reklam

31 Ocak 2005 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Ölü yatırım!

Sokaklarında 2,4 milyon işsizin gezdiği Türkiye’de, ölüler için 12 milyar dolar harcandı. Bir çok insan günde 1 doların altındaki parayla geçinmek zorunda kalırken, mezar başına ortalama 1000 dolar masraf yaptık. Mezarlığa bir servet gömdük.

Ölüye saygı bir vefadır. Ancak, gelenekler inançların önüne geçince vefa borcumuzu biraz pahalı ödedik. İstanbullular, ölülere saygı nişanesi olarak 1,8 milyar dolar harcayarak mermer mezarlar yaptırdı. Sonra da onları 1,5 milyar dolar değerindeki plaza arsalarına gömdü. 3,3 milyar dolara hükmeden İstanbul’un ölüleri, bugün Türkiye’nin en büyük şirketi TÜPRAŞ ile Petkim’i peşin paraya satın alabilecek güce ulaştı. Anadolu’daki ölü yatırım miktarının ise İstanbul’un 3 katı olduğu hesaplandı.

Üstelik bir servet yatırdığımız mezarlıklarda yer kalmayınca; dirilerin yanında İstanbul’un başı şimdi de ölüleriyle derde girdi. Adeta arsa ofisi gibi çalışan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü, nüfusu her geçen gün artan “yeraltı dünyası” için sadece 1998-2004 yılları arasında 500 milyar liralık kamulaştırma yaptı. 4 bin 500 yıllık yerleşim tarihine sahip İstanbul’un böylesine ilginç bir sorunla karşı karşıya kalmasına; göç dalgalarıyla açılan yeni yerleşim alanlarının önceden kurgulanmamış olması neden oldu. Yetkililer, ‘taşı toprağı altın’ diyerek gelenlerin bir gün öleceğini hesaba katmadı. Göçle birlikte ölüm hızı da arttı. Bundan 20 yıl önce günde ortalama 100 defin yapılırken, göç hareketleri sonrasında bu sayı 250’ye ulaştı. İstanbul’un nüfusunun 6 milyon olduğu 1986 yılında 118 olan mezarlık sayısı 314’e; 5 milyon metrekare olan mezarlık alanı da 10 milyon metrekareye yükseldi.

Daha fazla kaynak israfını önlemek amacıyla İstanbul’da çok katlı mezarlık uygulamasına geçildi. En ucuz bir mermer mezar bin dolara mal olurken, prefabrik mezarların ücreti kat sayısına göre 400 milyon ile 2 milyar lira arasında değişiyor. Şehir içindeki değerli toprak kaybını önlemek amacıyla bundan sonraki mezarlık alanlarının, kentin sınırları boyunca orman vasfını kaybetmiş alanlardan seçilmesi öneriliyor. Böylece mezarlıklar, ormanla gecekondu bölgeleri arasında “tampon bölge” olacak. Yağmacılar, orman arazilerine ulaşmak için ölüleri çiğnemek zorunda kalacak! Ölüler, dirilerin yapamadığını yapacak; çarpık kentleşmeye engel olacak!

İstanbul'un altının üstünden daha kalabalık olması Refahyol hükümeti'nin kaynak arayışlarına ilham kaynağı olmuştu. Yerden kazanmak, böylece daha fazla ücret elde etmek amacıyla cesetlerin çivi gibi dikey gömülmesi düşünülmüştü. Zaten İslami çevrelerin sıcak bakmadığı bu projeyi uygulamaya hükümetin ömrü de yetmemişti. Yer sorununa çözüm olarak pilot bölgelerde uygulamaya konulan prefabrik mezarlara da halk sıcak bakmazsa, mezarlıklar yatay büyümeye devam edecek.

İstanbul’da 1987 yılında Çevre Bakanlığı ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen Uluslararası Çevre Konferansı’na ilginç bir bildiri sunuldu. Bildirinin sahibi, ekranlardan tanıdığımız Prof. Dr. Cevat Akşit’ti. Çevresel etki değerlendirilmesinin şehirlerde uygulanmasına bir örnek olarak, “Mezar Yapımının Toprak Kaybı ve Ekonomik Açıdan İncelemesi”ni yapan Prof. Akşit, yetkilileri 30 yıl sonrası için uyarıyor, İstanbul’da ölülere karşı önlem alınmısını istiyordu. Sonunda konuşulanlar konferans salonunda kaldı. Çevre Bakanı ve yerel yöneticiler, Prof. Akşit’in uyarılarını kulak arkası etti. Aradan yıllar geçti ve Prof. Akşit’in İstanbul’un nüfusu 6 milyon iken yaptığı araştırmalar doğru çıktı. Bugün İstanbul’un yeraltı dünyasının sınırları 10 milyon metrekareye ulaştı. Mezar yaptırma geleneği, yüzde 35’ten yüzde 90’a çıktı. Mezarlıklar mermer abidelere dönüştü. Göçle birlikte ölüm hızı, tasvip edilmeyen gelenek nedeniyle yatay büyümenin artmasıyla mezarlıklar için yer ihtiyacı büyük bir sorun haline geldi. Çünkü, betonarme mezar yapımı mezarlık alanlarının daha çabuk dolmasına neden oldu. Bir toprak mezar, 2.88 metrekare, betonarme mezar 5 metrekare, çevre düzenlemesi de yapılırsa 10 metrekarelik bir alanı işgal ediyor. Günde ortalama 200 defin yapıldığı ve bu rakamın sabit kaldığı bilgisinden yola çıkarsak; önümüzdeki 10 yılda İstanbul’da 730 bin kişi defnedilecek demektir. Bunlar için özel mezar yaptırılmaz ise 2.1 milyon, sabit (5 metrekarelik) mezar yaptırılırsa 3.6 milyon metrekarelik yeni alana ihtiyaç duyulacak.

Dayanıklı mezar yaptırma geleneği sayesinde yeni bir sektör bile doğdu. Sadece Zincirlikuyu Mezarlığı’ndan 400 esnaf ekmek yiyor. En ekonomik mezar 500-600 milyona maloluyor. Mezar yeri fiyatları ise mevkisine göre değişiyor. Zincirlikuyu’da ölmeden satın alınan mezar yeri 5.5 milyar, Edirnekapı’da 700 milyon, Habipler’de ise sadece 75 milyon lira. Lüks olmamak kaydıyla işçilik, mezar yeri ve defin ücretleriyle birlikte bir mezar ortalama 1000 dolara mal oluyor. Mezarlıklar Müdürlüğü’nün verilerine göre, mevcut mezarlıkların yüzde 90’ı beton, kagir veya mermer. 10 milyon metrekarenin yüzde 90’ı 9 milyon metrekare. Bunu 5 metrekareye bölersek, 1 milyon 800 bin mezar ortaya çıkıyor. En ucuz kabir için 1000 dolar harcadığımızı düşünürsek, bugüne kadar 1 milyar 800 milyon doları toprağa gömdük demektir! Mezar yeri, mermerin kalitesi ve işçiliğine göre maliyeti 10 bin doları aşan çok sayıda mezar da mevcut. Bunlar da eklendiğinde hiçbir gelir getirmeyen ölü yatırımın miktarı daha da büyüyor. Zincirlikuyu 380 milyon dolar ediyor Ölü yatırım miktarına çok değerli arsaların mezarlık olarak kullanılmasından dolayı uğranılan gelir kayıplarını da ekleyelim. Eskiden mezarlıklar şehirdışında kaldığı için tarla niteliğindeydi. Bugün tamamına yakını şehiriçinde ve arsa niteleğinde. Zinzirlikuyu Mezarlığı 1938 yılında kurulurken hiç kimse buranın bir gün İstanbul’un finans merkezinin göbeğinde kalacağını düşünmemiştir. Rahmetli işadamı Sakıp Sabancı, bu kıymetli toprak parçasının ne kadar değerli olduğunu anlatmak için, “Keşke burayı bana verselerdi.” demişti. Uluslararası gayrimenkul şirketi Re/Mak verilerine göre, Zincirlikuyu’da 1 metrekarelik arsanın fiyatı 1000 dolar. Buna göre, 380 bin 847 metrekarelik plaza arsası niteliğindeki Zincirlikuyu Mezarlığı’nın arsa değeri 380 milyon 847 bin dolar. Şehir içinde kalan diğer mezarlıkların toplam alanı 5.5 milyon metrekare civarında. İstanbul’da Büyükçekmece’den Şile’ye kadar olan imara açık bölgelerde arsa fiyatları 35-1000 dolar arasında değişiyor. 40 bölgenin ortalama birim fiyatı 200-230 dolar civarında. Metrekaresi 200 dolardan 5.5 milyon metrekarelik mezarlık alanlarının arsa değeri 1 milyar 100 milyon dolar! Zincirlikuyu’yu da eklersek bu rakam yaklaşık 1.5 milyar dolara ulaşıyor.

İstanbul’un mezarlık alanlarının tarım dışı kalması da gelir kaybına neden oluyor. Her yıl ürün alınabilen iyi kalitede topraklardan oluşan İstanbul’un 10 bin dekarlık mezarlık alanı tarıma açılmış olsaydı; dekar başına 4 bin kilogramdan, 40 bin kilogram domates üretilebilecek, hal fiyatlarıyla satışından 45 bin dolarlık gelir elde edilebilecekti. Bu da ölü yatırımın bir başka boyutu. Rakamları alt alta koyup topladığımızda toprağa gömdüğümüz servetin miktarı çıkıyor karşımıza: 3.3 milyar dolar. Bu parayla neler yapılmaz ki! Mesela, 6.8 katrilyonluk cirosuyla Türkiye’nin en büyük şirketi TÜPRAŞ satın alınabilir. Arta kalan parayla Türkiye’nin bir başka devi PETKİM’i de almak mümkün. Özelleştirilmeleri yılan hikayesine dönen bu kuruluşlara biçilen değer 1.5’ar milyar dolar. Bu iki ekonomi dev, beslediği yan sektörlerle birlikte binlerce işsize iş imkanı demek. Oysa mezarlığa gömdüğümüz, bir daha geri dönüşü olmayan servet tek kuruş gelir getirmiyor.

Mezarlıklar ‘tampon bölge’ olacak Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı, toprak ve kaynak israfını önlemek amacıyla şimdilik iki proje geliştirdi. Birincisi, çok katlı mezarlık uyulaması. İlk olarak Pendik-Şıhlı mezarlığı ile Ümraniye-Hekimbaşı mezarlıklarında uygulamaya geçildi. Ümraniye Hekimbaşı mezarlığında 2 bin 500’ü tek, 2 bin 500’ü çift katlı; Pendik Şıhlı mezarlığında 1000 adedi tek, bin 500 adedi çift katlı olmak üzere 2 bin 500 betonarme lahit mezar inşa edildi. Prefabrik mezarların ücreti kat sayısına göre 400 milyon ile 2 milyar lira arasında değişiyor. İstanbul toprağının kimyasal özelliklerinden dolayı bir ceset 5 yılda çürüyor. Aynı aileden bir kişi daha vefat ettiğinde önceki definden geriye kalan kemikleri bir alt kata nakletmek suretiyle yer açılmış olacak. Fakat, Prof. Dr. Cevat Akşit büyük alimlerin, ülkesine, milletine ve insanlığa büyük yararlılıklar gösteren kişilerin dışında beton veya mermer kabir yapımına kesinlikle izin verilmemesini istiyor.

Adem Avcı’nın ikinci projesi hayli ilginç. Avcı, değerli toprak kaybını önlemek amacıyla, bundan sonraki mezarlık alanlarının, kentin sınırları boyunca orman vasfını kaybetmiş alanlardan seçilmesini öneriyor. Avcı, “Böylece mezarlıklar, ormanla gecekondu bölgeleri arasında tampon bölge olacak. Çarpık kentleşmeye bir sınır çizilmiş olacak” diyor. Yağmacılar, orman arazilerine ulaşmak için ölüleri çiğnemek zorunda kalacak! Proje, gerekli fizibilite çalışmaları yapıldıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne oradan da TBMM’ye sunulacak. 2B’yi veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, kamu yararı gözetilen bu projeye sıcak bakması bekleniyor.
Zaman - M.Yaşar Durukan

 

Ocak 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31            
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Rem Koolhas 17 Mayıs 2005 tarihinde saat 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.


 
Philips Armatür'ün katkılarıyla

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz