reklam

25 Ocak 2005 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Enkazlar kenti İstanbul...

İstanbullu vatandaşlar olarak, kanunsuz yapılardan olduğu kadar "enkazlardan" da arındırılmış bir kentte yaşamak istiyoruz.

İstanbul'un tartışmalı yapıları üç beş değil, ama bazıları var ki, bir simgeye dönüşüyor. Yolsuzluğun, kötü şehirciliğin, rüşvetin, çıkarcılığın simgesi oluyor. Ve o binaların etrafındaki fırtınalar da doğal olarak yatışmıyor. Bir zaman ortalık süt liman kesilse de, 'bütün bir kentin gözüne sokularak' yapılan yolsuzlukların yankısı pek kolay dinmiyor. Bırakın estetik açıdan İstanbul'a verdiği zararı, vicdani açıdan da son derece yaralayıcı bir 'şehir eşkıyalığı' olan Gökkafes bunun son yıllardaki en görünen örneği. Kendi halinde bir vatandaşın, herkesin yararlanacağı bir çay bahçesi yapmak için ruhsat istese asla ulaşamayacağı izinler, şehrin ortasına kazık gibi dikilen bir yapı için, neredeyse kurumlar arası seferberlik ilan edilerek veriliyorsa, bunun vicdani boyutunun da vatandaşlık bilinci taşıyan herkesi yaralaması gerekiyor. Ama konumuz bu değil, işin başka bir yönü. O da, ola ki Gökkafes yıkılırsa enkazının ne olacağı. Geçtiğimiz günlerde gazete sayfalarında Boğaziçi'ndeki bir villanın yıkım haberi yer aldı. Ardından Gökkafes'in önündeki lokantaların bazı bölümleri yıkıldı. Hepsi, yapılanın, yapanın yanına kâr kalmaması açısından umut verici gelişmeler. Son derece sınırlı bir alanda da olsa, adaleti sağlamaya yönelik girişimler.

Kente karşı suç
Ama yıllarca her gün Park Otel enkazının önünden geçmiş biri olarak sormadan yapamıyorum. Ya sonra? Sonrası ne olacak? "Burayı bana yar etmediniz, ben de size bu şehri yar etmem" diyen şehir eşkıyasının insafına mı kalınacak? Evinin penceresinden Park Otel'in karanlık, izbe enkazını seyrederek yaşamının yarısını geçirmiş olan insanlar var. Park Otel yüz katlı bir yapı olarak bile önlerine dikilseydi, bundan daha mutsuz olmayacaklardı. Ya Sarıyer'deki Uyum Sitesi! O villaların giderek dev kuş yuvalarına dönüşen ürkünç enkazlarını gördünüz mü hiç? Onların yerini alan hiçbir yapı Sarıyer sırtlarını bu kadar çirkinleştirmeyecekti. Dolayısıyla yıkmak doğru yönde atılmış bir adım, ama sonuçlandırılmış bir çözüm değil. Mesele o enkazı yok edip yerine uygar bir çözüm getirmekte. Murat Karayalçın, Ankara Belediye Başkanı olduğu dönemde 'kente karşı suç' diye bir kavramın oluşması ve bunun da birtakım yaptırımlar içermesi için uğraşlar verdi. İstanbul'da bu kavramı benimsemiş belediye var mı? Park Otel'e ilk kazma vurulduğundan bugüne gelip geçen belediye başkanları, o enkazın medeni bir yapıya dönüşebilmesi için hangi adımları attılar, ne tür projeler ürettiler? Önlerini tıkayan kanunları değiştirmek ya da yeni kanunlar çıkartmak için ne gibi önerilerde bulundular? Kısacası, bu meseleyi ne kadar dert edinip, üzerinde ne kadar çalıştılar, bilmiyoruz. Bildiğimiz ve vatandaş olarak bizi ilgilendiren bir şey varsa, o da kanunsuz yapılardan olduğu kadar enkazlardan da arındırılmış bir kentte yaşamak istediğimiz. Yolsuzluğu önlemenin sonucu o şehrin sakinlerini bir tür 'savaş sonrası Berlin' ortamında yaşatmak olmamalı. İstanbul ile ilgili 'romantik' hayaller kurduğuna tanık olduğumuz Kadir Topbaş'tan da bunu bekliyoruz. Eğer bu enkazlardan; onları 'ultra romantik' projesi 110 metrelik semazenin eteklerinin altına süpürerek kurtulmayı planlamıyorsa, lütfen bu konuda sonuca ulaşabileceği, elle tutulur bir projeyi gündeme getirsin.
Radikal - Hülya Ekşigil

 

Ocak 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31            
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Rem Koolhas 17 Mayıs 2005 tarihinde saat 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.


 
Philips Armatür'ün katkılarıyla

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz