Rektör 'Mimar'
Olunca...
Son zamanlarda rektörlerin kamuoyundaki
yerleri, ''yüksek öğrenim yasası'' nda öngörülen yeni düzenlemelere karşı
''direnişleri'' yle öne çıktı.
Hükümetin siyasal amaçlı tasarılarına
karşı bilimsel gelişmeyi ''üniversite özerkliği'' yle savunan rektörlerimiz,
hukuk tarihimize geçebilecek bir ''parlamento dışı etkinliği''
gerçekleştirdiler.
Ne var ki aynı tartışmalar sırasında,
hemen hiç konuşulmayan konu ise ''rektörlerin ne iş yaptıkları'' ydı... Yakın
geçmişte, ''rektör'' denilince sadece ''akademik saygınlığın temsilcisi'' akla
gelirken, son yıllarda ''inşaat, emlak, boya-badana'' vb. gibi hizmetlerle
anılmaya başlamaları acaba ne anlama geliyor?
O kadar ki, kimi yeni
üniversitelerimizin rektörleri, aday olurlarken bile verdikleri ''söz'' lere
bakıldığında, adeta birer ''belediye başkanı'' , hatta bazıları da ''şantiye
şefi'' gibiler. Zamanlarının çoğunu eğitimin ve bilimin gelişmesi yerine,
üniversitenin ''imar'' edilmesine ayırıyorlar; günleri hep ihalelerle, satın
almalarla, teklif toplamakla geçiyor...
Oysa şu ''YÖK düzeni'' nden önce
üniversitelerdeki bu işlerle ''inşaat daireleri'' ilgilenirdi; rektörler ise
sadece ''akademik'' yöneticilik yaparlardı. Halk arasında da adları anılırken
ülkenin herhangi bir sorunu karşısında ''fikri alınacak'' bilge insanlar olarak
saygı görürlerdi...
Şimdi ise rektörleri en fazla
arayanlar, örneğin ''akıl danışmak'' ya da ''görüş almak'' isteyen gazeteciler
değil, üniversite için gerekli her türlü malın pazarlamacıları ile inşaat,
imalat, ticaret firmaları...
Bu ortama inat...
İşte, bir bilim insanı için böylesine ''köreltici'' bir ''çalışma ortamı'' na
rağmen, yine de hem üniversitenin tüm gereksinmeleriyle ilgilenen, hem de ''asıl
görev'' olarak akademik eğitim düzeyini yükseltici çalışmaları yürüten
rektörlerimiz, belki de geceleri en az uyuyan yöneticiler olmaları pahasına
''başarılı'' olmanın da zorlu koşullarını yerine getirmiş oluyorlar...
Bu özverili ve üretken hocalarımız
arasında, geçen yıl ''görev süresini doldurarak'' ayrılan Prof. Dr. Gülsün
Sağlamer ise 8 yıl üstlendiği İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
Rektörlüğü'ndeki çalışmalarını kapsamlı bir kitapta derleyerek örnek ve öncü bir
''hizmeti'' daha akademik ortama armağan etti.
Aynı zamanda ''mimar'' olan Gülsün
Sağlamer'in ''İTÜ'de 1996-2004 Dönemi'' başlığıyla hazırladığı kitapta, 2001
yılı için ''Atılım'' , 2005 için de ''Yeni Ufuklar'' tanımlamalarını kullanması
da geride kalan tüm çabaların aslında ''geleceğin'' güvenceleri arasında da yer
aldığını simgeliyor. Kitabı incelerken, bu güvenceyi sadece yapılan çalışmaların
niteliğinde ve sonuçlarında değil, hangi hizmetin ''hangi gerekçeyle'' ve ''ne
gibi özelliklerle'' yerine getirildiğine yönelik açıklamalarda da
görebiliyorsunuz...
'Cumhuriyet'in eseri
Hazırlanması bir yana, ''taşıması'' bile ciddi emek gerektiren yaklaşık 400
sayfalık kitabın grafiğinden anlatım düzenine kadar her sayfasında ''mimarca''
bir özen var. Ancak bu özenin aslında 8 yıllık rektörlük yaşamında da yine hemen
her güne yansıdığı, kitapta sergilenen çalışmalarda açıkça görülmekte...
1773'ten bu yana ülkemizin bilim,
teknik ve sanat birikimlerine kesintisiz katkılarda bulunan İTÜ'nün ilk
''kadın'' rektörü de olan ve bu nedenle görev süresindeki başarılarının önemi
daha da artan Gülsün Sağlamer, kitabın sunumunda diyor ki; ''Hiçbir ayrımcılıkla
karşılaşmadan ulaştığım bu nokta, Aziz Atatürk' ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyetinin ve sevgili öğretim üyelerinin eseridir..''
Bu anlamlı sözün ''uygulamada'' neyi
tanımladığını görmek için kitabı ayrıntılı olarak incelediğinizde ise karşınıza;
önce ''eğitimde reform'' la başlanan; aynı süreçte ''altyapı donanımının
örgütlenmesi'' ni de içeren; ardından ''araştırma'' alanındaki gelişmeleri ve
''üniversite yönetiminin yeniden yapılanması'' nı hedefleyen; derken sosyal
olanakların geliştirilmesiyle birlikte üniversiteye kazandırılan yeni
arazilerle, tesislerle ve ''zenginleştirilen fakülteler'' le süren; tüm bunlar
için de ''mimari bir duyarlılık'' içinde tasarlanan ve gerçekleştirilen ''İTÜ
projeleri'' çıkıyor...
Gülsün Sağlamer, neresinden bakılırsa
bakılsın, sadece İTÜ için değil, tüm yükseköğrenim dünyamız için ''rektörlüğün
simge isimleri'' arasında yer alacak. Kitabı da aynı simgenin ''belgeseli''
olarak kuşaktan kuşağa yol gösterecek...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |