerin göz süzdükleri dönemi yaşamadım. Ama 1940'larda Göksu çayırında, üç çift futbol takımının maç yapabileceği geniş yeşil alan vardı. Galatasaray lige hazırlık maçlarını orada yapar, Baba Gündüz Kılıç, Faruk, Adnan, Salim, hastalardan Arap Necati, Zengeller Bülent, Kozalak İlhami sabah vapurla Anadoluhisarı'na gidilir... Yemek yenir, güler eğlenir birbirine takılır herkes... Sonra maç başlardı.

Doğanın lütfu, diğer futbol alanı Beykoz çayırıydı. Kale direkleri ağları hep takılı dururdu. Gençler de oynardı, büyük takımlar da. Galatasaray bazen de Beykoz'a giderdi. Beykoz'la antrenman maçı yaparlardı. Meşhur Kelle İbrahim, Beykozlu olmasına rağmen hakemlik yapar, hiç kimse itiraz etmezdi kararlarına.

Akşamüzeri dönüşe geçerken de paça çorbası içilirdi. Bacak kemiklerini güçlendirir derler, bizi de içmeye zorlardı büyüklerimiz.

Oyun alanlarının kenarında aileler evden getirdikleri dolmaları, köfteleri yer, rakıları içer, tam anlamıyla temiz hava alırlardı.

Şimdi artık bu alanlar yok. Onların yerinde beton binalar, veya gecekondular yapılmış. 150-200 yıllık ceviz ağaçları bile kurumuş, kesilmiş, yozlaşmış doğanın insanlara armağanı yeşil alanlar. Göksu'nun 150 yıl önce çekilmiş kartpostalları hâlâ Avrupalıların ellerinde dolaşıyor. İstanbul'da da pek çok var. Böylesine tarihi bir gerçeği yok etmeye kimin hakkı var?

Üç beş müteahhit para kazanacak, üç beş kişi zıkkımlanacak diye koskoca tarih hiç gömülür mü?

Not: Rahatsızlığım sırasında beni arayan, soran dostlarıma, okurlarıma teşekkürler ederim. Sağlıklı, mutlu yeni yıllar, bayramlar dilerim
Milliyet - Yılmaz Çetiner

 

Ocak 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31            
diğer aylar için tıklayın

Kentin fiziksel çevresi, sorunları ve kentli olmak üzerine görüşlerinizi Kent başlığı  altında tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz