Formula'da
''Soruşturma'(!)
Nüfusu 15 milyona dayanan İstanbul'un sözde koruma altındaki ''içme suyu
havzası'' nda İstanbul Ticaret Odası'nca (İTO) yapımı süren ''Formula-1''
tesislerine ait ''yolsuzluk haberlerini'' gazetelerde ''şaşkınlıkla'' izliyorum.
Bu inşaatların, daha ''yer seçimi'' nden başlanarak İstanbul'un genel imar
ilkelerine aykırı ve her yönüyle ''kente karşı suç'' niteliğinde
gerçekleştirilmesine iki yıldır göz yumanlar, şimdi ''fazladan ödenen
paraların'' peşine düşmüşler.
Oysa Formula-1 için bile olsa, kentin geleceği için bu arazilere kuşaktan
kuşağa ''dokunulmaması'' gerektiğini belirten Mimarlar Odası 'na kulak
verilseydi, bugün ne o yolsuzluklar olurdu ne de içme suyu kaynakları böylesine
''giderilmesi olanaksız bir tahribat'' a uğrardı.
Üstelik, inşaatın bu bölgede yapılmasına olanak sağlayan ''izin'' ler de
aslında yasalara ve hukuka aykırıydı. İlginçtir, aynı tesislerin ruhsatı, geçen
yıllarda ''ormanın içinde tarikat villalarına'' da izin vermesiyle tanınan,
Tuzla ilçesindeki Akfırat Belediyesi 'nce düzenlenmiş.
Bir ''belde'' belediyesi İstanbul'un genelini doğrudan etkileyen bir imar
kararını nasıl alabilirdi?
Başbakan'ın 'talimatı'
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Formula-1 inşaatlarının ihalesinde
''usulsüzlükler'' olduğu savıyla İTO Başkanı Mehmet Yıldırım hakkında suç
duyurusunda bulununca dosyayı inceleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan demiş ki:
''Sonuna kadar gidin...'' (Vatan - 10.02.2005)
Hukuk devletinde, böyle bir ''talimat'' olmasa bile adalet zaten gereğini
yapmaz mı? Ne var ki bu konuda İTO'nun ''kayırılacağı'' kaygısı olmalı ki
Başbakan adeta ''uyarıda'' bulunuyor.
Oysa, yakın geçmişte bizzat Erdoğan'ın ''belediye başkanı'' olarak ve törenle
onayladığı Metropoliten Plan'a bile aykırı olan bu inşaatların, hem arazi
seçiminde hem de yapımında aynı İTO'ya destek veren de ''kendisi'' değil miydi?
Kentin ana planlama ilkelerini hiçe sayan bir yatırımın ''temel atma
törenine'' de başbakan olarak katıldığında, bunun hem ''kendi mazisi'' ne hem de
şimdiki ''resmi konumu'' na uygun olmayacağı yönündeki eleştirileri de asla
dinlememişti.
Dahası, bu ''siyasi kayırmaya'' karşı duyarlı çevrelerin itirazları
yükselmeye başladığında, planlarda ''ormana katılacak alan'' olarak görünen ve
havza koruma mevzuatına göre de imara yasak yerlerde bulunan araziye Formula-1
tesislerinin yapılabilmesi için tuttular burayı ''Turizm Merkezi'' ilan ettiler.
Bu hükümet kararının altında da yine başta Başbakan olmak üzere şimdi
''usulsüzlük soruşturması'' başlatan Sanayi ve Ticaret Bakanı ve diğer tüm
bakanların imzası vardı.
Danıştay'daki dava
Yarış pistlerinin yanı sıra binlerce yataklık ''otel ve eğlence tesisleri'' yle
de birlikte ''Akfırat beldesi, Karaaliler mevkii, 9-10-11 pafta, 1092 ve 1093
parseller'' de gerçekleşen bu ''doğa katliamını'' durdurabilmek için Mimarlar
Odası, Şehir Plancıları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası 'nın 2000 yılında
Danıştay'da açtıkları davada özetle şunlar vurgulanıyordu;
''Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nca ilan bile edilmeden onaylanan Formula-1
Alanı İmar Planı, İstanbul Metropoliten Alan Planı'nda orman ve ağaçlandırılacak
alanda kalmaktadır. Aynı bölge için 28.04.2004 tarihinde Bakanlar Kurulu'nca
alınan Turizm Merkezi kararı da üst planlara ve içme suyu havzaları koruma
mevzuatına aykırıdır. Bu nedenle şehircilik ilkelerini ve hukuku yok sayan bu
onay ve kararlar durdurulmalıdır.''
Bir yandan bu dava sürerken bir yandan da inşaatlar yükseliyor.
İhale soruşturması için ''dosyaya bakarak'' sonuna kadar gidilmesini isteyen
Başbakan'ın, işte bu dava dosyasını da kendi imzası olan planlarla birlikte
incelemesi gerekmiyor muydu?
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |