Kültürün kırmızı
çizgileri
Oktay Ekinci’nin Kerkük İçin
‘Susanlara’... başlıklı yazısını (Cumhuriyet, 3 Şubat 2005) okuyunca, savaşların
elem veren yüzünü bir kez daha hatırladım.
Tarihi miras, insan ve ırk kavgaları
yüzünden yok ediliyor ya da bombalar bir ulusun, bir uygarlığın yüzlerce yıllık
kimliği niteliğindeki eserlerini yerle bir ediyor.
Oysa benim için en önemli tecavüz,
kültürel tecavüzdür, kültürün kırmızı çizgilerinin ihlaline hiçbir devlet,
hiçbir ordu müsaade etmemeli.
Ekinci’nin yazısının ilk iki
paragrafını yazıma aldım:
‘Yılların ötesinden gelen,
Kanatları yorgun kuşum;
Büyük Kar’da ablam doğmuş,
Küçük Kar’da ben doğmuşum...
Bu dizeler Arif Nihat imzasını taşıyan,
‘Kerkük’ şiirinin ilk kıtası... Türkmenlerin bu ‘tarihsel kültür başkentleri’
için yazdıkları, söyledikleri, yaptıkları ne varsa, hemen tümü ‘sevgi, hasret ve
bağlılık’la yüklü...’
Yazısında; tahrip edilen kümbetin,
konaklardan birinin de fotoğrafı var.
Ekinci bize ayrıca Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Suphi Saatçi’nin Kerkük Evleri ile Hasretin Adı
Kerkük kitaplarını okumamızı salık veriyor.
Gerçekten de bir ülkenin tarihi
mirasını korumak, o ülke insanına, onu yaratanlara gösterilecek en büyük
saygıdır ve insanlık borcudur.
Kültür Girişimi olarak biz de bir
tarihin yok edilmesi karşısında toplandık, duyarlı bir tavır aldık.
Önce kısa bildiriyi okuyalım, sonra
yorumla genişletebiliriz konuyu:
‘Kerkük kenti, gerek tarihsel süreç
içindeki değerleriyle; gerekse aynı tarihin kanıtlarını ve bellek mirasını
oluşturan mimari dokusu ve anıtsal yapılarıyla, uygarlıklar birikimi açısından
bir Türk kenti karakterini taşımaktadır.
Son gelişmeler, Kerkük’ün bu evrensel
kimliğini olumsuz yönde etkileyecek ve kentsel, kültürel miras üzerinde riskler
oluşturacak yönde kaygılar yaratmaktadır.
Kültür Girişimi, tıpkı ülkemizdeki tüm
yerel kültürlerin ve kentsel miras değerlerinin korunmasındaki duyarlılığın
Kerkük için de gösterilmesi gereğine dikkat çekmektedir.
Bu anlamda siyasal gelişmeler ne olursa
olsun, tarihsel kentin kültürel kimliğinin korunması gereğini duyuyoruz.’
Sanırım, kültürel kimlik konusunda
aşırı duyarlık gösteren AB’nin bu konuda daha dinamik, daha eşitlikçi davranması
gerekiyor.
Çünkü Türkiye son yıllarda bu konuya
çok önem veriyor, çeşitli kültürlerin, yaşama, var olma hakkını savunuyor ve
kendi topraklarında bu ilkeleri uyguladığını bütün dünyaya ispatlıyor.
Yerel kültürler, hangi siyasal koşullar
altında olursa olsun korunmalıdır
Hürriyet - Doğan Hızlan |