Doğan Kuban: Öykünme
Yaratıcı Olmadığı Zaman Kötüdür
Doğan Kuban 17 Şubat akşamı Tarih
Vakfı’nın “Yaşamda İz Bırakanlar” adlı toplantılarına Bilgi Belge Vakfı’nda
konuk oldu.
Kuban, Türkiye’nin en ciddi problemleri
olarak gördüğü “kentleşme ve kent kültürünü oluşturamama” ve “tarihi doğru
kuramama” problemlerini zaman zaman anılarına da dayanarak açıkladı.
“Asıl fenomen kente gelen insandır”
Konuşmasına tarih problemine, tarihin yanlış okunduğuna ve yanlış okunan bu
tarihin üstünde yani aslında bir boşluğun üstünde kimlik oluşturma çabalarına
değinen Kuban, konuşmasının ikinci bölümünde kentleşme problemine yer verdi.
Kentleşme sürecinin içerisinde
büyüdüğünü ve bu süreci birebir yaşadığını belirten Kuban, buna rağmen
Türkiye’de yaşanan kentleşme sürecini hala anlamadığını belirtti. Kentleşme
sürecinde asıl fenomenin kente gelen insan olduğunu söyledikten sonra kentleşme
ile ilgili sorulması gereken sorunun “Kente gelen insana göçten sonra ne oldu?”
olması gerektiğini de özellikle belirtti.
“Sayı”nın çok önemli olduğunu ve
dünyanın strüktürünü kuran veya değiştiren şeyin sayı olduğunu düşünen Kuban,
İstanbul’da nüfusun bu derece artmasına rağmen kentleşememenin en önemli
belirtisinin Sivaslılar Derneği, Divriği Derneği gibi dernekler olduğunu öne
sürdü. Bu dernekleri kentli kimliğinin oluşmadığının en önemli belirtisi
olduğunu, kente göçen insanların kendilerine dayanışma amaçlı gibi gözükse de
kimlik yaratmak için bu dernekleri kurduğunu belirtti. Kendilerini hala
İstanbullu yani kentli olarak görmediklerini belirten Kuban, bu insanların
kentli olmaktan özellikle kaçındıklarını ve geldikleri yerdeki kültürü devam
ettirme çabasından dolayı kentli kimliğini yakalayamadıklarının özellikle
üstünde durdu.
Kenti beraber yaşamanın mekanizması
olarak gören Kuban, bu mekanizmanın saygıya dayandığını belirttikten sonra
ekledi: "Eğitim bunu çözebilirdi ama tarih bilincinin bile tek taraflı
oluşturulduğu bir eğitim sisteminde, insanların birbirine saygı duymasını
bekleyemezsiniz."
“Türkiye kültürü kırsal kültürdür”
Türkiye’nin kültürünün kırsal bir kültür olduğunu belirterek konuşmasına
devam eden Kuban, bunun köylü kültürü demek olmadığını açıkladıktan sonra dünya
ekonomik tarihinin göçebelikten yerleşik hayata geçtikten sonra kurulduğuna
değindi. Bu bağlamda Türkiye’nin kentleşme sürecinde yerleşik hayata geçtiğini
ancak buna rağmen göçer hayatını bırakamadığını ve bu yüzden kırsal kültürünü
kente taşıyıp çağdaşlaşamadıklarını da vurguladı.
Doğan Kuban’ın üzerinde önemle durduğu
ve gerçekten de düşündürücü olan şey göçerlerin alıcı bir kültüre sahip olmaları
ve bunun öykünmeye yol açması üzerineydi. Sabancı kulelerinin Türkiye’de
binlerce mimar varken yurtdışından getirtilen bir mimara yaptırılmasının altında
bile bu öykünmenin yattığını belirten Kuban, şehirde bir çok şeye sahip
olduğumuzu ancak önemli olanın bir şeye sahip olmaktansa onun özümsenmesi
olduğunu söyledi ve ekledi: Şehirdeki hiçbir şeyi özümseyemedik!
Dilden mesleki hayatlarımıza kadar
öykünme probleminin hayatımızın içinde olduğunu söyleyen Doğan Kuban “Öykünme
bir yere kadar iyidir, ancak o ‘bir yerden’ sonra işin içine yaratıcılık
girmezse bu büyük bir probleme dönüşür.” dedi.
Tarih, kentleşme, kırsal kültür ve
öykünme problemlerini kendisini çok rahatsız ettiğini belirten Kuban zamanın
nasıl geçtiğini anlaşılmadığı akıcı konuşmasını özellikle tarih üzerine gelen
soruları cevaplayarak bitirdi.
“Ben kimim?”
Bütün konuşma boyunca Kuban’a göre “Ben kimim?” sorusu önem kazanmaktaydı.
Hala cevap veremediğimiz, cevap vermesi de ayrıca problemli olan bu soru genelde
sormayı unuttuğumuz ancak problemlerini birebir yaşadığımız bir soru. Eğer bu
sorunun cevabını, hayatını bu sorunun çıkışını ve nasıl büyüdüğünü gören canlı
bir tarihin ağzından almak istiyorsanız Kuban’ın konuşması bu isteğe iyi bir
yanıttı.
Tarihi okuyamama ya da başka deyişle
tarihi yanlış oku(ttur)ma probleminde olduğu gibi bu soruyu herhangi bir kaygıya
kapılmadan cevaplamaya çalışırsak Kuban’ın konuşmasındaki rahatlığı ve olaylar
karşısındaki soğukkanlılığını bir parça da olsa hayatlarımıza sokmak ve kentin
problemlerine bu soğukkanlılıkla çözüm aramak mümkünmüş gibi gözüküyor.
Arkitera – Gülin Şenol
Doğan Kuban hakkında
daha detaylı bilgi
tıklayın.
|